"Yüzyıllardır bu ülkenin sınırlarını tek başına büyük bir güçlük ve cesaretle sorunsuz korudun, bunu hiçbir zaman dile getirmedik fakat sana sonsuz güven ve minnet duyuyoruz Taehyung."
İşte dedi Taehyung, o gün geldi. Sabırla beklediği tebriği alacağı gün bugündü. Parıldayan pembe gözlerini ne diyeceğini merakla beklediği peri meclis üyelerinde gezindirdi.
Baş Peri'nin dediği gibi yüzyıllardır yaşadığı kutsal şehri ve ülke sınırlarını tek başına koruyordu, küçük yaşlarda bu konuda eğitim almaya başlamıştı ve görevine başladığı ilk zamanlar kendisinden beklenilmeyecek şekilde hiçbir sıkıntı çekmemişti. Yetenekliydi, bu yeteneklerini sınırı ihlal eden düşmanların üzerinde uygulamaktan da hiç çekinmiyordu.
Kendisi gibi görevlilerin aylak aylak dolaşıp kafelerde, barlarda ya da evlerinde takılmalarından hiç hoşlanmıyor; asla görev yerinden ayrılmıyordu.
Dayanıklıydı, bir keresinde çıkan iç savaş yüzünden altı gün uyumamış; saray önünde nöbet tutmuştu. Aslında periler uykusuz iki ya da üç gün geçirebilirlerdi ve çoğu hassas olan bu tür için altı gün ölüm demekti.
Kendini bu işe adayan Taehyung'un ne bir sosyal hayatı vardı ne de bir ailesi. Babası o küçük yaştayken insanlarla çıkan bir savaşta esir düşmüştü, ablasının kucağında hıçkırarak ağladığı o günü çok net hatırlıyordu.
Ablası ile dokuz yaşındayken ayrılmıştı, fazlasıyla hırslı ve kendini çok beğenmişti. Saray için görevli seçiminin olacağı hafta adını yazdırmış ve seçildiği gün ardına bakmadan evden uzaklaşmıştı, yalnızlığın getirdiği açlıktan bayılan küçük esmer peri iki hafta sonra komşusunun ziyarete gelmesiyle kurtulmuştu.
Annesi... İçi burkuluyordu her düşündüğünde, ablasından önce terk etmişti onu. Ama biliyordu çok tereddüt etmişti, çok ağlamıştı. Gitmeden önce kulağına fısıldadığı kelimeleri hatırlıyordu.
"Üzgünüm bebeğim, babanı bulmam gerek. Eğer gerçekten dünyadaysa onu bulup geleceğim. Bulamazsam... Ne kadar sürer bilmiyorum ama mutlaka geleceğim."
Çocuklukta kalan bu acıların izleri geçiyordu, annesinden bahsedildiğinde burun direği sızlasa da kabuk bağlayan yaraların hiçbiri acımıyor aksine birkaç yıl önce öğrendiği saray hemşiresi ablası ile sürekli dalga geçiyordu.
O mu perileri tedavi ediyordu? Acımasız, beni bir eşya gibi ortada bırakan ablam?
"Seni buraya önemli bir görev için çağırdık."
Buraya ödül yerine görev için çağrılan Taehyung'un saniyesinde yüzü düştü, kendini aynı hızla toparlayarak sahte gülümsemesini takındı. Fakat gözlerinin içine bakan biri pembe bulutlarının yağmurunu görebilirdi. Yine de bedenini titreten merakla sordu.
"Apar topar çağrıldığıma göre çok önemli olmalı. Görev nedir?"
Baş Peri sanki kafasına silah dayanmış gibi tedirginlikle oturduğu sandalyeyi iterek ayağa kalktı. Taehyung çıkan kulak gıcırdatan sesle irkildi, Baş Peri bunu titreyen kanatlarından fark etti. Ardından anlık endişe dolu ifadesi eskisi gibi ciddi bir hale büründü.
"Senden Dünya'ya gitmeni ve saklanan perileri bulmanı istiyoruz."
Taehyung'un şokla açılan gözleri sıkıntıyla mırıldanan meclis üzerinde dolaştı, birinin ağzından dökülecek itiraz benzeri sözleri bekliyordu çünkü biliyordu ki bu kararı Baş Peri meclis adına almıştı ve şu an herkes onun gibi şaşkındı.
"Bu söylediğiniz çok tehlikeli ve zor bir görev. Dünya'yı hiç bilmiyorum ve beni orada bekleyen tehlikleri de. Sağ çıkmam imkansız."
Baş Peri bunları duymayı bekliyor olmalı ki hızla başını salladı ve ezbere konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri •TaeKook
Fanfic"Yüzyıllardır bu ülkenin sınırlarını tek başına büyük bir güçlük ve cesaretle sorunsuz korudun, bunu hiçbir zaman dile getirmedik fakat sana sonsuz güven ve minnet duyuyoruz Taehyung. Seni buraya önemli bir görev için çağırdık. Senden dünyaya gitmen...