İdam Karalp.
Bileklerim ateşten kelepçeler ile ölüme hapsolmuştu. Azrail bir adım ardında soluklanıyordu. İçerisinde bulunduğum hastanenin beyaz duvarlarına gecenin asil gölgesi bulaşmış, güneş geceden müebbet yemişti. Aklımın kıyılarında ki güzel kız çocuğum Almina, dün gece bu şehri terk edeceğini söylemişti bana. Kalbimin derinlerine kırık duygularımın sivri köşeleri batıyordu şimdi. Aşk böyle bir şey değildi. Şimdi ne değişmişti ki?
Hastane yatağında oturmuş kucağımdaki raporun sayfalarını ruhu çekilmiş parmaklarım ile karıştırıyordum. Doktor, hasta kalbime uygun nakil bulmuştu. İyileşebilecektim. Ameliyat hakkında olan riskler vardı fakat doktorum bu risklerin korkulacak bir şey olmadığını söylüyordu. Ameliyattan sonra eski hayatına dönebilirsin diyordu. Eski hayatıma dönmek istemiyordum sadece Alminam ile yeni bir hayatın temelini atmak istiyordum. Ellerim ile saçlarımı kaşıdım. Hastane odamın kapısı açılmıştı. Adım sesleri tam yanıma kadar gelip durmuştu.
"Şimdi ne yapacaksın?" Ayperi diğer adıyla da Yada yanıma oturmuştu. Onunla üç yıla yakındır çok yakın arkadaştık. En zor zamanlarımda yanımda olmuş sırf benim için Alminama göz kulak olmuştu. Onun hakkını ödeyemezdim.
"Bilmiyorum." Gideceğini söylüyordu ama aha tam olarak iyileşmeden karşısına çıkmak istemiyordum.
"Gitmesini engellemelisin, onu seviyorsun İdam. Onu çok seviyorsun. Doktorun ile az önce konuştum ameliyatın hakkında riskleri en aza indirdiklerinden bahsetti. Yaşama şansın yüzde 90. Ve yaşayacaksın da. Ama Pelin giderse yaşayamazsın." Haklıydı. Alminam olmadan yaşayamazdım. Başımı ellerimin arasına aldım. Ruhum kasfetin büyüsünde küçücük oluyordu.
Alminam'ın gitmesini istemiyordum. Bu şehri terk ederse beni de terk etmiş olurdu. Tedavim için Meyran da kalmalıydım. Onun geri gelmesini bekleyebilirdim ama ben artık beklemek istemiyordum. Ben onu yanımda istiyordum. Sonucu her ne olursa olsun. Elimi acıyan kalbimin üzerinde tuttum. İçinde Almina'nın ölü cesedi olduğu için mi hastalanmıştı? Bu benim için en özel hastalık ve ölüm olurdu o zaman.
"Onun yanına gideceğim." Ayperi başını kaldırıp kırgın bir şekilde gülümsemişti. O hep böyle kırgın bakardı bana. Eliyle ellerimi tuttuğunda şaşırmıştım. Ona sarılmama bile izin vermezdi ki o. Şaşkın bakışlarıma gülümsemişti. Güzel bir gülümsemesi vardı. Ellerinin arasında ki ellerime baktım. Onun küçük elleri sadece parmaklarımı kavrayabilmişti. Sıktığım avucumun içini açarak ellerini kader çizgilerimde dolaştırmıştı. Ne yaptığını anlamıyordum ama neden böyle acı veriyordu ki? Ondan yükselen acı dumanı solduğumu hissetmiştim. Asla neden bu kadar acı dolu olduğunu soramamıştım ona.
"Neden hep böylesin Peri kızı?" Ona hep böyle seslenirdim. Çünkü mavi gözleri ve çilleri ile bir Periden farksızdı o. Acıyı ruhundan taşıran bir Periydi.
"Nasılım?" Parmakları hala kader çizgilerimin üzerinde dolaşıyordu. Kaşları çatık değildi gülümsüyordu.
"Hep geç kalmış gibisin. Gidecek gibi bakıyorsun." Gözlerime bakmıştı. Neden Alminaya baktığım gibi bakıyordu ki? Aklımda ki düşünceyi kuyuya attım. Olmamalıydı.
"Çünkü bu hayatta neyi seversem ona geç kalmış olarak buluyorum kendimi." Parmakları bileklerimin üzerindeki damarları okşuyordu şimdi de.
"Kimlere geç kaldın ki?" Parmakları kısa süreliğine duraksayıp yeniden hareketlerine devam etti. Küçük dudakları titriyordu. Dolu gözleriyle gözlerime baktığında, onun gözlerinde idam edildiğimi hissettim o anda. Benim Alminaya baktığımdan daha güzel bakıyordu gözlerime. Ellerimi ondan çekip bir adım geriye gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perşembe, Gapia °texting✓
Teen Fiction053..: Seni sevmek bir intiharsa ben ölmeye razıyım. Tamamlandı|