❦ 8

797 88 20
                                    

"Beni böyle nereye sürüklediğini sorabilir miyim?"

Hyunjin, bileğine hâlâ sarılı ele bakarken ve yürürken konuşmuştu yorgunlukla.
Felix gerçekten hızlı yürüyordu, yarım saattir Hyunjin'i de çekiştiriyordu peşinden.
Neyse ki küçüğün yorgun sesini duymuş, kavradığı ince bileği bırakıp durmuştu sonunda.

"Üzgünüm, ben..." Duraksadı, ne diyecekti? "Annenle babanın yanına şimdiden gidelim istedim."

Hyunjin böyle bir şeyi beklemiyordu, birkaç saniye gözlerini kırpıştırarak baktı Felix'e. Onun nasıl üzgün durduğunu fark edince tebessüm etmişti, çillinin kendisini düşünmesi hoşuna gitmiş olabilirdi azıcık.

"Çok naziksin," derken sesi yumuşacıktı. "Düşüncen için teşekkür ederim."

İlk defa küçüğün sakin ve sevimli yanını gören Felix, yavaşça yutkunmasına engel olamadı. Hyunjin gerçekten...

"Neyse, hadi gidelim," diyerek aklına aniden dolan düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştı en sonunda.
Eli yine Hyunjin'in bileğine kaymıştı, amacı bileğini tutmaktı ama onun yerine bir eli tuttuğunu hissedince kalbinin hoplamasına engel olamadı.

"Gidemeyiz ki salak." Hyunjin parmaklarını büyüğünün parmaklarına kenetleyerek yolun tersine yürümeye başlarken kıkırdıyordu.

"Niyeymiş o?"

"Annemle babamın mezarı şehir dışında."

"Aaa..."

Felix böyle bir şeyi beklemiyordu. Utançtan kulaklarının kızardığını hissetti. Hiç aklına gelmemişti bu!

Hyunjin, büyüğün hâlini görünce göz devirdi ama hâlâ gülümsüyordu.
Felix de küçüğün ılık elinin verdiği tatlı hisse odaklanmıştı tamamen, ses çıkaramıyordu. Yüzüne yamuk bir sırıtma yapışmıştı.

Şehrin daha kalabalık bölgelerine indiklerinde Hyunjin yavaşça çekti elini.

"Şey... Sen ve Jisung nasıl kardeşsiniz? Soyadlarınız farklı, kan bağınız da yok."

"O çok uzun hikaye." Felix sonunda gerçek dünyaya döndüğünde gülümsedi. "Sonra anlatırım."

Kısacık sessizlik olduğunda ikili bundan faydalanıp biraz soluklanmak için durdu, tabii geldikleri yeri fark ettiklerinde şaşırmışlardı.

"Burası benim sitem."

Felix, ensesini kaşıyarak büyük apartmanlardan oluşan geniş siteye baktı. Nasıl buraya geldiklerini anlamamıştı açıkçası ama bunu çaktırmak yerine etrafı inceleyen bedene döndü.

"Kahve falan içmek ister misin? Yani, şey— Eve girmek zorunda değiliz, sitenin içinde kafe var."

"Sitenin içinde kafe mi var?"

Hyunjin, Felix'in saçmalayıp saçmalamadığını anlamak için ona baktığında gayet ciddi bir surat ifadesiyle karşılaşmış ve şaşırmıştı.

"Beni evine davet etmek istiyorsan böyle saçma şeyler demene gerek yok," diye mırıldandı en sonunda.

Felix ise başını yere eğmiş ve yanakları pembeleşmiş bedenin tatlılığına bakakalmıştı.

"Aslında bahane değildi bu ama..." Kendi kendine mırıldanarak apartmanına yürürken hafifçe sırıtıyordu. "Eve gitmemiz işime gelir."

"Bir şey mi dedin?"

"Hayır hayır. Jisung evde yok, Minho'da kalacakmış bu gece. Evde rahatça takılabiliriz."

"T-tamam..."
Hyunjin istemsizce gerildiğini hissettiğinde çoktan asansörden inmişler, evin kapısının önüne de gelmişlerdi.

"Bu kadar gerilmene gerek yok Hyunjin-ah." Felix sıcacık gülümsedi, bir yandan evin anahtarını arıyordu. "Hatta bak sana ne göstereceğim, gel benimle."

Evin içine girdiklerinde etrafı incelemeye fırsat bulmadan kapının yanındaki minik düğmeyi görmüştü Hyunjin.

"Evin içinde neden zil var?"

"Zil değil o, güvenlikleri çağıran bir düğme. Evde tehlikede olduğunda ona basıyorsun, bir iki dakikada buraya varıyorlar. İstersen deneyebilirsin."

Hyunjin merakla minik düğmeye baktı, ardından Felix'e.
Felix'in başıyla kendisini onayladığını görünce yavaşça dokunmuştu düğmeye.

"Şimdi iki dakika tut bakalım."

İki dakikadan dolmadan kapı sertçe vurulmaya başlandığında Hyunjin'in ödü kopmuştu. Felix, güzel bedenin korkulu yüzüne gülerken kapıyı açtı.
Kapıda gerçekten uzun boylu, yapılı bir beden vardı.

"Felix! Sen iyi misin?" diye hızla içeri daldı uzun beden.

"Ben iyiyim Lucas. Bu miniğin kendini güvende hissetmesi için düğmenin özelliğini göstereyim dedim."

Lucas, uzun zamandır tanıdığı ve kardeşi gibi sevdiği genç adamın güvende olduğunu anlayınca rahatlamış ve kendisine korkuyla bakan, duvara sinmiş bedene bakmıştı merakla.

"Lan, çocuğun mu oldu? Ay çok şirin bu!"

"O kadar yaşlandım mı ben salak?! Minho'nun kardeşi bu! Hadi git işine!"

Lucas'ı evinden zar zor dışarı attı Felix. Çünkü Lucas, Hyunjin'in kendisinden yalnızca bir yaş küçük olduğunu öğrenirse ona direkt yavşardı.

Ve Felix, bunu istemiyordu.

"Neyse..." diye sızlanacakken yakalarının tutulup aşağı çekildiğini hissetti ve gözleri şaşkınlıkla büyüdü Felix.

Çünkü Hyunjin, bir anda büyük bir istekle öpmeye başlamıştı kendisini.

cig love ❦ hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin