Bomboş bir sokak. Sokağı sadece sokak lambaları aydınlatıyordu. Tek başımaydım. Fakat bir süre sonra etrafıma bakınca tam karşımda ikizim olan Ege'yi gördüm. Karanlıktaki gözleri pasparlaktı. Adeta sokak lambalarının parlaklığını geçiyordu. Bana doğru yürüyerek konuşmaya başladı.
"Bensu Bensu... Ben çok yakınındayım. Hem de çookk. Ama sen görmüyorsun. Beni unuttun mu Bensu ? Unuttun mu ?"
Ben de ona doğru yürüdüm ama sanki hiç yaklaşamıyordum. Hep uzaklaşıyordu benden.
"Ege ben seni nasıl unutabilirim ?"
"Bensu bul beni. Gidiyorum. Bul beni..."
Koşarak ona elimi uzattım fakat ulaşamadım. Adeta bir toz bulutu olup kayboldu.
Yataktan birden fırladım ve nefes nefese kaldığımı farkettim. Başucu lambamı açınca karşımda, yatağımın ayak kısmında birinin durduğunu farkettim. Kim olduğunu görünce irkildim.
"Bensu uyandın demek."
"E-e-ge.."
Bu bizim okuldaki Ege'ydi ve titriyordu.
"Bensu hiç beni...aramadın."
"Ege sen neyden bahsediyorsun ne araması ?"
"Bensu hiç mi anlamadın ? Çok yakınındaydım. Uzun zamandır."
Sanırsam düşündüğüm şey olamazdı değil mi ? Yani bu Ege benim ikizim olan Ege olamazdı.
"Bensu herşey bu maskenin altında." Dedi ve aynı Hülaya Avşar'ın dizisindeki gibi maskesini yavaşça çıkardı. Altından çıkan çehreye bakınca kendimi bayılacak gibi hissettim. Ama hep bayılmaya sığınıyordum. Bu yüzden kendimi sıktım. Ve Ege'ye dikkatlice bakmaya başladım.
Yataktan çıkıp odanın ışığını açtığımda Ege'ye tekrar baktım ve gördüklerim karşısında ağzım açık kaldı. Bu Ege'ydi. Benim ikizim olan, bana abilik yapan, kıskanan, çok seven ve herşeyim olan Ege ! Elimi şaşkınlıktan ağzıma kapatıp ona doğru koşmaya başladım. Ona sımsıkı sarıldım fakat beni itti. Titremeye başlamıştı. Ah yine mi krize girmişti ?
"Ege Ege."
"Ayça'yı ara. Ayça'yı ara." Yere düşüp titremeye başlamıştı. Ben de kafasını dizime koyup ağlamaya başlamıştım.
"Ege... ta-ta-mam arayacağım. Te-telefonun nerde ?"
Titreyen elleriyle telefonunu montunun cebinden almaya çalıştı. O alamayınca ben aldım ve telefonu açtım. Ekranda ikimizin yaz tatilinde çekindiğimiz bir fotoğraf vardı. Bu fotoğraf daha çok ağlamama neden olmuştu. Hemen rehbere gittim ve Ayça'nın adını buldum. Aradım. Çaldı, çaldı, çaldı.
"Alo Ayça Ege çok kötü. O şeyden istiyor işte."
"Vaaay demek Ege bey yanınıza teşrif edebilmişler. Anlamıyorum ki kendisini hiç aramayan bir ailenin yanına neden döner ki bir insan ? Bayadır maskesini çıkaracağını söylüyordu demek yapmış."
"Ayça o şeyden getir çabuk. Bak Ege çok kötü."
"Hmm önce bir düşünelim. Hayır." Dedi, kötü kadın kahkahası atıp telefonu yüzüme kapattı.
"Ege.....ha-hayır dedi."
"Me-mert. Onu a-ra."
Mert mi ? Rehberden hemen onun adını bulup aradım. Karşıdaki ses "Alo Ege." Dedi ve ses bir yerden bana acayip tanıdık geldi.
"Alo sen Mert misin ?"
"Evet. Bir saniye. Bensu ?"
"Evet Mert benim. Şey Ege o şeyden istiyor. Şuan çok kötü titriyor." Ağlamam çoğalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANKA AŞKI
Novela JuvenilKankasına aşık olan bir kız. Acaba ona söyleme cesareti bulacak mı yoksa ömrünün sonuna kadar içindeki bu platonik aşkla mı yaşayacak? Türk filmi klişelerinin hepsini bulabilirsiniz...