❦ 4

929 113 37
                                    

Hyunjin mutfaktan aldığı peçeteleri salona götürdü ve koltukların birinde hâlsizce oturan Felix'in kucağına bıraktı.

"Hey, sen iyi misin?"

İkisi de farkında değildi dip dibe oturduklarının, çünkü Felix şişen yüzüne peçete bastırmakla ve Hyunjin onun bu hâline pişmanlık duymakla meşguldü.

"Bende hafif su ürtikeri var," dedi, bir yandan burnunu siliyordu.

Küçük beden ise anlamış gibi başını sallamıştı ama su ürtikerinin ne olduğuna dair hiçbir fikri olmadığı için ses de çıkaramamıştı.

Felix bunu fark ettiğinde gülümsemesini engelleyemedi.

"Su ürtikeri, yani alerjisi. Suya alerjim var- Bakma öyle, benimki hafif bir şey."

"E madem alerjin var, ne diye karlı havada dışarı çıkıyorsun?"

"Vücuduma değmediği sürece sorun yok ki. Kar da yağmıyor, eldivenlerim var, bir şey olmaz diye düşündüm."

"E nasıl banyo yapıyorsun?"

"Göstermemi ister misin?"

Hyunjin böyle bir şeyi beklemiyordu, yanaklarının ısındığını hissedince ofladı ve peçetelerden birini alıp Felix'in yanağında gezdirmeye başladı nazikçe.
Kendisini gerçekten kötü hissettiği gözyaşlarıyla dolmuş gözlerinden belliydi.

"Üzgünüm," derken sesi oldukça masum çıkmıştı. "Hem alerjin olmasa bile hava soğuk, yani seni ıslatmamam gerekirdi."

"Ben de üzgünüm, seni sinir ettiğim, etrafı kirlettiğim ve—" Felix bir anlığına durdu çünkü Hyunjin'in açıkta kalan ince köprücük kemiklerine kaymıştı gözleri. Yüzüne hafif bir sırıtış yerleşti farkında olmadan. "—Ve göğüslerine baktığım için."

"Sapık mısın sen?! Önüne dön!"

"Tamam."

Felix gülerek bakışlarını yere çevirdiğinde Hyunjin somurtarak ayağa kalktı. İki elini beline yerleştirip baktı uzun bedene dik dik.

"Git artık," diye tısladı. "Bir daha da buralarda sigara içme."

"Beni kovuyor musun?"

"Evet!"

Felix kendisine ayakta bakan güzel bedenin ciddi yüzünü süzdü bir süre, ardından yavaşça ayağa kalktı.
Sonra gülümseyerek sarı saçları karıştırdı nazikçe. Yumuşacık saç telleri, kemikli parmakları arasında kayıp giderken vücudunu ani bir titreme almıştı.

"Dokunma be saçlarıma!" diye cırladı Hyunjin.

"Aman be, sanki saçlarına kaldım. Civciv kafalı."

Felix sinirle homurdanarak evin kapısına yürümeye başladığında Hyunjin arkasından dil çıkarmıştı. Ardından o da homurdanmaya başlamıştı.

"Şuna bak, o kadar evime aldım, bir kere teşekkür etmedi. Hödük işte hödük."

"Yalnız seni hâlâ duyabiliyoru- LAN-!"

Çilli olanın büyük bir gürültüyle ve acı bir inlemeyle yere kapaklandığını gören küçük beden, onun halının kenarına takıldığını anladığında dayanamamış ve kıkırdamaya başlamıştı.

"Beceriksiz, yürümeyi bile beceremiyorsun," diye konuştu kıkırtılarının arasından.

Diğeri ise, küçük bedenin güzel gülüşüne karşılık istemsizce tebessüm ederek kalktı ayağa. "Haklısın sanırım, beceriksizim."

Kendisine tekrar çıkışılmasını bekliyordu Hyunjin, böyle basit bir kabullenişi değil. Kıkırdamayı bırakıp merakla çilli bedene baktı, iyi olup olmadığını merak etmişti işte.

Felix ayağa kalkıp üstünü düzelttikten sonra kendisini merakla süzen Hyunjin'e baktı. Daha doğrusu süt gibi, pürüzsüz tende gezdirmişti gözlerini.

Hyunjin'in giydiği kısacık şort ve bol tişörtü sayesinde oldukça açıkta kalan ince bedeni, bir de böyle güzel olması, Felix'i çok şaşırtmıştı.
Çünkü bir erkeğin böyle güzel olabileceğini hiç düşünmezdi.

"Sen kaç yaşındasın?" diye sorarken buldu kendini, küçük olana karşılık. Yani en azından kendisinden küçük sanıyordu.

"Yirmi iki, sen?"

"Ben yirmi ikiyim. Vay be, daha küçük olduğunu sanmıştım." İtiraf etti Felix.
Hyunjin de onu onaylarcasına başını salladı sadece.
"Artık evimden git!"

"Ama daha adımı bile sormadın?"

"Bana ne senin adından? Deliye bak ya. Git artık!"

Böylelikle Felix apar topar çıkmıştı evden, Hyunjin de dersine geç kalmanın verdiği telaşla hazırlanmaya başlamıştı.

İkisinin de henüz fark etmediği bir şey varsa, o da birbirlerine ne kadar yakıştıklarıydı.

cig love ❦ hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin