1

576 42 29
                                    

Merhaba bebekler! Öncelikle bu kitapta iki yazar var biri ben diğeri de @hazzandhislou28 ve bu bizim ilk kurgumuz yani hatamız olursa affola. Önceki ve bu bölümdeki medya karakterlerin kurgudaki görünüşleri. Aklınıza takılan herhangi bir şey varsa da ikimizden birine mesaj atabilirsiniz.
İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

"İtalya, hmm. Yalnızlar için iyi değil"

Ben hâlâ şoktayken ellerini kurulayıp çıktı. Kendime gelince peşinden koridora çıktım. Koridorun sonunda sola doğru dönmek üzere olan sırtını görünce takip etme dürtüme engel olamadım. Sessiz olmaya çalışarak peşinden sola dönüm. Morga girip kapıyı kapattı. Kapattığı uzun camlı çelik kapının yanında durdum. Kafamı hafifçe uzatarak içeriyi izledim. Önüne cesetlerden birini çekti. Kefenin fermuarını açtı ve omzundaki kırbaçla cesede art arda vurmaya başladı. Midemin bu görüntüyü kaldıramayacağından emin olunca buraya geldiğim koridora geri döndüm. Bebe'nin odasına giderken, koridorda yankılanan kırbaç seslerini duyabiliyordum.

Odaya girer girmez derin bir nefes aldım. Çok geçmeden Bebe de gelmişti. Endişeyle yüzüme baktı ve "İyi misin Louis, rengin atmış" dedi. Konuşmak istemediğim için iyi olduğuma dair bir şeyler geveledim ve bacağıma bakması gerektiğini hatırlattım. Beni sedyeye yönlendirdi. Muayene ettikten sonra bacağımın zedelendiğini ve üzerine çok basmamam gerektiğini söyledi. Önündeki reçeteye kremin kodunu yazdı ve bana kremin adının Elfenor olduğunu, buradan çıkınca almam gerektiğini tembihledi. Sonra bana dönüp "Louis merak ediyorum da, bacağını zedelemeyi nasıl başardın?" diye sordu. Onu, "İtalya'daki futbol kampının son gününde şerefsizin biri faul yapınca olmuş olmalı. İlk günlerde hissetmemiştim, ama Londra'ya gelince koşturmaca yüzünden ve otellerde sürünmekten ağrısı arttı." diye yanıtladım

Aklıma Bebe'nin bu hastanede yeni çalışmaya başladığı gelince konuyu ona çevirdim. "Hep ben anlattım, sen bu hastaneye alışabildin mi?"

"Aslında evet, her şey yolunda gibi ama bizimle çalışan şu 'dahi' dedektifin otopsisi bitmiş cesetler için kırbaçlamak gibi değişik yöntemleri var. Yani cesetlerin çürüyüp çürümediğine bakmak için yaptığını biliyorum da neden böyle bir yöntem kullandığını anlayamadım"

"Şu partiye gider gibi morga giren adamı mı kastediyors-"

Ben daha cümlemi tamamlayamadan kapı birden açıldı ve tuvalette karşılaştığım adam umursamaz bir tavırla içeri girdi.

"Bebe, morgu toplama işi senindir. Kayıtlarını da düzenlersin, ben Zayn'e gidiyorum."

Tam kapıdan çıkacakken kafasını geri uzatıp gözlerini bana dikti ve

"Keman sesinden hoşlanır mısın?" diye meraklı bir tonda sordu. Şaşırıp bir süre sessiz kalsam da sonra kafamı sallamakla yetindim. Aynı umursamaz tonla "O zaman benimle yaşamayı seveceksin" dedi. Bundan bu kadar emin olmasına sinirlendim. "Daha birbirimizi tanımıyoruz bile, nasıl aynı evde yaşayalım ki" diye sitem ettim.

"Avuç içlerin açık renk olmasına rağmen tenin bronz, bu da yakın zamanda yurtdışında güneşte kaldığını gösterir. Londra'nın havası dört mevsim yağmurlu olduğu için burada güneşlenmen mümkün değildi zaten. Ayrıca üstünde ucuz İtalyan malları var, kulağına eğildiğimde etiketini gördüm. Bacak kasların normale kıyasla daha kuvvetli görünüyor, yani futbolcusun. İtalya'ya futbol için gittiğin belli. Hastaneye de yalnız geldiğine göre, ayağın sakatlandığında sana yardım eden yoktu. Kıyafetlerin ütüsüz, bu da seninle ilgilenen birinin olmadığını gösterir. Umursamazsın, otellerde süründüğünü duydum -ki ev aradığını da buradan anladım-, bacağın sakatlandıktan sonra hastaneye gelmek için üç gün beklemişsin. Temizlik hastasısın, farkında değilsin ama tuvalette ellerini üç kere yıkadın bir de kıyaferlerinin rengi yıkanmaktan solmuş, bu odaya girdiğimden beri görüş alanındaki kirli bezlere bakmamaya çalışıyorsun. İnsanları çok inceliyorsun, tuvalete girdiğimde beni yaklaşık bir dakika boyunca süzdün. Bence şimdilik bu kadar tanımak yeterli. Bir daha soruyorum, keman sesi sever misin?"

"Ne... ben- evet-" Adamın dediklerinden sonra istemsizce evet demiştim. Kafasını kapıdan uzatmaya devam etti ve gözlerini gözlerimden ayırmadan, yüzündeki piç sırıtışla "Güzel. Ben Harry Styles, adres 2825 Princess Park" dedi. Göz kırparak, beni ne hâle soktuğunu bilmeden odadan çıktı.

You & IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin