Bir yerlerim kırılmıştı. Bir yerlerimin kırıldığından eminim!
Bana ne oluyor anlamıyorum.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Başımın arkasını kanatmak istercesine kaşıdım. Defterimin sayfaları yağmurda ıslanmıştı.
Defterin yaprakları...
İçeri seslendim:
"Anne! Lütfen gel."Lütfen.
Annem bir süre sonra kapıya yaslanmış, kulağında telefonla "Ne var" dercesine bana bakıyordu. Gözlerini benden ayırmadan ahizeye konuştu:
"Şey, Bay Russo- Sizi daha sonra arasam olur mu?.."
Bana baktı,
"Evet- Sanırım acil bir durum."
Annem iç çekerek yatağımın kenarına oturduğunda kağıdın suyla yumuşamış küçük noktalarında elimi gezdiriyordum.
"?"
"Yağmur yağıyordu anne. Siz önümde yürüyordunuz ya hani? Tommy-"
Annemin sadece bana gülümsemekle yetindiğini görünce daha fazla dayanamadım:
"Bak. Bak buraya. Bu defter de yanımdaydı anne. Yağmurda ıslanmış olmalı. Lütfen inanın artık bana!.."
"Tatlım..."
Ellerimi tuttu.
"Sana inanıyorum. İnanıyoruz sana, ama Tommy'le 3. sınıftan beri konuşmuyorsunuz ki?"
Başım ağrıyordu, daha fazla tartışmak istemesem de haklıydım ve haklı olmama rağmen dinlenmemekten; dikkate alınmamaktan nefret ediyordum.
"Bana inandığını söyleyeceksen öyle davranmalısın anne. Tommy'lerin İtalya'ya geldiğini söylediniz! Kendi ağzınızla. Babam kendisi söyledi! Biz buluşacaktık... Cumartesi-"
Telefonu titredi.
Annem esneyerek reddet tuşuna basmadan hemen önce bir anlığına da olsa arayan ismi görebilmiştim, gözlerim kocaman açıldı:
"Anne! Ne yaptın anne! Onlardı!"
Onlardı.
Ekranı çok net görmüştüm.
Tommy'nin babasının ismi belirmişti ekranda.
Delirmiyordum.
******
Kapıyı çarparak var gücümle koşmaya başladığımda annem arka bahçede öğretmenimle konuşuyor; neden okula gelemediğimle ilgili bir iki sağlam kurtarıcı anne yalanı uyduruyordu muhtemelen.
Eh, kızının artık yatağında olmadığını çok geç fark edecekti...
Son kez arkama, krem rengi sevgili evimize baktım:
"Duygusallaştırmaya gerek yok, nasılsa birkaç saate dönerim..."
Yerde sürünen bağcıklarıma bakıp yüzünü buruşturdum, zamanım yok.
Böylece en son altı yaşındayken gittiğim otobüs durağına kadar düşe kalka yürüdüm.
******
Lago di Paratola... Lago di Paratola
Yol boyunca şoföre gideceğim yerin adını yanlış söylemem ve kendi söylediğimi kavga çıkarana kadar savunmam o bitkin halimle -evden kaçtıktan sonra- yapabileceğim en uç şeydi herhalde.
Otobüsten inip de yolda rastladığım birkaç kişiye sorduktan sonra tabelanın önüne gelmiştim işte ve utançtan ölüyordum:
Lago di Peretola'ya Hoşgeldiniz
(*Peretola gölü)Dondurma alan insanlara baktım.
Aileleriyle gelen, kazlara dondurma külahı ve ekmek atan insanlara...
Gülen insanlara.
*******
Tüylerim ürperdi.
İnsanlardan uzaklaştım.
Ağaçlara gittim.
Otlara karıştım.
Not: Haklıymışsın sevgili okurum, kahraman bakış açısıyla dewamke~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Kızı
Fanfiction"Sen... Sen bir melez değilsin. Yani öylesin?" Gözlerinden dehşet okunuyordu. "Demek istediğim ,Di, sen farklısın." "Nasıl yani?"