Selena Gomez - Wolves
Kapıda dikilen babam ve onunla konuşan Haruto'yı izledim bir süre. Tam konuşmak üzereyken babamın gelmesi sinir bozucuydu. Yalnız konuşmak istediğini söylemişti ve odama çıkmayı kabul etmemişti.
"İyi geceler." Haruto kapıdan çıkarken babam el salladı ve kapattı kapıyı.
"Ayrıldınız sanıyordum." dedi soran gözlerini bana çevirip.
"Ayrıldık zaten." soğuk ses tonumu korumaya çalışarak koltuktaki dizüstü bilgisayarımı aldım.
"Eski sevgilinle oturup konuşacak kadar rahat bir insan olmadığını düşünüyordum." dediğinde konuşmak istediğini anlamıştım.
İhtiyacım olduğunda yanımda olmayan insanların isteklerini umursamayı bırakalı uzun zaman olmuştu.
"Çok fazla ortak arkadaşımız var ve biz aramızdaki meseleyi halletmediğimiz sürece onlar için kötü bir durum oluyor." dedikten sonra konuşmasına izin vermeden devam ettim. "Yani annem ve senin aksine biz, çevremizdeki insanları da düşünüyoruz."
Annemden bahsettiğimde yüzünden geçen karanlık ifadeyi görmem zor olmamıştı. Gururuna dokunuyordu terk edilmek. O hala yalnızken annemin bizsiz mutlu bir hayat yaşaması, ona ihtiyaç duymaması onı yaralıyordu.
Mesaiye kaldığı uzun saatleri, unuttuğu özel günleri hatta özel günlerde bile iş yerinde kalmadığını asla bilmiyordu. Onsuz geçen doğum günlerimi ve annemin onsuz geçirdiği yıl dönümlerini asla hesaba katmıyordu.
Ona göre annem sorumsuz olduğundan terk etmişti onu. Kendi sorumsuz değilmiş gibi bunu düşünüyordu.
Annem, babamla ayrılmakla en doğrusunu yapmıştı. Elimde olsa ben de aynısını yapardım. Annemin hatası beni de babamla birlikte bir köşeye atmasıydı.
Babamdan nefret etmesi benden de nefret etmesini gerektirmiyordu. Babamın çocuğu olduğum kadar onun da çocuğuydum.Zaten en başındaki gibi yanında kalmamı isteseydi Kore'ye dönmek zorunda kalmazdım. Haruto'yla ya da diğerleriyle tanışmazdım. Aldatılmazdım.
Her şeyin en baştaki sorumlusu babam gibi görünüyordu ama asıl suçlu benim açımdan annemdi. O herifin çocukları yerine bana sahip çıkabilirdi.
Sinirle merdivenleri çıkarken babamın kendi kendine konuştuğunu duydum. Daha çok homurdanma olduğundan anlaşılmıyordu.
Kapıyı çarpıp elimdeki bilgisayarı masaya bıraktım.
Başka yere taşınıp annemin yüzünü görmediğim gibi babamla da bu mesafeyi koymalıydım. Amcak ev tutmak şu an için mümkün bir ihtimal değildi. Babam buna asla izin vermezdi, zaten evde yalnız yaşıyor gibiydim.
Seçim yapmak zorundaydım. Ya Haruto ve Haewon'a katlanmak ya da babama katlanmak.
Zor bir şeçimdi. Haewon olmasa, Haruto'nun varlığını fazla sorun etmiyordum. Eğer hala alışkanlıkları aynıysa zamanın çoğunu çalışarak geçiriyordu, onu fazla görmezdim. Ama Haewon'la aynı evde kalacaktım. Bu kumasıyla aynı evde yaşayan Arap kadınla aynı enerjiyi veriyordu. Ayrıca böyle bir durumda Haruto'nun yediği önünde yemediği arkasında gibi hissedeceği de bir ihtimaldi.
Derin bir nefes verip yorganımı açtım ve içine girdim. Uyumaktan daha iyi bir aktivite aklıma gelmiyordu. Belki birkaç dakika belki de birkaç saat boyunca Haruto'nun ne diyeceğini döndürüp durdum kafamda. Hep farklı cümleler kurmuştu zihnimde ancak hepsinin sonunda da onu afettiğimi hissetmiştim.
Hala büyük bir umutla kendini affettireceğini düşünüp duruyordum.
***
Taksi okula yaklaşırken telefonumu çıkardım ve aylardır konuşmadığım o ismin üzerine tıkladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost love ❧ haruto
أدب الهواة❧ lost love aradan geçen zamana rağmen senden kopamamak, aşkımın altında ezilmeme sebep oluyor. ©helenrensa | 2021