6.BÖLÜM: NABIZ

197 23 11
                                    

Solo
"Nabız"

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın...🌟

Ne olduğunu anlamadığım bir vakitteydim. Bir anda hayatım tepetaklak olmuş ve ben sadece izlemekle yetinmiştim. Doğum günüm de olanları bu zamana kadar olan ve bir çok atamın öldürülmesine sebep olan tuzaklardan biri olarak kabul edebilirdim fakat ondan sonra başıma gelen her şey nefesimi kesiyor beni şaşkına uğratıyordu. Yolculuk da başıma gelen hain pusu, ruhumun kirletilmeye çalışılması ve şuan en önemli olan Tae ile karşılaşmam. Son bir hafta sanki yıllar geçmiş gibi gelmişti bana.

Tae'nin korumam olması beni korkutmuyordu ya da endişelendirmiyordu sadece babamım Tae'yi hemen işe alması çok şaşırtıcıydı. Sonuçta onca yıl herkesten sakınılmıştım, yediklerim, içtiklerim, yaptıklarım, okuduklarım hep kontrol edilmişti. Çocuk olmama izin verilmemişti.

Şimdiyse asla tanımadığım adam beni korumakla görevlendirilmişti, aklım almıyordu.
Bu da yetmezmiş gibi Cho'nun zindana atılması akıl kârı değildi. Tek gayesi beni korumak olan ve hiç suçu olmayan birini babam nasıl o karanlık zindana atabilirdi. Aon şuan kim bilir ne durumdaydı. Parmaklarımla şafaklarımı ovdum. Sinirliydim ve gergindim, ne olacağını hesap a katamıyordum. Bir şey olmalıydı, tüm bu olanların bir sonucu, bir cevabı olmalıydı.

Üzerim de ki gerginliği atmak için sarayın bahçesine bakan büyük balkonuma çıktım. Derin bir nefes aldım, Havaya yağmur ve toprağın eşsiz kokusu sinmişti. Bu kokuyu içime çekmeyi çok severdim, beni eşsiz anıların kucağına bırakırdı. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim, yıldızlar orada olduklarını belli etmek ister gibi parlıyorlardı.

Bir efsaneye göre çok eski zamanlarda ormanın derinliklerinde, tek başına yaşayan bir cadı varmış. Kimseyi sevmez, sadece hayvanları ve büyüleri ile yaşarmış. Onu gören herkes onun duygusuz olduğunu, kimseye veremeyeceği bir kalbi olduğunu söylermiş. Bir gün bir büyü avcısının yolu büyücünün evinin bulunduğu yere düşmüş, orman çok karanlıkmış, üstünde karanlık bir gölge varmış. Avcı çok cesaretliymiş ama ormanın o bölgesini bilmediği için geri dönüş yolunu bulamamış, günlerce aç susuz orman da dolaşmış güvenli bir yer aramış. Sonun da güçsüz düşmüş ve kasımpatı çiçeklerinin çoğunlukta olduğu bir yerde yere yığılmış.

Avcı gözlerini bir kulübe de aralamış, yanındaysa çok güzel bir kadın varmış. Avcı ona ilk görüşte aşık olmuş. Büyücüyse ona aşık olmuş. O gün bir aşkın düğümleri sımsıkı atılmış, aşkları o günden sonra ikisine de can olmuş. Her düşüşlerinde ele ele kalkmışlar ama bir gün Avcı sevdiği kadının bir büyücü olduğunu anlamış, büyücü ise en başından beri adamın cadı avcısı olduğunu biliyormuş. Aşkı için susmuş, sonunda ölme ihtimali de olsa sevdiği adam ile ölmek istemiş.

Avcı inanmak istememiş, sevdiği kadının bir büyücü olduğuna inanması onun sonu olurmuş çünkü elleri sevdiği kadının kanına sahiplik yapmak istememiş. Onun ölümü onun sonu olurmuş.

Yine günlerden bir gün avcı ormanda dolaşırken aklında sevdiği kadın varmış. Ondan kaç tanesini cani bir şekilde öldürmüştü asla bilmiyordu. Her düşüncesi sanki onu nefessiz bırakıyordu. Artık işin içinden çıkamayacak gibi olmuş, beyni bulanıyor gibiymiş. İşine, gerçeğine, gerçeklere ihanet ediyormuş gibi hissediyormuş. Büyücüyse sadece aşkına teslim oluyormuş, elinden hiç bir şey gelmiyormuş.

Hava kararmış, yıldızlar eskisinden daha fazla parlamaya başlamış. Sofra da ki derin sessizlik ikisinin de gerçeklerin farkında olduklarının kanıtıymış.

SOLO | VsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin