bu hekayə, başdan sona, hər zərrəsinə aşiq olduğum iki adama həsr edilmişdir..xüsusilə də,fuad,sənə və ağrılarımıza.
-6 ekim 2021-
"bir müzik festivalı. birlikte gidebilir miyiz,doktor? lütfen.."
"iyi değilsin sen,karanfil,daha sonra gideriz..başkasına."
yattığım yerden doğruldum. ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp, karşımdaki koltukta oturan yüzüne diktim gözlerimi. ayaklanıp yanına vardığımda, usulca dizlerine uzandım. aşağıdan bakınca tanrı'nın bir armağını gibi görünen yüzü, ışıl ışıldı. "o müzik festivalına gideceğim, Süleymanov. ben sadece elimi tutmanı istiyorum." eli, usulca saçlarımda yer edinirken, gülümsedi.
"ne zamanmış peki bu festival?"
"bu akşam."
hastahaneden çıktıktan sonra iki gündür ki, evime uğramıyordum. o da işine. bir şeylerden kaçıyordu ya da kaçması, mecburiydi. ilgilenmedim.
"iyisin, değil mi?"
başımı salladım. daha beynine hiç bir fikir aşılanmamış bir çocuk gibi, hiç bir şey anlamadan ve hiç bir şey düşünmeden ona sığınmak. dünyadan tek adımda uzaklaşa bilecekmişiz gibi. hep. ona.
-24 haziran 2023- :D
yola çıktık. ave maria'nı dinleyecektik, fakat elbette ki müzik festivaline gitmiyorduk. bu gün yirmi üçüncü gündü. tanrının bizi bağışlamayacağı gün.
arabayı ben aldım. hiç bir soruya cevap vermeden 2 saat dümdüz kullandım arabayı. şehirden çıktık,önceden aşina olduğum uçurumun kenarında sakladım arabayı. süleymanov'un inatlı seslenişlerine kulak vermeksizin arabadan indim. ardımdan indi. tereddütsüz.
"müjgan!"
durmadım. uçurumun kenarına geldiğimizde arkamdan koşup sımsıkı sarıldı.
"izin ver seni korumama."
beni kendine çevirdi,boynuna değdirdim dudaklarımı,daha sıkı sardı bedenimi.
"karanfil," dedi alnını alnıma yaslayarak, "kafanın içinde dönüp duran şeytanları susturacağım. onların yerine geçmek mecburiyetinde kalsam bile,onları susturacağım."
nefesi dudaklarıma vurduğunda gülümsedim, "bay süleymanov," dedim, "ay 23'e vardığında, günbatımında bir şeytan doğuracağım. beni bulduğunuz gece tanrı rahmime küçük bir şeytan bıraktı. beni tanrı'dan,beni rahmimden koruyamazsınız."
"koruyacağım." deyip dudaklarıma değdirdi dudaklarını. usulca öptü,incitmeden.
ayrılıp uçurumun kenarına oturup ayaklarımızı aşağı salladık,boynumda soluklanıyordu. böylesine korkunç bir günde boynumda dudaklarının izinin kalması,ne güzeldi.
"sevgilim," dedim, "arabadan bir kağıt kalem getirebilir misin?"
kaşlarını çatıp gözlerime baktı,elimi yüzünde gezdirip, "korkma," dedim, "getirsene."
derin bir nefes aldı,ayağa kalkıp yüzü bana dönük arkaya doğru yürümeye başladığında kahkaha attım. "seni seviyorum,süleymanov!"
yanıma döndüğünde elinde biri yeşil diğeri siyah yazan kalem ve beyaz bir kağıt vardı.
kağıdı ikiye bölüp yarısını ona uzattım. "bir birimize mektup yazacağız," önce itiraz eder gibi olsa da,ikna oldu. "günün sonunda bir birimize vereceğiz..beni,sözlerinle kurtar.."
son söylediğim cümleni duymadı.
seni seviyorum, süleymanov.
kağıda tek bir cümle yazıp bağladığımda, "bende bitti!" dedim ellerimi havaya kaldırarak. "dikkatli ol,"dedi aniden, "bekle."
kağıdı katlayıp bitirdiğinde, elimizdekileri değiştirdik, "aça biliyor muyuz?" diye sordu, gülümsedim,elinden alıp gömleğinin cebine bıraktım. "hayır..süleymanov,çok güzelsin."
"sen daha güzelsin, karanfil."
ellerimi sımsıkı tuttu. başını aşağı salmıştı. gözlerime bakmıyordu.
"eğer bir tanrı olsaydı," dedim,gözlerimi yüzüne dikerek, "sende ya da bende değil de,aramızdaki mesafede olurdu."
güldü. orda, o an, ölmek istedim. daha güzel bir ölüm olamazdı benim için.
"tanrı gibi bir güzelliğin var, süleymanov. tanrıdan daha güzelsin. nasıl izah edeyim. kirpiğinin ucuna kıvrılıp ölmek istiyorum."
alnını alnıma yasladı, nefesi nefesime değiyordu. "ölme," dedi, "kirpiklerimin ucunda değil,gözlerimin en içinde yaşa. benimle yaşa. benimle yan. benimle kal."
kolu sımsıkı sarmıştı belimi,küçük bir ivmede kendimi mavinin o derin güzelliğine bırakacağımı biliyormuş gibi.
"bana güneşi getir. bana güneşi getirirsen,ölmem."
"güneşi sen doğur."
gözlerime baktı. gözlerinde bir dünyadan,bir kainattan,bir güneşten daha fazlası vardı. "sana bir bulut getirebilirim," dedi, "yanmanı istemiyorum."
"gün ışığına sinen kadın," dedim, "bir gün o kadının hikayesini anlatacağım sana."
"gün ışığına sinen kadının hikayesi..tüm güllerden daha parlak gülüşünle,mutlaka,anlat."
gözleri parlıyordu,yüzü,gün ışığında zarif bir inci gibi parlıyordu.
"benimle dans eder misin?" dedim, "güneşe karşın, güneşe inat."
ayağa kaldırdı beni usulca. müziksiz,ışıksız,ellerimin avuçlarında kaybolmasıyla başlayan en güzel raks. belimi tutuşu, nefesinin yüzüme değişi, ayaklarındaki ritm, dudaklarının arasında mırıldandığı şarkı, öylesine güzeldi ki. kollarının arasında yanıp,küle dönüşmek istedim. arkadan beni kendine çektiğinde başımı göğsüne yasladım,kollarından ayrılıp,parmak uçlarını tuttum sadece. sol elim sağ elinin parmaklarıyla oynuyor, güneş yüzümüzde seğiriyor, ayaklarımızın altında bizden bulutlar kadar uzak görünen deniz,dalgalar,süleymanov..ve 23.
yüzüm ona, sırtım uçuruma dönüktü. usulca yakınlaşıp,kulağına dokundurdum dudaklarımı.
"çok güzelsin."
ve usulca arkaya bıraktım kendimi. elini uzattı,ansızındı,
tutamadı.
gördüğüm son yüz, gerçek bir tanrıya aitti, on üçe.
-
süleymanov, uzun bir süre sonra açmaya cesaret ettiği müjgan'ın o gün yanında yazdığı mektubunu, kendiyle birlikte yaktı. bir dağın tepesinde. kuşların arasında. göğe en yakın,denize en uzak yerde. kendini ve karanfil'inin o tek cümlesini yaktı.
"sağlam olmayan her şey, eninde sonunda mahva mahkumdur."
eternal
end
25 june 2023
sağlam olmayan hər şeyin,amma hər şeyin günün sonunda nə qədər bərbad bir şey olduğunu anlayırsan..
gözlərindəki xaosu,və səni,daima,13,əzizim,sağ qal,səni sevirəm :)
23.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gün ışığına sinen kadının boğazına sancan kurşuni gül gövdesi
Short Storytamamlandı. "karanfil," dedi alnını alnıma yaslayarak, "kafanın içinde dönüp duran şeytanları susturacağım. onların yerine geçmek mecburiyetinde kalsam bile, onları susturacağım." nefesi dudaklarıma vurduğunda gülümsedim, "Bay Süleymanov," dedim, "...