1️⃣

217 15 0
                                    

Soluklanmak için durduğumuzda onu yakaladım:

—Şey, yanlış anlama ama kafayı mı yedin?

—İyi soru. Bak Diana; Buradan bir an önce gitmeliyiz!

—Nereye gittiğimi bilme hakkım var!

— ...

—Önce "Öğretmen çağırdı" bahanesiyle beni peşinde sürüklüyorsun, sonra okuldan kaçıyoruz; Şimdi de nereye gittiğimizi söylemiyorsun, ha?

—Eh, biraz öyle oldu...

—Ne-re-ye gi-di-yo-ruz?

Koridorlarda dolaştığımız zaman boyunca ilk defa gözlerimin içine baktı:

—Güvende olacağın bir yere.

⬛️⬜️◼️◻️◾️◽️▪️▫️

—Yanında para var mı?

—Biraz. Neden sordun? 

Evden çıkmadan cebime tıktığım yirmiliği gösterdim.

—İki bilet için yeter bu. Harika!

—Dur dur dur! Ne bileti? Sinemaya falan mı gitmeyi düşünüyorsun?

—Ha-ha. Hayır tabii ki. Buradan Fransa'ya trenle gider; Oradan da  Amerika'ya...

Kalanını sesli düşünüyor gibi mırıldanmış, dolayısıyla duyamamıştım.

—Ne? Dünya turuna mı çıkıyoruz? Hatırlatayım: Uçak paramız yok.

Duraksadım. Sonra kolunu çektim. "Ayrıca... Gelemem. Üzgünüm."

Koşarak uzaklaştım. Arkama bile bakmamıştım. Neden bakmadım ki sanki?

Tamam... Baldo biraz tuhaf biri olabilirdi ama bu kendimden nefret etmeme engel değildi.

Ne tuhaf bir öğleden sonra geçirmiştim yahu? Gerçi bundan sonra nereye gideceğimi de bilmiyordum. Okula dönemezdim: Kesin disipline giderdim ve ailemi ararlardı.

Yine de bisikletimi bahçeden almam gerekiyordu, bu yüzden polarımın şapkasını geçirip okulun arkasındaki parmaklıklardan atladım. Sandığımdan kolay olmuştu-

Tamam, biraz erken düşündüm bunu.

Ayakkabılarımdan çıkan , topuklularla yarıştırabileceğim yükseklikteki, sesi duymuş olacak ki yeni öğretmenimiz önümde bitivermişti!

—Seni burada görmeyi hiç beklemezdim, genç hanım?

İçimden bir küfür savurdum. Sonra da olabildiğince masum bir şekilde  "Aa? Merhaba       hocam? Nasılsınız?" diye sordum.

Kadın dudaklarını büzdü:

—Sen ortadan kaybolana kadar gayet normaldim. Sahi, neredeydin sen?

—Iıı... Hiiiçç? Şey...

Yutkundum.

—Arkadaşımın topu dışarı kaçmış?

Kadın kollarını birleştirdi:

—Hmm, demek öyle?

—E... Evet öyle. Şey, okul bitti, değil mi? İzninizle ben-

Kadın koluyla geçmemi engelledi:

—O kadar çabuk değil.

🔳🔲🔳🔲🔳🔲

Kadının dişleri sivrildi, tırnakları uzadı ve pençelere dönüştü. Ten rengi soluklaştı, göz bebeği düz bir çizgi halini aldı.

Şoke olmuştum. Bir süre orada öylece dikildim. Ama sonunda aklım başına geldi ve parmaklıklardan atlayıp bir ara sokağa girdim.

Bir süre sokaktan sokağa girip çıktım, sonunda yeterince uzaklaşmış olduğumu umarak bir çöp konteynırının arkasına saklandım. Nefes nefese kalmıştım.

"Tamam, kahrolasıca bir kabus görüyorum." dedim ve başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım:

"Bir kabus. Kabus. KABUS. Uyanmalıyım." diye fısıldadım.

"UYANSANA BE!"

Arkasına saklandığım çöp konteynırı tuzla buz oldu.
Bağırmamalıydım.

Geriledim. Çığlık atmak istedim ama sesim çıkmıyordu. Kadın pençesini bana doğru savurdu. Çaresizce ellerimle başımı korumaya çalıştım.

🔺🔻🔺🔻🔺

Ellerimi çektim. Ölmüş müydüm? Belki de...

Tuhaf bir şekilde okulun arka bahçesine geri gelmiştim. Betona vuran topuklu ayakkabı sesleri duyunca duvara yaslanıp  nefesimi tuttum.

Oydu.

O canavardı, ve eski haline dönmüştü. Aynı hataya düşüp ses çıkartmamak için elimle ağzımı kapattım.

Canavar havayı koklayıp yüzünü ekşitti. Tam benim olduğum yere dönüyordu ki, tahminen 5 ya da 6. sınıfa giden biri ona seslendi. O da homurdanıp o tarafa gitti.

Canavarın uzaklaştığından emin olduktan sonra derin bir nefes aldım. Kendimi çimdikledim, nabzımı kontrol ettim; Evet, görünüşe göre yaşıyordum!..

Zamanın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin