11

296 21 13
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LOUIS' POV.

Evi temizleme işim bitince tam bu saatte gelmeyi planlamış gibi Harry geldi. Eve geldiğinde ilk yaptığı "Davayı aldık, akşam kutlamaya gideceğiz. Hazırlan." demek oldu. Ben bir tamam mırıldanınca hızlıca üstünü değiştirip masasınına geçti.

"Temizlik yapmışsın, güzel olmuş ama çok temiz sanki alışık değilim- hey bu da nereden çıktı?" diyerek eline benim masanın üstüne bıraktığım çerçeveyi aldı.

"Temizlik yaparken bulmuştum. Senin ailen, değil mi?"

"Öyle ama seni ilgilendiren bir şey yok." ters cevabına karşı duraksadım.

"Peki... İstersen kaldırabilirim?"

"Olur. Benim biraz işim var yemeği sen söyleyebilirsin. Aslında beklersen ben de yapabilirim. Sen bilirsin."

"Ha yemek yapamam yani?"

"Mutfağı güvence altına almak için demiştim ki yemek yapamadığın belli."

"Nasıl- ah boş ver kesin yine böbürleneceksin." diyip onu işiyle baş başa bıraktım.

Yemek yedikten sonra parti için hazırlandık ve Harry'nin arabasına doğru gitmek için evden ayrıldık. Giydiği siyah dar pantolon, mavi, üzerinde artıya benzeyen desenler olan sadece son iki-üç düğmesini bağladığı bol gömlek ve eline aldığı pantolonuyla uyumlu ceketiyle ona bakmadan duramıyordum.

"Yine inceleme moduna geçtin. İzin verirsen kapıyı açacağım." Ben nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Harry'nin önüne geçmiş üstelik arabanın yanında kapısının önünde onu süzmüştüm, o ise son cümlesinde bana yaklaşarak kapının koluna uzandı. Yakınlığı beni etkilemiş olacak ki istemesizce "Hı?" dedim. Tepkime gülümseyerek uzun saçlarını düzeltti ve tuttuğu kapı kolunu çekerek yerimden oynamamı sağladı. Utandığım için bir şey diyemeden kendi tarafıma geçtim. Harry arabayı çalıştırıp parti mekanına sürmeye başladı.

Partinin olacağı bara gelince arabayı park edip kalabalık barda gözlerimizi gezdirerek Niall'ı aradık. Yüksek bar sandalyelerinden birinde patates kızartması yerken gördüğümüz İrlandalı, yanına oturana kadar bizi fark etmemişti. Harry oturur oturmaz kendisine bir kadeh şarap söyleyince, Niall da kocaman birasından bir yudum aldı. Bense annemin ölüm yıl dönümünde eğlenmeyi kendimde hak görmüyordum. Niall parti müziğinden duyulmayan sesini hatrı sayılır derecede arttırarak aklımı okumuş gibi kulağıma bağırdı.

"Dostum pek parti modunda gibi durmuyorsun. Annen mi öldü ne bu surat?"

"Aslında evet Niall. Bugün annemin ölüm yıl dönümü." Harry bunu duyunca şaşkın bakışlarını üzerimde gezdirdi ve bir şey demeden tekrar içkisine döndü. Niall, aksine, yaptığı şakadan çok pişman olacak ki bir dizi özür ve başsağlığı sıralayıp az da olsa yüzümü güldürmeyi başardı. Biz kendi kendimize gülerken Harry'nin sesiyle ona doğru döndük.

"Bu da ne sikim?"

LIAM'S POV.

Artık bir işimin olmadığı bilinciyle son kez üniformamla polis arabasına bindim. Yan koltuğa oturan Zayn sessizliği bozarak "Benim yüzümden işinden oldun. İstifa etmeni gerektirecek bir şey yoktu." dedi.

"Böyle düşünme, senin yüzünden istifa etmedim ben. Uzun zamandır aklımdaydı, bu olay bahanem oldu. Simon hepimize kan kusturuyor, onun dediklerine uymaktansa istifa etmem daha mantıklıydı. Hem ben bizim karakolun en iyi polisiydim. İş bulmam zor olmayacaktır." Omuz silkip önüne döndü. Yakamdaki polis rozetini çıkarıp arka koltuğa attım. Ben karakola doğru sürerken o yan koltukta parmaklarıyla oynuyordu. Sessiz geçen kısa bir yolculuktan sonra karakolun önüne son kez park ettiğim polis arabasından indim. Zayn'in binmesi için kendi arabamı açıp karakoldan içeri girdim. Üstümü değiştirebilceğim bir tuvalet bulunca üniformamdan kurtulup hepsini tek tek katladım. Simon'ın odasının önünden geçerken aklıma gelen fikirle duraksadım. Odanın boş olduğunu görünce daha gelmediğine şükrederek içeri adımladım. Katlı kıyafetlerimi masasının üstüne koyup kenarda duran not kağıtları ve kalemliğinden bulduğum kalemle ona beni hatırlatması için güzel bir not bıraktım.

"Simon'a,
Yaptığın onca pislikten sonra senden kurtulmak mükemmel bir his. Canın cehenneme. Tanrı canımı alınca seni ve ölmüşlerini sikeceğim.
Saygılarla, LP."

Eserime gururla bakıp Zayn'in yanına döndüm. Artık rengi solmuş pembe saçlarını cama yaslamış, kollarını göğüsünde bağlamış, dışarıyı seyrediyordu.

"Artık özgür olduğuna göre, yapmak istediğin bir şey var mı?"

Sesimle irkilerek bana doğru döndü. Yüzünün eski flörtöz halini alması uzun sürmemişti.

"Aslında... Özgür olmadan önce de yapmayı çok istediğim bir şey vardı." Öne doğru biraz eğilip elimi tuttu. "Şimdi ikimiz de özgürsek, beni tutan ne?" diğer eliyle ensemden çekip hızla dudaklarıma kapandı. Bu hamlesini uzun zamandır beklediğimi düşünürsek, hemen karşılık vermiş olmam normaldi. Ellerimden birini beline indirip dudaklarını yaladım. Diliyle dudağıma hafif bastırınca hemen ağzımı açıp sıcak dilini emdim.

"Durmalıyız..." fısıltıyla söylediği şeyden sonra dudaklarından ayrıldım.

"Evet, haklısın..." ikimiz de az önce yaşananla ilgili bir şey söylemiyorduk ama Zayn kıkırtılarıyla arabadaki garip havayı dağıtmayı başarmıştı. Onun kıkırtısını sonsuza kadar dinleyebilirdim.

Kısa bir gülüşme faslından sonra kutlama yapmayı planladığımız bara doğru sürdüm. Barın önündeki arabaların arasında boş bir yer bulup park ettim. İnip barın içine girdik. Bar sandalyelerinde oturan üçlüyü görüp yanlarına yürüyecektik ki Harry'nin müziğe rağmen duyulan kızgın sesi barı doldurdu.

"Bu da ne sikim?"

You & IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin