"Senin hikayen burada bitmiyor Efnan Ateş!"
Uçurumun kenarında hayatına son vermek isteyen bir kişi, kalbine sakladığı kurşunları ortaya döküp son kurşunu sırtından vurup, kendi atlamadan düşerek denize karışmıştı. Ve ölümün ne olduğunu kalbine ark...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bir yıldırım düştü kalbimin ocağına. İlk parçaladı her tarafı, yaktı. Sonra; ıslattı yaktığı yerleri yağmur damlalarıyla.
Kalbim... Bir hava olayıymış, yeni öğreniyorum.
Bilmediğim şeyler bununla sınırlı değildi. Mesela bilmiyordum Kenan Kayran'ın gerçek hikâyesini. Bilmiyordum evinde olduğum yabancıyı. Annemi bilmiyordum, babamı bilmiyordum.
Bilinmezliktir insanı çıkmaza sokan, bilsem çıkabilir miyim bu çıkmazdan?
Çıkamazdım.
Şimdi bir aslan çalıyor kapımızı, aç bir aslan. İntikama aç. Dişlerini geçirerek öldürmek istiyor beni. Yavru bir kurt olarak çıkmak istiyorum karşısına.
Dişi aslan, kurt aslan.
Önümde bir engel vardı. O engel, Oflaz Karan'dı.
Yeşilliklerini gözlerime dikmiş, beni arkasında saklıyordu. Ne fark edecekti, ben bu kapı açılsa da açılmasa da ölecektim.
"Korkmuyorum zaten." Gözleri bir kapıdaki Kenan bir arkasındaki sakladığı benle gidip dururken, son çare kolumu tuttuğu gibi beni koridordan geçirdi.
"Nereye gidiyoruz?" Cevap vermedi. Sadece etrafı kontrol ediyordu ve endişeliydi. Alnındaki ter boynuna doğru aktı.
"Oflaz nereye?" Koridordan sola döndüğümüzde kahverengi bir kapı bizi karşıladı. Değişik bir kapıydı..
"Oflaz cevap ver." Kolumu tutup beni kendine çektiğinde nefesimi tuttum. Gözlerinin içine tereddüt etmeden bakarken etrafa bakınarak dudağını yaladı.
"Senin için çabalarken," Gözleri yüzümde gezdi. "Durmadan soru sorup şikayetçi olman hiç hoş değil Efnan. Sus!" Gözlerinden çekmediğim gözlerimle konuşmaya devam ettim.