❦ 3

995 118 32
                                    

Ertesi gün Hyunjin, bir önceki gün yaşananları unutmuş ve yüzünde yine bir gülümsemeyle balkona fırlamıştı.

Balkonun camını açıp başını dışarı uzattı. Ama yüzüne kötü kokulu, ağır bir duman çarptığında neye uğradığını şaşırdı.

"Bu duman nereden geld-... Lan."

Balkonunun altında, dün gördüğü adamı tekrar gördüğünde anında çatılmıştı kaşları. Ona seslenmek için balkondan sarkacağı sırada aklına dün yaptıkları utanç verici sohbet geldi, bir elini göğsüne koyup tişörtünün açılmasını engelledikten sonra eğildi yabancıya doğru.

"Hey! Bir baksana," diye seslendi ona.

Felix, sinirli sesin sahibine döndüğünde dün kendisini azarlayan sevimli bedeni gördü. Gözleri direkt göğsüne kaydı bedenin, tabii anında azar yedi.

"Bakma be!"

Hyunjin, hiç utanması olmayan genç bedenin bu davranışına hayret etmişti. İnsan bir özür dilerdi etrafı kokuttuğu veya saçma sapan hareketlerde -Hyunjin'in göğüslerine bakmak gibi- bulunduğu için, ama bu adamda tık yoktu.

"Hödük," diye mırıldanarak girdi içeri. Camı çarparak kapatmayı unutmadı.
Sinirden yanakları kızarmıştı.

Gerçi telefonunun çaldığını duyduğunda söylenmeyi bırakmış ve telefonuna koşmuştu. Arayan kişinin abisi olduğunu gördüğünde sevindi.

"Minho hyung!"

"Ooh, bebeğimin sesi ne enerjik geliyor böyle! Nasılsın bakalım?"

Hoş, Minho da gayet enerjikti saat sabahın yedisi olmasına rağmen.

Hyunjin derin bir nefes verip telefonu hoparlöre aldı, üstünü değişirken konuşmaya başladı abisiyle.

"Hyung, burayı çok seviyorum. Ama iki sabahtır balkonumun altından biri fırlıyor, sigara içip duruyor amcık. Tüm evi kokuttu ya."

"Apartman yöneticisiyle konuştun mu?"

"Hayır..."

"Konuş onunla. Belki yardımcı olur. Hem neden balkonunun camını açık tutuyorsun sen de?"

"E havalar çok sıcak..."

"Ocak ayındayız ve etrafta kar var! Yine atlet donla dolanıyorsun değil mi etrafta? Menapozlu musun oğlum sen?"

Hyunjin, abisinin öğütlerini dinleme numarası yaparken kıkırdıyordu.
Minho'nun iç çekişi duyuldu karşı taraftan.

Hyunjin'in küçüklükten gelen alışkanlığı buydu, sabah kalkar kalkmaz soluğu balkonda alır ve iyice ayılana kadar içeri dönmezdi.
Yaz kış fark etmiyordu onun için.

"Hafta sonu oraya gelebilirim. İster misin?" diyerek konuyu değişti.

"Evet! Evet gel, günüm güzelleşti!"

Hyunjin hoplaya zıplaya evde dolanırken dışarıya taşan neşeli sesini, yüzüne yapışan minik tebessümle dinliyordu Felix.

Sigara içmeye ne zaman başlamıştı? On yedi yaşındayken, belki on sekiz?
Şimdi ise yirmi ikisindeydi. Yakışıklıydı ve dış görünüşü oldukça iyiydi, gerçekten 'ateşli bad boy' izlenimi veriyordu etrafına ama kötü biri sayılmazdı. Kendi hâlinde takılırdı hep.

Sigarasının sonuna ulaşınca izmariti yere atıp üstüne bastı uzunca, tabii o sırada kafasında ıslak bir şey hissetmiş, şok içinde dönmüştü arkasını.

Hyunjin, elinde boş bir cam bardak ile camdan bakıyor ve gülümsüyordu sevimli sevimli ama konuştuğunda sesi fazlasıyla tehditkar çıktı.

"Eğer o iğrenç şeyi yere atıp etrafı kirletirsen böyle olur işte," diyip dil çıkarttı.

Felix sinirle kaşlarını çatarken homurdanmıştı. "Senin benimle zorun ne? Balkonun camını kapasan içeri duman girmez zaten. Niye böyle çocukça davranıyorsun?"

"Çocukça mı?! Hem kendine hem etrafına zarar veriyorsun o şeyle! İçmesene!"

"Sana ne ya?! Ayrıca kışın bu soğuğunda üstüme soğuk su dökerek sen zarar veriyorsun bana!"

"Bağırma be sabah sabah! Mahalle senden şikayetçi olacak! Aaa, deli midir ned—"

Hyunjin'in cümlesini, güçlü bir hapşırık sesi böldü. Felix elleriyle ağzını kapatmış ve birkaç kere kere hapşırdıktan sonra gözleri ve burnu kıpkırmızı kesilmiş hâlde bakmıştı balkondaki küçük bedene.

"Bir peçete versene," derken sesi oldukça cılızdı.

Hyunjin, içine dolan ani pişmanlıkla ne yapacağını şaşırdı. Bir elindeki bardağa baktı, bir de yüzü kıpkırmızı kesilmiş ve titreyen uzun bedene.

Aklına hiç gelmezdi dışarı fırlayıp uzun bedeni çekiştire çekiştire eve sokacağı.

Ama yapmıştı işte. Felix, Hyunjin'in evindeydi artık.

cig love ❦ hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin