23.BÖLÜM; VAVEYLA

165 10 500
                                    

ANKA

23.VAVEYLA

"Oflaz Karan benim yangınımdı, ve o yangının ateşi bendim."

Ömer Balık, Stay
Gökhan Kırdar, Bu Aşk

Kör kalp aldanır. Sancısını yüreğinde hisseder. Sen kalbinin heyecanla attığını sanırsın ama gerçekler gün yüzü gibi ortaya çıktığında, kalbin körleştiğinde, aldanıp kalırsın.

Kalbini kimseye verme, bırak kör kalsın. Aldandığında bir şekilde kurtulabilirsin ama kalbini birine verdiğinde, içine saplanacak hançerleri de unutma. Bilirsin; kalbini elinde sımsıkı tutanlar, onu avucunda parçalamadan bırakmazlar.

🕯️

Küçüklüğümü hatırlıyordum da, hatırladığım, anılarımın bir köşesinde bulunan, aklıma yer edinmiş şey, beyaz kırmızı elbiselerim ve uzun belime kadar gelen sarı saçlarımdı.

Hayatıma Bozkurt Akıncı girmeden önce, babamın alkole bulaşmadığı, annemin kendini kaybetmeden önceki hayatımıza bakıyordum da, sobanın üstünde kokusu burnuma gelen kızaran kestaneleri hatırlıyordum. Çok severdim kestaneyi. Hepsini ben yiyeyim isterdim. Annem bana verirdi kendininkileri de. Babam yerdi hepsini ama. Ablam ise, yarısını kendi yer, yarısını da bana verirdi.

Yine çok iyi hatırlıyordum ki, bir gün sobanın üstünde gene kestane pişirirken, ben yapacağım diye tutturmuştum. Daha küçüktüm ve sobaya boyum da pek yetmiyordu. Annem ne kadar itiraz etse de, gözlerimden boncuk boncuk dökülen yaşları görünce izin vermişti işte.

Almıştım elime maşayı çevirmeye başlamıştım kestaneleri. Çok da iyi yapıyordum üstelik. Sevinmiştim. Annem de düzgünce yaptığımı görünce gitmişti başımdan. Ama babam o gece eve geç gelmişti. Hatta ben geldiğini fark bile etmemiştim. Televizyonun sesi çok açıktı ve ben babamın geldiğini duymamıştım. Babamı hayatına alkol o zaman girmişti ilk. Ben kestaneleri pişirirken yaklaşık üç dakika sonra bir gürültü koptu. Ben korkuyla başımı kapıya çevirdim. Gözlerim kocaman açılırken, kapıdan içeriye annem düştü. Gözlerim annemin üstündeyken, babam burnundan soluyordu ve ben babamı ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

Küçük çocuktum işte bilmiyordum. Babam içmişti o gün. Yerde yatan anneme baktığımda ablamın köşede ağlıyor olduğunu gördüm. Anneme döndüm. Yüzü kanıyordu. Kanı görmemle birlikte elim birden sobanın üstüne düştü ve elimi yakmamla küçük bir çığlık atarak kestanelerle birlikte kolumu sobanın üstünden yere serdim. Gözlerimden yaşlar dökülürken babamın ve annemin gözleri benim üstüme yöneldi. Ben annemin yanına düşerken, ağzımda kalan kestaneyi güçlükle yutmaya çalışırken gözümden akan yaşlar boğazımı acıtıyordu.

Annem sessizce ağlarken kendi yüzünü önemsemeden köşedeki su şişesini elime bastırdı. Acımasın diye. Oysa kendi canı daha çok yanıyordu.

Babam sinirle kapıyı çarpıp çıktı ve ablam yanımıza geldi. Annem ağlayarak koltuğa yaslanırken, ben de ablam da ağlıyorduk. Annem güçlükle yerdeki kestaneleri ağlayarak soyup ikimizin de ağzına verdiğinde ablamla ikimiz yutmaya çalıştık ama, yapamadık. Hayatımda çok sevdiğim ve yemekten asla vazgeçmeyeceğim kestane o gün benim boğazımdan geçmemişti, mideme inmemişti, acısı hala damağımdaydı ve ben o günden sonra kestane yiyememiştim.

ANKA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin