[59]

636 43 86
                                    

Ohaa 100k olmuşuz kurabiyelerim 🍪

Duygusal bir topum şuan.

İyi okumalaar

Zar zor gözlerimi açtığımda beyaz tavanla bakıştım kısa bir süre. Bulanık görüntü birkaç saniye içerisinde netlik kazandığında yutkundum. Boğazım kupkuru olmuştu.

"İyi misin?" Tanıdık bir ses duymamla kafamı yana çevirdim. Sinan yatağımın hemen dibinde durmuş endişeli gözlerle beni izliyordu.

"Su." diyebildim sadece. Hızlıca komodindeki bardağa su koyup bana uzattı. Kafamı hafifçe dikeltip suyu içtim. Bardağı tekrar ona verdiğimde kendimi biraz daha iyi hissediyordum.

Sinan düzgün bir şekilde oturmama yardımcı oldu. Aklıma son olanlar geldiğinde suratımı buruşturdum. "Nasıl geldim buraya?" dedim sıkıcı hastane odasına bakarken. Her şeyin çok beyaz olması sinir bozucuydu.

"Ben getirdim." dedi Sinan rahatça. "Asıl sen ne olduğunu söyle."

"Bir şey olmadı. Dayak yedim." dedim gevşek bir şekilde. Bunu sırıtarak söylemiştim ama ağzım ağrıdığı için gülümsememi silmek zorunda kalmıştım.

"Onu anladım. Kimler yaptı? Baranlar mı?"

"Onlar bana ne yapabilir?" Homurdandım. "Taner ve kim olduğunu bilmediğim bazı herifler."

Kaşları havaya kalktı. Gözlerine nefret ve tiksinti duygusu hakim oldu. "Neden?"

Omuz silktim. "Bilmiyorum. Ateşle aramızda olanları biliyordu. Belki onunla alakalıdır."

Bir sağa bir sola yürüdü. Bir şey düşünüyordu belli ki. "Babama haber verdin mi?"

"Hayır, endişelendirmek istemedim."

"Ee, neyim varmış? Yaşayacak mıyım?" dedim alayla.

Karşılık olarak Sinan da sırıttı. "Ağrıdan ölmezsen evet yaşarsın."

Kahkaha attım ama ağrıdan iki büklüm kalınca öksürerek kendimi toparlamaya çalıştım. Ağrıdan nefesim kesilmişti resmen. Sinan hemen yanıma geldi ama yapacak bir şey olmadığından endişeyle beni süzdü.

Kendime geldiğimde kısık sesle bir küfür mırıldandım. Sinan'ın yardımıyla kendimi hazırladığımda çıkış işlemlerini halledip hastaneden çıktık. İlerideki boş taksiye geçtim. Sinan da adresi söylemişti.

Ciddi bir hasar olmadığını söylemişti Sinan. Karnımın, kolumun ve bacaklarımın berlirli yerlerinde morluklar vardı; kaşım ve dudağımda pansumanı yapılmış bir patlak vardı. Alnımın sağ tarafına küçük bir dikiş atmışlardı muhtemelen. Orada küçük, beyaz bir bandaj vardı.

Alnımda iz falan kalmazdı umarım. Kalacak olan iz şimşek şeklinde değilse katil olmak zorunda kalırdım.

Arabadan indiğimizde Sinan kolumu omzuna alıp yürümeme yardımcı oldu. Anahtarımı evde unuttuğum için zili çaldık. Ateş kapıyı açtığında gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

Kapının önünden çekilip geçmemize izin verdiğinde çatık kaşlarıydı süzdü beni. "Kim yaptı bunu?"

"Bir müsaade etsen de dinlensem." diye söyledim Ateş'e. Eve girer girmez konuşulacak konular mıydı bunlar?

"Cevap ver. Kim yaptı?"

"Tanımıyorum. Suratını görmedim. Para istedi vermeyince de arbede çıktı işte." Sinan'ın bakışlarını üzerimde hissetsem de ona dönmedim.

"Ateş, sen odanın kapısını açsana. Biz de yavaş yavaş merdivenleri çıkalım." Sinan'ın önerisiyle Ateş merdivenleri ikişer ikişer aşıp odama ilerledi. "Neden yalan söyledin?" diye tısladı Sinan.

Pamuk Prens | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin