[31]

2.2K 219 69
                                    

Sinan dudaklarımı emerken ben beklemediğim atak karşısında öylece kalmıştım. Hissettiğim mide bulantısıyla kendime gelip Sinan'ı omzundan ittirdim.

Dudaklarımız ayrılsa da kafası hala bana yakındı. Birkaç saniye bekledikten sonra tekrar dudaklarıma yaklaşmasıyla öfkeyle erkekliğine dizimi geçirdim.

Sinan iki büklüm yere düşerken benim içim asla soğumuyordu. O kimdi ki beni öpebiliyordu ulan?

Üzerine oturup yüzüne gelişigüzel yumruklarımı savurdum. Sinan ise altımda, yüzüne yediği her yumruk darbesiyle acıyla inliyordu.

Nihayet sakinleştiğimde Sinan'ın üzerinden kalktım. Üzerimde yılların birikmişliği vardı resmen.

Önce spor salonundan hemen ardından da okuldan çıktım. Biraz rahatlamıştım ama hala içimde inceden dolanan bir öfke vardı.

Okulun ilerisindeki parka ilerledim. Banka oturup düşünmeye başladım. Sinan haklı olabilir miydi? Ateş'in Borderline Kişilik Bozukluğu olabilir miydi? Ya da daha kötüsü Ateş, Sinan'ın bahsettiği gibi, kötü biri olabilir miydi? Ayrıca beyinsiz Sinan beni neden vakumlamıştı?

Aslında Sinan'ın beni göreviymiş gibi düzenli olarak dövmesinin sebebi hemcinslerime ilgi duyuşum veya feminen biri oluşum değildi. Yani tek o ikisi değildi.

Dokuzuncu sınıfın başlarında doğrudan söylemesem de eşcinsel oluşumu saklamak için de bir çaba harcamıyordum ve sınıftan bir tek Sinan'la doğru düzgün iletişim kuruyordum. Bunun üzerine Sinan'dan hoşlandığım dedikodusu yayıldı bir anda. Tabii Sinan, arkasına arkadaşlarını da alarak, bana düşman oldu ve cehennem başladı.

Ateş'e gelecek olursak, dokuz ve onuncu sınıfta beraber olmamıza rağmen doğru düzgün muhabbet kurduğum biri değildi. Zaten Sinan bana düşman kesilince o da Sinan'ın yanındaydı. Onların arkadaşlıkları lisenin de öncesine dayandığı için bu durum şaşırtıcı değildi ama Ateş beni hiçbir zaman dövmemişti. İstese döverdi ama yapmamıştı. Sinan arkadaşlarıyla birlikte dışarıda üzerime saldırdığında sigarasını içip bizi izlerdi sadece. Kendilerini durduramayıp beni bayılatacak kıvama getirdiklerinde aralarına girip durdururdu. Okul içerisinde dövdüklerinde ise müdüre yakalanmamak için gözetmenlik yapardı.

Sinan ona kaç defa ibne olduğumu hatırlatıp dövdürmeye çalışsa da Ateş inatla reddedip durmuştu.

Şimdiyse oturmuş Ateş'in yaptığı ama benim anlam yüklemediğim dengesizliklerini düşünüyordum. Dengesiz biriydi, evet, ama bunun altında bir rahatsızlık olacağını düşünmemiştim.

Aklıma direkt dün geldi. Gayet güzel gecenin sonunda Sinan'a sinirlenişi ama sahile geldiğimizde tekrar eski samimi tavrına bürünmesi, onu öpmemden sonra demediğini bırakmayıp gidişi ama hemen sonra geri dönüp beni eve bırakmak istemesi, arabada suratıma bile bakmazken camı açtığımda üşütmemem için kapatmamı söyleşi... Bunlar sadece bir gecede yaptığı dengesizliklerdi. Aramız gayet iyiyken yoktan sebeplerden kavga çıkarışı, soğuk yapışı da cabasıydı. Bu hareketlerin hepsi bende yeni anlam kazanıyordu.

Şuan olumsuz tarafına odaklandım için kusur mu arıyordum yoksa önümde duran gerçeği yeni mi fark ediyordum, yine hiçbir fikrim yoktu.

Ne kadar süre parkta oyalandım bilmiyorum ama hava kararınca üzerime yürüyen bir bedeni seçebildim zar zor. Biraz daha yaklaştığında öfkeli bir ifadeyle bana yaklaşan kişinin Ateş olduğunu gördüm.

Oturduğum bankın tam karşısında dikilip ateş saçan gözlerle bana bakmaya başladı.

"Bugün olan neydi?"

Kafamı kaldırıp gözlerimi Ateş'in bal rengi gözlerine diktim. "Bilmem, sana mesaj atmamışım gibi davran diyen sendin."

"Onu kastetmiyorum. Soyunma odası desem tanıdık gelir herhalde? Neden hâlâ Sinan'dan hoşlandığını bana söylemedin?" diye tısladı öfkeyle.

Ayağa kalkıp Ateş'in karşısında dikildim. Kaşlarım çatılmıştı çünkü ne saçmaladığından emin değildim.

"Hâlâ? Sinan'ı hiçbir zaman sevmedim. Her sorduğunda sana gayet net açıklamıştım oysa."

Ellerini sinirle saçlarının arasından geçirip benden birkaç adım uzaklaştı. "Sizi yiyişirken gördüm Derin! Neden hâlâ yalan söyleyip duruyorsun?"

"Sana yalan falan söylemiyorum. Röntgenciliğine devam etseydin onu ittiğimi de görürdün!" Artık benim de sesim yükselmişti.

"Röntgencilik yapmadım. Sinan çağırınca geldim. Bir de gördüm ki Derin dün benden yüz alamayınca bugün hoşlanmadığını iddia ettiği orospu çocuğuyla öpüşüyor!" Arkadaki duvara bir tekme savurdu. Öfkesini alamamış olacak ki duvara yumruk atmak için elini kaldırınca bileğinden yakaladım onu. "Aptalca davranma ve o sikik ağzını topla yoksa yumruğum ağzında çok güzel durur!" dedim dişlerimin arasından.

Öyle çok sinirlenmiştim ki şuan karşımdaki kişinin Ateş olduğunu umursamadan yatırıp dövebilirdim. Hatta on tane Ateş getirseler ve dövsem yetmezdi sanki.

Elini sinirle elimden kurtardı. "Yalan mı amına koyayım? Ben arkadaş kalmayalım dedikten sonra gidip onu öpmen ne kadar tesadüf?"

"İster inan, ister inanma ama o iğrenç imâlarını da yapma bana. Aksi takdirde karşında böyle sakin durmam."

"Bu sakin halin mi? Koruma sakinliğini hadi bekliyorum." dedi Ateş bana bir adım yaklaşırken.

"Beni sınama!" derken ben de Ateş'e doğru bir adım atıp ona yaklaştım.

Yakın olan yüzlerimiz sayesinde hızlı solukları suratıma çarpıyordu. Buna karşıt ağzından da titrek nefesler alıyordu ve ağzından çıkan sıcak nefesi de dudaklarıma vuruyordu.

Hissettiğim adrenalin patlamasından mı yoksa Ateş'e yakın olmamın getirdiği sarhoşluktan mı, bilinmez; kalp atışlarım hızlanmış, heyecanım artmıştı.

"Sınıyorum işte Derin. Demin yaptığın şov gibi versene ağzımın payını!" Ateş yakınlığımızı önemsemiyormuş gibi konuştu yeniden öfkeli sesiyle.

Onunla uğraşmanın faydasız olacağını düşünerek geriye doğru birkaç adım atmıştım ki Ateş yakamdan tutarak kendine çekti beni.

Hızla dudaklarıma kapanan dudaklarla günün ikinci şokunu yaşadım. Bugün insanların dudaklarımla derdi neydi ki?

Ben kulaklarıma çarpan ritmikten çıkan kalbimin sesiyle put gibi dikilirken Ateş yakamı sıkıca kavramış ve dudaklarıma asılmıştı sertçe.

Hissettiğim dürtüye engel olamazken bende karşılık vermeye başladım sertçe. Dudağımın üzerinde dolanan dille benim ufaklık tamamiyle uyanırken boğukça inledim.

Ateş'in kadifemsi dili ağzımın içine girebilmek için zaman kolluyorken dudaklarımı aralayarak izin verdim. Dili, dilimle temas ettiğinde tüm bedenim titredi ve alev aldığımı hissettim.

Elimi Ateş'in boynuna yerleştirdiğimde o da yakamdaki elini sıkılaştırdı.

Dudaklarımız nihayet ayrıldığında alnını alnıma yasladı. Birkaç saniye soluklandıktan sonra dudakları yeniden dudaklarımı buldu. Dili tekrar dilimle dans etti ve bu öpücük beni önce yaktı, sonra kavurdu. Ateş bana çok fena şeyler yapmıştı.

*
Bu bölüm genel bölüm uzunluğuna göre kısa oldu ama yazamadım bir türlü.

Merak etmeyin yarın hepimizi şenlendirecek bir bölümle geleceğim. Yani umarım bebdbd.

Vuslata son 1 bölüm diyerek bombayı atıp kaçıyorum.

Yeşil.

Pamuk Prens | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin