4.3

39 13 4
                                    

Onu öldürüyordum.

Başıma dayadığım silah ile kendimi değil onu öldürüyordum sanki. Hastaymış, ölmeden bana iyi gelmek istiyormuş sadece. Bencilliğim tüm ruhumu kızgın ateşte kavuruyordu şimdi. Göz yaşlarım yanaklarıma doğru küçük yollar izlemişti. Gözlerimden ateş akıyor gibiydi yanaklarım yanıyordu. Fotoğrafı gönder tuşuna basmıştım az önce. 

O tetiği çekip silahı başıma dayadığım da kendimi değil onu öldürmüştüm. 

Kendime duyduğum nefret duygusu tüm bedenimi sarmalamıştı. Kusmak ve rahatlamak istiyordum ama boğazımda ki yumru yutkunmama bile izin vermiyordu. Telefonumdan yükselen bildirim sesi cehennemi yaşatıyordu bana ve ona. Siyahlar ile kaplanmış odamın zeminine uzanmıştım. Tavana bir ip bağlayıp kendimi öldürmek istiyordum ama kolay bir ölümü hak etmediğimi biliyordum.

Ahu gibi acı çekerek ölmeliydim. 

Perşembelerde ölmeliydim.

Bildirim sesi susmuyordu. Çığlık atmak istiyordum ama kafamın içindeki ölüm sirki susmuyordu. Sesim boşlukta kaybolmuş gibiydi. Aferin sana. Artık bir katilsin aferin sana...

Ekranı yanıp sönen telefonumun son mesajına baktım.

Perşembe: sen ölürsen bende ölürüm pelin...

Onu öldürmüştüm farkında değildi. Kapım yumruklanmaya başladığında sadece bekledim. Tepki verebilecek gibi değildim. Perşembe hastaydı, ölecekti. Ben katildim, öldürülecektim. Oysa yaşamak istiyordum. 

"Pelin abla kapıyı aç! Lütfen!" Yada çığlık çığlığa bağırıyordu. Onu ilk gördüğüm gün perşembenin onu gönderdiğini tahmin etmiştim. Çünkü teyzemin küçük kızı geçen yıl ölmüş. Yada da o sahtekarlardan biriydi işte. Dış kapı sertçe açıldığında hiç bir tepki vermedim. Ayak sesleri odama kadar geldiğinde durmuştu. Yada kapının önünde duraksayıp bana bakmıştı. Derin bir nefes alıp başını tuttu. Onun ardından uzun boylu bir erkek daha geldiğinde gözlerim oraya çevrildi. Perşembe değildi.

Bakışları boştu.

"Pelin abla öldüğünü sandım! Allah aşkına o fotoğraf neydi?! Aradım cevapta vermedin!" Yada bağırarak yanıma oturduğunda ona bakmadım. Beni aptal mı sanıyordu? 

"Sana bir şey ol-" 

"Kim olduğunu biliyorum yalan söylemeyi kes." Oda sessizliğe büründüğünde dışarı giden adım sesleri evde Yada ile tek kaldığımızı gösteriyordu. Yada yanıma oturmuştu.

"Sana yardımcı olmak istemişti." Dakikalar sonra konuştuğunda göz ucuyla ona baktım.

"Ama şimdi ölüyor." 

"Kendini suçlama bunun için. Sana yazmadan önceden yaşamıyordu o." Susmuştu.

"Ben olmasaydım yeniden yaşardı belki." Haklı olduğumu biliyordu. Susmuştuk.

"Sence ne zaman ölecek?" Mavi gözlerinde hayal kırıklığı vardı.

"Bu ay sonuna kadar dayanamaz. En fazla iki haftası var dedi doktorlar." Göz yaşları yanağından süzüldüğünde anlamıştım. Çünkü bu bakışları biliyordum. Yada, Perşembeye aşıktı. Göz yaşlarım sessizce akmaya başlamıştı yeniden.

Bende iğrenç bir varlıktım.

"Ona aşıksın." Sessizce fısıldadım.

"Ama o sana aşık." Sessizce fısıldamıştı. Sessizlik yeniden tüm odayı etkisi altına aldığında Yada ayağıya kalktı. Ona bakmıyordum ama bakışlarının benim üzerimde olduğunu biliyordum.

"O ölmeden önce bir kez bile olsa onu gör ve öp. Buna ihtiyacınız var." Adım sesleri beni yanlız başıma bırakmıştı. Gözlerimi kapattım.

Yeniden doğmak, yeniden yaşamak isterdim. 

*

Gapia; seni ilk gördüğümde bu kız beni kaybedecek dedim. Dedim ki, bu kız beni öldürecek. Beni öldürsen de yaşamanı istiyorum gapia.

Belki bu aptallık ama çok istiyorum.

Ağlıorm...

kitabı gidişatı hiç böyle değildi ne yaptım lan ben xdbhwksmnbdhjwsmnms

Perşembe, Gapia °texting✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin