gone

481 54 142
                                    

Rosé - Gone

Tabi konuşalım." Lavabonun önündeki mermere koyduğu çantasını alıp koluma girdi.

Cidden hala arkadaş olduğumuzu mu düşünüyordu? Hiçbir şey olmamış gibi davranması çok sinir bozucuydu.

Kolumu rahatsızca kıpırdattım ama oralı olmadı.

Bizimkilere görünmemek için idari kapıdan kampüse çıktığımızda boş bir kamelyaya oturduk. Hava soğuk değildi ama rüzgar ve yağmur vardı.

"Evet, seni dinliyorum."

"Fazla uzatmayacağım, seni sevmedğimi biliyorsundur. Bu yüzden ne kadar az muhattap olursak o kadar iyi." dediğimde gülüp kafasını salladı.

"Haruto, o gece olanlarla ilgili birkaç şey anlattı ban-"

"Aslında onun hiçbir şeyden haberi olmadığını ve benim onu öptüğümü mü?" dediğinde şaşkınca kafamı salladım. Gülerek kollarını masaya yasladı. "Herkese aynı yalanı söyledi."

Sadece ona bakarken devam etmesini istiyordum. Bunu anlamış olacak ki konuştu:
"Bak, siz ilişkiye başladıktan birkaç ay sonra bana geldi. Ve farkında mısın, siz ayrılalı üç ayı geçti. Benden sıkıldı ve tekrar sana geldi. Uyanık ol biraz, sen onun her dediğine böyle inandığın için sıkılmıştı zaten senden."

Sol kaşım havalanırken sinirle güldüm.
Senden sıkılmıştı..

Bu yorumu yapabilecek son kişi bile değildi. Benden sıkıldığı düşüncesi zihnimin en karanlık köşelerinde gizlenirken yüzüme çarpması can yakıcıydı.

Sertçe boğazımı temizledim. Bu onun için bir uyarıydı, benimle nasıl konuşması gerektiğini bilmeliydi.
Her ne kadar aşk acısı çeken, aldatılmış bir salak olsam da gerektiğinde onlara hadlerini bildirebilirdim. Haruto'nun bunu çok iyi bildiğine eminim.

"O, çok farklı şeyler söyledi." dediğimde güldü. Ortada komik bir şey yoktu ve gülüşü sinirden ya da gerginlikten değildi.

"İster inan ister inanma, sana olanı anlatıyorum. Eğer benim zorumla bir şeyler olmuş olsa, saatini bana vermezdi değil mi? Ayrıca benden nefret etmesi gerekirdi. Hala istediğim zaman ona ulaşabiliyorum."

Kahretsin ki haklıydı. Saat konusu Haruto'yla konuşurken aklıma gelmediği için kendime küfür etmeyi ihmal etmedim.

"Ne kadar farklı şeyler söylediğinizin farkında mısın?"

Omzunu silkti. "Ben sana her şeyi mantık çerçevesinde olduğu gibi anlatıyorum. Haruto'ya inanmak istiyorsan sen bilirsin." Arkasına yaslanıp kollarını göğsünde bağladığında sesimin titremesine özen gösterip konuştum.

"Bizim ilişkimiz başladıktan birkaç ay sonra demiştin." Beni onaylar gibi başını salladı. "Bir kez olsun cidden düşünmedin mi 'oda arkadaşıma bunu nasıl yaparım' diye?"

Gülüp kollarını masaya yasladı ve başını öne uzattı. "Üzgünüm ama Minji, senin kadar aptal değilim. Haruto gibi bir adama nasıl 'hayır' diyebilirim ki?!"

Bunu bir marifetmiş gibi söylemesi beni şaşırtmıştı. Bir insan bu kadar yüzsüz olamazdı. Keşke yalan söyleyip, 'pişmanım' deseydi.

"Peki, teşekkür ederim." Masadaki siyah çantamı alıp kamelyadan kalkarken beni durdurdu.

"Kime inanıyorsun?"

"Önemi var mı?"

"Benim için var." deyip keskin bakışlarını üstümde gezdirdi. İri, açık kahve gözleri çok güzeldi. Düzenli olarak rengini açtığı kahve saçları artık kumraldı.
Her zaman onu çok güzel bulmuştum ama benim aksime o ben de hep eksikler bulurdu.

lost love ❧ haruto Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin