cig love ❦ hyunlix

❦ 6

"Lee Felix! Hemen şimdi uyanmazsan üstüne işerim!"

Han Jisung, namıdiğer Felix'in erkek kardeşi (soyadlarının farklı olmasının sebebi babalarının farklı olmasıydı), yaklaşık on dakikadır Felix'i uyandırmaya çalışıyordu ve bıkmıştı. Çünkü ne derse desin Felix kıpırdamıyordu bile!

Evet, Hyunjin'i mahallenin ortasında öptüğü günün üzerinden tam iki hafta geçmişti. Hyunjin ağlayarak uyuyakalmıştı onun kucağında.
Felix de Hyunjin'in karşı komşusuna gidip ona vermişti güzel bedeni.

İki haftadır sigara içmiyordu ve iki haftadır görmüyordu onu.
Özlemiş miydi?
Bilmiyordu.
Yalnızca çıkaramıyordu aklından.

Güzel bedenin kucağında nasıl titrediğini hatırladıkça kendisinden nefret etmek istiyordu...

"Felix." Jisung'un sesi yumuşaktı bu sefer. "Kalk da Minho'nun yanına gidelim. Kafanı dağıtır azıcık."

"Hıyar, sevgilin benim değil senin kafanı dağıtır asıl. Ama olsun, gidelim..."

"Bak, küçük kardeşini de getirecekmiş, biliyor musun? Güzel bir kafede buluşacağız, ona göre hazırlan."

"Minho'nun kardeşi mi varmış?"

"Evet. Hadi, kalk artık!"

Jisung odadan çıktığında Felix de oflayarak yatağından kalktı. Üstüne öylesine bir eşofman takımı geçirdi, saçlarını dağıtıp kardeşinin yanına gitti.

"Bu ne ya, paspas gibi giyinmişsin," diye sızlandı Jisung. Felix ise yalnızca gözlerini devirmişti. "Çok sağ ol amına."

Evden beraber çıkıp yürüyerek, birbirlerine sataşarak kafeye yürümeye başladılar. Mart ayına yeni girmişlerdi, karlar erise bile hava soğuktu. Neyse iki kardeş kalın kalın giyinmişti.

Kısa sürede ulaştıklarında kafeye, Jisung yüzüne kocaman bir sırıtma yerleştirerek içeri dalmıştı.
Mor saçları olan, genç ve sevimli bir beden aradı gözleriyle, bulduğunda heyecanla oraya koşturmuştu.

"Sevgilim!" diye gür sesiyle tüm kafeyi inleterek kavradı Minho'yu.
Zavallı Minho neye uğradığını şaşırmıştı.

Çünkü az önce oturduğu sandalyede Jisung oturuyordu, kendisi ise onun kucağındaydı.

"B-bu hâle nasıl geldik bir saniyede?!" diye utançla sızlanmaya başladı mor saçlı beden.

Genç çiftin ayaküstü yiyişmelerine yalnızca gözlerini devirip masadaki diğer sandalyeye oturdu Felix. Gözleri ise Minho'nun küçük kardeşini arıyordu. Nasıl bir kızdı acaba kardeşi?

"Minho, senin kız kardeşin vardı da haberim mi yoktu?"

"Benim kız kardeşim yok ki. Küçük bir erkek kardeşim var, tuvalete gitti şimd— Jisung ısırmasana!"

Felix, karşısında Minho'nun boynunu av köpeği gibi koklayan Jisung'a karşılık yalnızca gözlerini devirmişti.
Bundan çok daha kötü manzaralarla karşılaştığı için evde, artık alışmış sayılırdı- daha doğrusu bağışıklık kazanmıştı.

"Affedersiniz, bir şey sipariş etmek ister miydiniz?" Pembe saçlı, sevimli bir garson masaya yaklaşıp gülümseyerek sordu.

Felix gerçekten küçücük duran sevimli bedenin yaka kartındaki adı okuyunca gülümsedi hafifçe. Renjun, adı gibi sevimliydi.

"Ben bir tane su alırım, teşekkürler," dedi Minho küçük garsona. "Sen çok küçük duruyorsun, kaç yaşındasın?"

"On dokuzuma yeni girdim." Renjun kibarca yanıtlamıştı müşterisini. "Annem buranın sahibi olduğu için arada gelmeme izin veriyor."

"Anladım." Minho rahat bir nefes vererek küçüğün gidişini izlerken Jisung merakla baktı ona. "Neden yaşını sordun ki?"

"Çünkü çok küçük, burada zorla tutuluyor olabilirdi. Bakmayın öyle, devir iyi değil..."

"Amk tutulsa tutulsa kafede mi tutulur çocuk? Tam bir anne gibisin Minho." Dalga geçti çilli.

"Kapa çeneni Felix."

Birkaç dakika masada oyalandılar, o sırada yanlarına sarı saçlı güzel bir beden gelmişti.

"Hyung, sevgilini bilerek mi çağırdın? Üçüncü tekerlek olacağım burada," diye sızlanarak oturdu sandalyelerden birine.

Jisung dudaklarını Minho'nun boynundan ayırıp yan sandalyeye geçmesine izin verirken gülümsüyordu.

"Minho ile bir yıllık bir ilişkim var ve bunu ikiniz de biliyorsunuz. Tanışmanız lazım. Hyunjin-ah, bak bu benim kardeşim Felix."

Felix yanına oturan bedene sonunda baktığında ağzı şaşkınlık içinde aralandı.
Hyunjin ise üstündeki bakışları hissetmiş ve dönmüştü bakışların sahibine doğru.

Göz göze geldikleri anda ikisi de şok içinde bağırdı.

"SEN-?!"