FARKINDASIZLIK

8 0 0
                                    

Atlas, notu okuduktan sonra soğukkanlılığını korumaya çalışarak dikiz aynasını arka koltuğu görecek şekilde aniden çevirdi. Arka koltuk boştu. Kafasını arka koltuğa çevirdi. Koltuğun üstünde küçük bir kutu vardı. Bel çantasını çıkarıp yanındaki koltuğa koyduktan sonra arka koltuğa kutuyu almak için uzandı. Kutuyu aldıktan sonra etrafını inceledi. Kutunun üzerinde hiçbir şey yoktu. Kutuyu yavaşça açtı. Kutunun içerisinde iki adet fotoğraf vardı. Fotoğrafları eline almasıyla geçmiş anılarının arasına dalıp gitti. Fotoğraflarda abisinin mezarı ve abisinin fotoğrafı vardı. Kutunun içerisinde başka hiçbir şey yoktu. Atlas, fotoğrafları kutunun içerisine koydu ve yanındaki koltuğun üzerine bıraktı. Çantasından arabasının anahtarını çıkardı ve arabayı çalıştırdı. Aynalarını kontrol ettikten sonra otoparkın çıkışına doğru arabasını sürdü. Otoparktan çok geçmeden çıktı. Kulübesine doğru yola koyuldu. Yolda giderken kutuyu kimin arabasının arka koltuğuna koyacağını düşündü. Kimse aklına gelmiyordu. Duygularını ve düşüncelerini anlamlandıramıyordu. Geçmişini tam unutmuşken yüzeye vuruşuna mı şaşıracaktı yoksa o kutuyu koyan kişinin arabaya zarar vermeden kolayca içeriye bırakmasına mı. Yol boyunca duygularıyla boğuşmaktan kulübesine nasıl geldiğinin farkına bile varmadı. Arabasını her zaman bıraktığı yere düzgünce park etti. Bel çantasını yanındaki koltuktan alıp taktı. Kutuyu eline aldı. Arabasının motorunu durdurdu. Anahtarını yerinden çıkarttı ve arabasından indi. Arabasını kilitledi ve etrafında bir tur attı. Hiçbir sorun yok gibi gözüküyordu. Çakıl taşlarının üzerinde yavaşça kulübesine doğru yürüdü. Kulübesinin etrafı sakin duruyordu. Görünürde kimse yoktu. Yan tarafındaki atölyenin sahibi yarın gelecekti. Bunu düşünerek gülümsedi ve '' En azından yarından itibaren buralarda bir daha olacak.'' diye içinden geçirdi. Bel çantasından kulübesinin anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı. İçeriye girdi. Karşısında salondaki masası duruyordu. Çantasını ve elindeki kutuyu oraya bıraktı. Kapıdan anahtarı alıp kapının arkasına taktı. Kapıyı kapattı. Daha sonrasında çantasının fermuarını açıp telefonunu aldı. Çantasını askıya astı. Telefonunu açtı. Hiç bildirim yoktu. Telefonun şarjının az olduğunu fark etti. Telefonunu şarja taktıktan sonra mutfağa gitti. Kahve makinesine süt koymak için buzdolabını açtı ve sütü aldı. Sütü açtı. Kahve makinesinin haznesine sütü ve suyu koydu. Kahve kapsüllerini koyduğu kavanozu açtı. Kapsüllerden birini rastgele aldı. Makinesinin içine koydu. Makinesini çalıştırdı. Olmasını beklerken zemindeki bir detay dikkatini çekti. Hafif çamurlu ayak izleri yerdeydi. Mutfağın camından etrafı kontrol etti. Hızlıca kapıya doğru yöneldi. Kapıyı arkadan birkaç kez kilitledi. Mutfaktan kahvenin olduğuna dair ses geldi. Etrafın son kez kolaçan ettikten sonra mutfağa yöneldi. Makinesini kapattı. Biten kapsülü alıp çöpe attı. Kahvesini eline aldı ve salona geçti. Radyosunu açtı ve son dakika haberlerini dinlemeye koyuldu. Günlük olaylar, cinayetler ve yolsuzluk iddiaları vardı. Dikkatini çeken pek bir şey olmamıştı. Alışmıştı bu tarz haberlere. Radyosunu kapattı. Kahve bardağını alıp mutfağa geçti. Kahve bardığını suyla çalkalayıp bulaşık makinesine koydu. Yatak odasına geçti ve üstünü gecelikleri ile değiştirdi. Yatmadan önce dişlerini fırçalamak için tuvalete girdi. Dişlerini fırçaladı. Mentollü ağız gargara suyu ile ağzını temizledi. Diş ipinden bir parça alıp dişlerinin arasını temizledi. Tuvaletten çıktıktan sonra salonda masanın üzerindeki kutuyu fark etti. Kutunun varlığını çoktan unutmuştu bile. Tüm gecesi o kutuyu kimin, nasıl oraya koyduğunun düşünmekle zehir olmuştu. Saat gece üç suları Atlas uyuyakalmıştı. Sabah saat sekiz gibi kalkmıştı. Kendini ölü gibi hissediyordu. Saçlarını topladı ve elini yüzünü yıkamak için tuvalete gitti. Elini yüzünü yıkadıktan sonra telefonunu şarjdan çıkardı. Telefonunu kurcalarken bel çantasından sarkan doktorun verdiği defteri fark etti. Defteri gördüğü an dünle ilgili hiçbir şey yazmadığını hatırladı. Akşam yazarım diye düşünüp erteledi. Yine de defteri kurcalama hissine dur diyemedi. Defteri aldı etrafına baktı. Defter temiz duruyordu. Defterin içine bakmak istedi. İlk sayfayı çevirdi. Sayfanın kenarının kopuk olduğunu gördü. İlk baktığında anlam veremedi. Bir süre sonra arabasının camındaki not aklına geldi. Notu bel çantasının en altından çıkardı. Notu tekrar inceledi. Arabasının camındaki not, defterin kenarı kopuk sayfası ile uyuşuyordu. Atlas'ın nefesi daralıyordu. Kalbi çarpıyordu. Başı dönüyordu. Gözleri kararmaya başlamıştı. Elleri uyuşmaya başlamıştı. Atlas'ın en son hissettiği şey vücudunun yere çakılmasıydı.

Batan UmutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin