Taehyung elindeki dosyaları taşırken oldukça zorluk çekiyordu. Mavi ciltli dosyaların arasına eklenmiş kağıt parçalarının düşmemesi gerekti, işinin ilk gününde yetkililerden azar işitmek istemiyordu.
Kendisine verilen oda koca şirketin yirmi ikinci katındaydı, elindeki dosyaları dördüncü kattan alıp odasına dizmesi ve ardından istenilen evrakları Jungkook'a vermesi gerekti, merdivenle çıkacağı son beş katı kalmıştı.
Henüz asansör nedir bilmiyordu, basamakları çıkmaktan memnundu. Arada camlara yaslanmış sigara içen çalışanların garip bakışları altında kalsa bile pek umursadığı söylenemezdi.
Yorgun adımlarla son kata geçtiğinde kırmızı yangın kapısı ağır ağır açıldı. Dikkati dosyaların üzerinde olduğundan kimin geldiğini görmemişti.
"Taehyung?"
Tanıdık sesle başını arkaya atarak kırmızı kapıya çevirdi, mavi dosyaların ikisi ani dönüşüyle yere düştü.
Jungkook'un şirketinde hiç beklemediği yüz karşısında sırıtarak gözlerine bakıyordu.
Yanına gelen Hoseok düşen dosyaları topladı, kırmadan yuvarlayarak kolunun altına sıkıştırdı. Taehyung ne kadar itiraz etse de elinde kalan mavi dosyaları hafifmişcesine kucakladı.
"Hiç gerek yoktu, odam bu katta zaten."
"Benim de bu katta işim var."
Son basamakları çıktılar ve kapıdan içeriye girdiler, geçtikleri koridorun sonundaki oda Taehyung'a aitti. Birlikte odaya girdiler, Hoseok dosyaları masanın üzerine bıraktı.
Taehyung'un hassas vücudu az önce taşıdığı ağırlıkların etkisiyle yorgun düşmüştü, elleri titriyordu.
"Jungkook'un yanına gelmiştim, burada çalıştığından haberim olsa daha erkenden gelirdim. Dün seni görememiştim, karşılaşmamız iyi oldu."
Dün uyumadan önce Jungkook ile yaşadıkları zihnine düştü. Yanakları kızarıyor, avuç içleri yanıyordu.
Odada bulunan koltuklara karşılıklı yerleştiler. Hoseok, etrafı incelerken bir kez daha konuştu.
"Odan gerçekten çok güzel. Burada hangi pozisyonda çalışıyorsun?"
Jungkook sabah kahvaltıdan sonra perileri bulabileceği bir yer bildiğini söyleyerek Taehyung'u buraya getirmişti. Geldiğinden beri çalışanların ayak işlerini yapıyordu, oysa Jungkook sadece şirketi gezmesini ve etrafı incelemesini söylemişti. Giriş katı dolaşırken Jungkook'un asistanı olduğunu söyleyen kızın, onu arşive yollamasıyla ayak işleri serüveni başlamıştı.
"Bilmiyorum, Jungkook bir şey söylemedi."
Hoseok ufak bir baş hareketiyle ayağa kalktı, daha sonra yeniden geleceğini söyleyerek Taehyung ile vedalaştı.
Hoseok gittikten sonra yeşil kanatlı peri gerekli dosyaları alarak bir aşağı kata, Jungkook'un odasının olduğu koridora indi.
Saatlerdir birbirlerinden uzaklardı.
Fazlasıyla yorgundu. Perinin, dünyalının gece uyurken sırtına bıraktığı narin dokunuşlara ihtiyacı vardı. O çok güçlü, korkusuz, kırılganlığını gizlemeyi bilen bir koruyucuydu fakat etrafında dört dönen dünyalıya karşı hassastı, yeniliyordu.
Çıktığı bu serüvende dünyada onu neler bekliyor bilmiyordu ve bu durumdan ürküyordu ama ilk günden onu hiç bırakmayacak, güvenilir bir insan karşısına çıkmıştı.
Şimdi koridorun sonundaki odaya yönelik attığı sağlam adımlarda; irislerindeki parıltının sahibi dünyalının rahatlığını taşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri •TaeKook
Fanfic"Yüzyıllardır bu ülkenin sınırlarını tek başına büyük bir güçlük ve cesaretle sorunsuz korudun, bunu hiçbir zaman dile getirmedik fakat sana sonsuz güven ve minnet duyuyoruz Taehyung. Seni buraya önemli bir görev için çağırdık. Senden dünyaya gitmen...