Gecenin karanlığında ve sessizliğinde olanların şokunu hala atlatamamış bir vaziyette öylece etrafıma bakınıyordum. Daha doğrusu bütün gözler benim gözlerim gibi bu gizemli adamın üzerindeydi. Şimdi ne olacağını ve ne yapacağımı bilemiyordum. Sanırım hiç tanımadığım bu adama güvenmekten başka çarem yoktu. Ya da güvenmeli miydim?
Bir süre daha geçtikten sonra yerde yığılmış olan adam sımsıkı yummuş olduğu gözlerini açtı. Artık kim tutabilirdi onu? Hiç kimse... Adam zar zor ellerinden destek alarak kalktı. Gizemli adamla karşı karşıyaydı şimdi. İkisinin de gözlerinde taze duran öfkeyi görebiliyordum. Burnundaki ve kafasındaki kana artık aldırış etmeyen adam gizemli adama doğru bir yumruk savuracağı sırada gizemli adam onun bileğini sertçe kavradı. Hızlı ve acımasız bir hamleyle elini döndürdü. Adamın boğazından yine acısını dile getiren bir ses çıktı. Sonra arkadan bir ses yükseldi. Karanlığın istemediğim tarafını gösteren bu sekiz kişiden birisi çıkarmıştı bu dehşet dolu sesi. Bir şey vardı. Belki de benim bile bilmediğim bir şey...
"Fa-Fatih gece ru-ruhları..." Bu cümle ile beraber hala acı içinde kıvranan adamın yüzündeki öfke yerini dehşet dolu bir ifadeye bıraktı. Ben ne olduğunu anlayamadan bir yumruk sesi daha geldi. Ve bir tane daha, bir tane daha... Adının Fatih olduğunu öğrendiğim adam yeniden yere serildi. Sandığım kadar güçlü mü değildi yoksa az evvel şahit olduğum cümleler miydi onu bu hâle getiren? Gece Ruhları neydi? Evet; gerçekten de bir şey vardı. Bilmediğim bir şey... Sekiz kişinin yedisi yerde artık yumruk ve tekme yemekten harap olmuş, benimde darp etmiş olduğum adamı bırakarak arkalarına bile bakmadan kaçmışlardı. Yerdeki adamın yalvarışlarını duyuyordum.
Gizemli adam bir süre onun yalvarışlarını dinledi. Sonrasında dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Öfkeden mi olup olmadığını anlamıyordum ama yüzündeki hin gülümsemeye bakılırsa yerdeki adamın bu hali hoşuna gitmişti anlaşılan. "BİR DAHA SENİNLE KARŞILAŞMAYAYIM, BU İKİ OLDU FATİH!" dedi gizemli adam çok yüksek çıkan bir sesle. Tanışıyorlar mıydı?
"Söz veriyorum bir daha olmayacak." dedi Fatih neredeyse ağlamaklı bir sesle.
Ve ilk defa bana çevrildi gizemli adamın gözleri. Ela gözleri... Bana yaklaştı. Ve o yaklaştıkça biraz evvel aramda mesafe bıraktığım duvara yeniden yaslandım. Bana elini uzattı. Tereddütle yüzüne bakıyordum. Biraz daha yaklaştığında yüzümü daha fazla yardımını istemediğimi belli edercesine sola doğru yatırdım. Küçük bir kahkaha attı. Neye gülüyordu? Komik bir şey mi vardı?
"Neye gülüyorsun?" dedim kısık çıkan bir sesle ona dönerek. Bu sırada Fatih denen o adam yerde sürünerek buradan uzaklaşıyordu. Ama ela gözler hâlâ benim üzerimdeydi. Ben hâlâ direterek onun bana uzatmış olduğu eli tutmadım. Titriyordum ve ayaklarımın artık beni daha fazla taşıyamayacağını anladığımda yere çöktüm. Gizemli adamın biraz evvel atmış olduğu kahkahadan kalan yüzündeki silik tebessüm gitti. Şimdi kaşları çatık bir şekilde bakıyordu bana.
"Sen bilirsin!" dedi ve elini çekti. Sonrasında bana son bir bakış attıktan sonra arkasına döndü ve gelmiş olduğu yöne doğru ilerledi. Arkasından öylece bakakalmıştım...
Olayın şokunu hâlâ üzerimden atlatamasamda son bir güçle duvara tutunarak ayağa kalktım. Ne Fatih denen o adam ne de gizemli adam vardı şimdi. Olmuş olduğum ara sokakta şimdi yapayalnızdım. Bir anda yüzümdeki ıslaklığı fark ettim. Ağlamış mıydım? Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve sonrasında koşarak buradan uzaklaştım. Tenime çarpan rüzgâr yüzümün ıslaklığından dolayı tenimi üşütüyordu. Berbat bir histi. Zaten bugün her zaman ki gibi berbattı. Ama daha farklı bir şekilde...
Beş katlı apartmanımızın önüne geldiğimde cebimden anahtarlarımı çıkardım. Ses çıkarmamaya çalışıyordum. Önce apartmana girdim ve merdivenlerden çıkarak evin kapısının önüne geldim. Derin bir nefes aldım ve elimin tersiyle yüzümü bir kez daha sildim. Kapıyı olabildiğince sessiz bir şekilde açtım ve salona doğru ilerledim. Işığı açtığımda annem koltukta uyuyakalmıştı. Babam ve ablam da uyumuşlardı muhtemelen. Annemi dürttüm. Gözlerini araladı ve beni görür görmez ayağa kalkarak boynuma atladı. "Neredeydin kızım bu saate kadar? Aklım çıktı aklım!"
Anneme sımsıkı sarıldım ve bütün olanları şimdi içimden atmak istercesine ağlamaya başladım. Ama bunu bile sessiz yapıyordum. Yine içime atarak... Sessiz hıçkırıklarım ve göz yaşlarım annemin omzunda birleşiyordu. Annem başımı okşamaya başladı. "Güzel kızım benim, Azra'm... Sen her kavgada böyle evden çıkıp bu saatlere kadar gelmeyecek misin? Hayır bir de ilk defa bu kadar geç geliyorsun. Noldu yavrum anlat bana hadi."
Kollarımı gevşetip geriye doğru bir adım attım. "Uyumak istiyorum anne, lütfen." dedim titreyen sesimle. Annem beni başıyla onayladı. Ama hâlâ yüzündeki endişe yerli yerinde duruyordu. Ona doğru gülümsedim ve arkama doğru dönerek odama ilerledim.
Odama geldiğimde kapıyı kapattım ve kilitledim. Rahatsız edilmek istemiyordum. Üstümü değiştirmeden yüz üstü yatağa uzandım. Bu geceyi kafamdan silmeye çalışıyordum. Ama olmuyordu işte. Ya o gizemli sıfatını takmış olduğum adam gelmeseydi? Bana uzattığı yardım eline tutunup kalkıp tanışsa mıydım? Saçmalama bence. Bir teşekkür bile etmemiştim. Çok mu kaba olmuştum? Daha doğrusu neden bu çocuk aklını bu kadar kurcalıyor Azra. Senin şuan bunu bile umursamaman lazım! Bilmiyordum. Unutmak istiyordum zaten. Bu geceye dair her şeyi...
Sahi onu o ara sokakta görür müydüm bir daha? Kendinle çelişiyorsun Azra! Unutmak istiyorum dedin. Unutmaya çalışmalısın. Tesadüf müydü oradan geçiyor olması? Kime diyorum?! Belki değildi? Ayrıca olanlar çok karmaşıktı. Sekiz kişinin onu alt edebileceğini düşünmüştüm. Ama iki kelime... O iki kelime onları durdurmuştu. Bu gizemli adam o iki kelimeye sığınmıştı belki de? Merak ediyordum. Kafaya taktığım şey merakımdı. Kafaya taktığım şey buydu: Gece Ruhları... Bunları anlamanın tek bir yolu vardı. Ben onunla tekrar karşılaşacaktım. Oradan geçiyor olması kesinlikle tesadüf olmamalıydı. Boşuna umutlanma bence! Onu bulsan bile (!) seninle oturup sohbet edecek birine benzemiyordu Azra kabul et! En azından bir teşekkür borçluydum ona...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Ruhları
General Fiction"Gece Ruhları!" dedim buruk bir gülümsemeyle. "Yarım kalan hayatlar." dedi arkamdan bir ses. Bu sesi tanıyordum. O gelmişti... "Yarım kalan hayatlar..." dedim onu tekrar ederek. Arkamı dönemiyordum. "Bazı hikayeler yarım kalmamalı Azra Karaoğlu!" di...