Kütüphane temizliğini Sinan ile beraber neredeyse tamamlamıştık. Fazlasıyla yorgun olduğumdan tek bir söz söylemeden işime odaklanmıştım. O da aynısını yapıp ikiye ayırdığımız kütüphanenin kendi köşesini bitirmiş camın önünde sigara içiyordu. Gözlerinin bende dolandığını bilsem de sesimi çıkarmıyordum. Bir şey dersem yumruklarımız konuşurdu ve benim ne yumruk atacak ne de yumruk yiyecek hâlim yoktu.
Sigarasını söndürüp yanıma ilerledi. Ben yandaki çıkıştan gideceğini düşünürken bana iyice yaklaşıp kitaplığa baktı. Ardından yerdeki koliden birkaç kitabı eline alıp yanıbaşımda dizmeye başladı. Elimdeki son kitabı da yerine koyup Sinan'a döndüm. "Ne yapıyorsun?"
"Yardımcı oluyorum." diye yanıtladı bana bakmadan.
"Yardım etmeni istemiyorum Sinan. İşini bitirdin, gidebilirsin."
Elindeki son kitabı sertçe yerine bırakıp bana döndü. "Derdin ne senin? Bana neden bu kadar önyargılı yaklaşıyorsun?"
Alayla sırıtıp cevap vermeden işimi yapmaya devam ettim.
"Ulan ben tek değildim ki! Ateş de oradaydı. Neden kinin bir bana?"
Elimdeki son kitabı sertçe yerine bırakıp bende ona döndüm. "Sen sadece senden hoşlandığımı düşündüğün için beni hiçe saydın. Ben arkadaş olduğumuzu sanıyordum ama olamadığımızı çok acı bir şekilde öğrendim. Ateş benim hiçbir şeyim değildi. Yaptıkları bana hiçbir zaman da koymadı ama seninkiler çok koydu. Kendi yaptıkların yetmedi bir de okuldaki herkesi bana düşman ettin. Sen beni dövenlerin sadece sizin küçük çete olduğunu mu sanıyordun Sinan? Ben her gün, başka başka kişiler tarafından boktan zırvalıklarla dayak yedim."
Yutkunup bakışlarını kaçırdı. "Özür dilerim."
"Daha bu sabah ağzımı yüzümü dağıtmışken şimdi gelip özür dilemen inandırıcı gelmiyor."
Kırgın gözlerle bana bakıp bir şey demeden çıktı kütüphaneden. Bende kaldığım yerden devam ettim işime.
Birkaç dakika sonra kapının sertçe açılmasıyla irkip elimdeki kitapları yere düşürdüm. Tam küfür edecekken kapıda Ateş'i görmemle bir şey demeden eğilip yerdeki kitapları aldım. Ateş kapıyı yumuşakça kapatıp bana doğru yaklaştı. Herhangi bir temasta bile bulunmamasına rağmen kalbim göğüs kafesimi zorlamaya başlamıştı bile.
Elimdeki kitapları alıp önemsiz birer parçalarmış gibi yere attı yeniden. Dudaklarıma kapanan yumuşak dudaklarla öylece durdum. Kısa bir süre karşılık vermeyişime rağmen dudaklarımın üzerindeki hâkimiyetini sürdürdü.
Alt dudağımı dişlerinin arasına alıp bir anda ısırınca inleyip ağzımı araladım. Yumuşak dili, dilimin üzerini okşayınca inleyip kendimi ona doğru ittirdim.
Bir elini kalçama atıp okşadı. Diğer elini de boynuma yerleştirip arkadaki kitaplığa yasladı bedenimi. Dudaklarımızı ayırıp dağılmış yüzüme baktı. Ardından sertleşmiş aletini bana bastırdı.
"İstiyor musun?" dedi arzu dolu sesiyle.
İçimde kalan son irade parçasıyla elimi omzuna koydum. "Dur, burada olmaz."
"Bence tam da burada olur." dedi elimi tutup az ilerideki masalardan birine ilerlerken. Bedenimi kucaklayıp masaya oturttu. Tekrar dudaklarımızı birleştirdiğinde yüksek yerde oturmanın etkisiyle kafamı hafif aşağı eğerek karşılık veriyordum sert öpüşüne.
Bir eliyle bacağımı okşarken öbür elini de sweatimin altından sokarak kaslarımı okşuyordu.
Beni masada uzandırıp üzerime eğilerek sweatimi üzerimden bir çırpıda çıkardı. "Ateş, dur! Biri gelecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Prens | bxb
Random[Tamamlandı] Ateş: Bugün öyle arkadaşlarınla iddiaya falan mı girdiniz? Derin: Ha sen etekle okula gelmemden bahsediyorsun? Ateş: Evet. Derin: Saçma iddialara falan girmedik. Etek giymeyi seviyorum sadece. Derin: Oje sürmeyi sevdiğim gibi. Deri...