Lennon yanıldığını umuyordu. Eğer yanılmıyorsa büyük bir tarikat onun peşindeydi. Ama neden? Hemşire saatine baktı. Daryl ile buluşacağı yere zamanında varabilmesi için hemen yola koyulması gerekiyordu. Fakat bir sorun vardı. Lennon'ı nasıl dışarı çıkaracaktı? Gerçekleri anlatabilirdi. Ama ya inanmazsa.. Hem Blackarm bunu yapmaması konusunda onu uyarmıştı.
Hemşirenin stresli olduğunu anlayan Lennon ortamı yumuşatmak adına "Çok aptalım. Adınız.. Adınız ne?" diye sordu.
"Sandy.. Sandy Clever." diye cevapladı hemşire.
"Tanıştığıma memnun oldum."
"Ben de öyle Bay Lennon."
Lennon kendisine ismiyle seslenilmesini tercih ederdi. "Bakın hemşire hanım. Bundan sonra bana ismimle hitap etmenizi istiyorum. Bunu yapabilir misiniz?"
Clever gülmüştü. "Siz bana hemşire hanım demekten vazgeçerseniz.." cevabını verdi. Aslında aklına Lennon'ı hastaneden çıkarma konusunda bir fikir gelmişti. Planı tutar mı, bilemezdi ama denemek zorundaydı.
"Paul, bana güveniyor musun? Yani tabi, daha beni tanımıyorsun bile ama.." Sandy susmuş ve Lennon'ın gözlerinin içine bakıyordu "Bana güvenmek zorundasın Paul!"
Lennon anlamıyordu. Bir hemşire bu kadar gizemli olmamalıydı.
"Güvenmek istiyorum Sandy."
"O halde hemen bu hastaneden çıkarız." Tekrar saatine baktı. Sonra bir çekmeceyi açıp içinden Lennon'ın yeni yıkanmış kıyafetlerini çıkardı. "Giy bunları. Acele et!"
Clever dışarı çıktı. Lennon anlamamıştı. Fakat Sandy'e hak veriyordu. Ona güvenmek zorundaydı. Kökü tarih nehrinin en derinlerine uzanan bir tarikat peşindeydi ve Sandy bu konu hakkında bir şeyler biliyor gibiydi. Oturduğu yerden kalktı ve üzerini değiştirmeye başladı.
Hastanenin bayanlar tuvaletinden Sandy Clever'ın ağlama sesleri duyuluyordu. Ağlamak istiyordu. Lennon onun tek şansıydı. Onun yardımına ihtiyacı vardı. "Bana neden yardım etsin ki? Ona gerçekleri anlattığımda beni bir yalancı olarak görecek. Hem çok tehlikeli.. Hangi insan yeni tanıştığı bir insan için canını tehlikeye atmak ister." diye geçirdi içinden. Yardım etmek zorundaydı. Ama onun da anlayamadığı bir şey vardı. Paul Lennon denen bir adamla görüşmek için onun evine gideceği sırada bir adam taksiyle onu çalıştığı hastaneye getiriyor. Tesadüf mü? Umrunda değildi. O kurtulsun yeter..
Lennon üzerini değiştirmişti. Ceketini üzerine geçirdi. Tam kapıdan çıkacağı sırada arkasından bir ses geldi. Bu telefonunun zil sesiydi. Sesin geldiği yere gitti. Telefon bir çekmecenin içindeydi. Akıllı telefonunu çekmeceden çıkarıp üzerinde yazan numaraya baktı. Ama numarayı göremedi. Çünkü her kim aradıysa kimliğini gizlemek için özel numaradan aramıştı.
Lennon cevapladı. "Alo?"
"Paul Lennon." Karşısındaki ses tonu Lennon'ı ürkütmüştü.
"Kimsiniz?"
"Ben Azazil! Seni yaralama emrini veren adam ya da korkulu rüyan!" Kısa süren bir sessizlik oldu. "Başlıyoruz Paul. Daha yeni başlıyoruz. Biliyorum korkuyorsun. Korkma. Titre Paul." Lennon titrediğini hissetti.
"Kimsin sen? Beni neden öldürmek istiyorsun?"
Azazil gülüyordu. "Seni öldürmek istemiyorum Paul. Sana ihtiyacım var. Senin de bana ihtiyacın var Paul. Hem.. Hem seninle bir oyun oynayacağız. Bir bulmaca. Ben sana bulmacayı vereceğim. Sen benim için çözeceksin. Eğer çözersen öğrencini sana geri vereceğim Paul."
Lennon anlamamıştı. "Ne bulmacası? Ne öğrencisi?"
"Yakında görüşeceğiz Paul."
"Alo! Al.. Alo?" Telefon kapanmıştı. Lennon'ın anladığı tek şey başının belada olduğuydu.
Lennon kapıyı açtığında karşısından Sandy'nin geldiğini gördü. "Gidiyoruz Sandy.. Ve bana neler döndüğünü anlatacaksın.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI
Mystery / ThrillerHer şeyi bir kenara bırakıp kurtulabilir misin? Zamanı keşfedip geçmişe dönebilir misin? Düşünmediğin şeyleri arayıp bulabilir misin? Sen zayıf insan.. Şeytanın azminden kaçabilir misin?