"usul usul göğsüme işliyorsun, müjgân."
"usul usul ölüyorum, doktor." tebessüm ettim. bakışlarım beyaz önlüğüne takıldı. oysa ne tuhaf adamdı, o önlüğün arkasında nefesini bile kendine yabancı bırakan adam. "belki de, size karışarak. her gün biraz daha."
"o kadar uzunboylu değil. ölemezsin sen."
kaşlarımı çattım.
"nedenmiş o?"
"zeus olup seni kurtarıyorum ölümden. göğüme alıyorum, göğsüme alıyorum. ölümsüz oluyorsun. olamaz mı?"
kısa saçlarımı omzumun arkasına attım. ayağa kalktım usulca. odanın kenarında yer alan, gün ışığı düşen aynanın karşısına geçtim. elimi yüzüme değdirdim. saçlarıma. gün ışığının aydınlattığı her hücreme dokunmak istedim.
"zeus, bazen tanrı'nın kızı olduğumu düşünüyorum. onun olan, fakat ona karşı olan. günâhı yasak eden tanrı'nın, günâhlarla dolu kız çocuğu. ne güzel kurtuluş değil mi, benim gibi saçları yangından izler taşıyanlar için."
yanıma geldi. kollarını belime sardı usulca. saçlarımdan öptü. başını omzuma yasladı. çenesi, omzumda kendine yer edindi. güzel bir tabloydu. öyle güzeldi ki, tanrı görse ağlardı.
"öyle güzelsin ki, her tanrı kendinden bir şey katmış sana."
boynumdan öptü. aynaya sığınan yansımamız, çatlayıp kırılmak üzere yere devrildi. ikimiz de paramparça kaldık.
"zeus, yüce tanrı'nın kızını öpmemeli." dedi. yine boynumu öptü. "yoksa, yüce tanrı, onların yansıdığı her aynayı kırar." narin narin öptü boynumun her karışını.
gözlerimi kapattım. kolları arasına sığan bedenim, kendini ona yasladı.
"sana aşığım. sana vurgunum."
"bu odada olan küçük hatıralarımızın her biri, ne tuhaf, ne anlaşılmaz, değil mi doktor?"
"en az bu aynanın kırılması kadar, karanfil. baksana etrafa. darmadağın gibi görünüyor. bu karışıklığın içinde güzelliğini yitirmeyen tek şey sensin. hayatına benziyor. sana benziyor."
yüzümü ona döndüm, sımsıkı sarıldım. yıllardır hiç kimseye sarılmamanın acısını, tek bir kişiye, tek bir âna yıllarca sarılarak giderdim.
"sağ kalacağız, güzel adam. sana söz veriyorum, bu darmadağın dünyanın içinden elimiz bile kanamadan çıkacağız."
yanılıyordum.
14.10.20|06:30
yanan ev gibisin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gün ışığına sinen kadının boğazına sancan kurşuni gül gövdesi
Short Storytamamlandı. "karanfil," dedi alnını alnıma yaslayarak, "kafanın içinde dönüp duran şeytanları susturacağım. onların yerine geçmek mecburiyetinde kalsam bile, onları susturacağım." nefesi dudaklarıma vurduğunda gülümsedim, "Bay Süleymanov," dedim, "...