"gözlerin şişmiş. dudakların mor. ağladın mı, karanfil?"
"ruhumu boşalttım, bayım."
pencerelere diktim gözlerimi. dört duvarın arasında bir yıldız serinliği taşıyan, fakat kapatılan pencerelere.
"annen uyumadığını söylüyor karanfil, yine. balkonda sabahlıyormuşsun. kulaklığından ayrılmaz olmuşsun. fakat sen müzik sevmezsin. sen gürültü yapan hiç bir şeyi sevmezsin."
gözlerimi, bakışlarımın yorgunluğuna aldırmadan zifirlerine diktim. gözlüğünü çıkarmıştı.
benimle konuşurken, gözlüğünü takma gereksimi duymazdı. belki de ihtiyaç duymuyordu. bilemiyorum. fakat aramızda ne olursa olsun, o masanın diğer tarafında oturuyordu. ben karşısında.
"müzik, gürültü değildir bayım. yaşamaya çalışıyorum. ruhumu yaşatmak istiyorum. ne olursa olsun, onun yaşaması için çabalıyorum. beni, anlıyor musunuz?"
ayağa kalktım. kısa saçlarımı omzuma atıp, gözlerinin içine baktım.
"karen homayounfar,
ghessey e paria VIII. dinleyin."başımı önüme eğdim. yutkundum usulca. ardından tek bir cümle kurup, odadan ayrıldım.
"yaşamak için, bayım, tüm bunlar yaşamak için."
02.10.20|17:10
ağrılı ellerimiz ve
kanlı yüreğimiz ile
bir ölüm kıyısında, ansızın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gün ışığına sinen kadının boğazına sancan kurşuni gül gövdesi
Cerita Pendektamamlandı. "karanfil," dedi alnını alnıma yaslayarak, "kafanın içinde dönüp duran şeytanları susturacağım. onların yerine geçmek mecburiyetinde kalsam bile, onları susturacağım." nefesi dudaklarıma vurduğunda gülümsedim, "Bay Süleymanov," dedim, "...