yaralı deniz, duyulmayan keder

148 28 1
                                    

"leyl'in ölümünü biliyor muydun?"

odanın içinde bir ileri bir geri hareket eden adımları, duraksadı. yüzünü, bana çevirdi.
"biliyordum. tahmin etmiştim, sadece. fakat şimdi olamazdı, şimdi olmamalıydı."

bir kaç dakika sessiz geçen bakışmamız, gözlerini gözlerimden ayırması ile son buldu. ilerleyip odanın pencerelerini kapattı. perdeleri çekti.

koltuğuna yakınlaşıp, beyaz üstlüğünü giydi. derin bir nefes alarak koltuğuna oturdu.

"ona yaşaması için şans verdiğimi sanıyordum. fakat onu öldürmüşüm. onu kendi ellerimle öldürmüşüm, karanfil."

"ona aptal bir tedavi süreci uygulasaydın, ölmeyeceğini mi düşünüyordun doktor?"

"ölmeyecekti, karanfil. ölmeyecekti."

başını ellerinin arasına aldı. saçlarını ovuşturdu. gözlerini kapattı ve derin bir nefes çekti ciğerlerine.

"mektubu kime yazdığını, bulamadılar. fakat yazdıkları, herkesi bir şizofren olduğuna inandırdı. kendi elleri ile yaptı bunu. hiç bir şey yapamadım! lanet olsun. hiç bir şey yapamadım, karanfil."

"o hasta değildi, doktor. hiç olmadı. bir tedavi uygulaman da işe yaramayacaktı. leyl, o akşam, o vâkit ölmeliydi. öldü de. bunu tanrı'dan başkası değiştiremezdi."

ufak bir tebessüm yerleşti dudağının kenarına. güzeldi. tanrı'dan doğulmuş gibi güzeldi.

"o zaman söylesene tanrı'nın kızı, leyl'in ölümü seni de eksiltti değil mi?"

"hepimizi eksiltti, doktor. hepimiz, eksildik. fakat gözlerimizi yumalım. kör olmazsak, kan oluruz. biliyorsunuz."

"susalım, karanfil, susalım."

"az bir vâkit kaldı, bayım. çokluğu az olan bir vâkit."

ayağa kalktım. perdeleri kapalı olan pencere kenarına geçtim.

bir şeyler söylese de, duymadım. yüzümü yüzüne döndüğümde, koltuğundan kalkmış, yanımda yerini almıştı. gözleri gözlerime değerken, eksik bir denizin ortasında eksilmiş bir şiir gibiydik.

"şiir yazalım mı?"

22.10.20|15:30

sən yoxsan, bax dəniz həmdəmim

gün ışığına sinen kadının boğazına sancan kurşuni gül gövdesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin