VİŞNE SUYU~2

9 3 0
                                    

"Oba!!!"

Rüzgar, küçük cadıyı kovalarken bende onları izliyordum. Küçük cadı son anda kaçarken Rüzgar, onu kucağına alıp döndürdü.

"Abyaa şenden biy şey işteyebiyiy miyim?"

Bebek dışında her şey olabilir küçük cadı.

"İste bebeğim."

"Şeyy vişne şuyu vayşa bana getiyebiyiy mişin?"

Ardından diğerleri de cırladı.

"Bekleyin küçük cadılar getiriyorum. Rüzgar, sen de ister misin?"

"Olur."

Tebessüm edip mutfağa yol aldım. 6 bardak çıkarıp vişne suyunu doldurdum. Odaya girdiğimde küçük cadılardan biri elime çarptı ve AMAN ALLAH'IM RÜZGAR'IN BEYAZ PANTOLONU PEMBEYE DÖNMÜŞTÜ!

"Çok özür dilerim. Bilerek yapmadım, kusura bakma."

"Hey! Sakin ol, yok bir şey. Annemden anahtarı alıp üzerimi değiştirmeye giderim ben."

"Anne"

"Efendim oğlum? Rüzgar! Üzerine ne oldu senin?"

"Vişne suyu döküldü anne yok bir şey."

Rüzgar cümlesini tamamlar tamamlamaz elektirik gitti. 5 küçük cadı aynı anda cırladı.

"Anyeeee"

"Annyeee"

"Annyeee"

"Anyeeee"

"Annnyeee"

Aman ya Rabbim! Beynimin içine ettiler. 5 küçük cadılar annelerinin kucaklarına oturdular. Annem mum almak için kalktığında telefonun ışığını ona tutup onu inceledim. Aynı anneme benziyordum kıız.

Yeşil gözleri, sarı düz saçları ve buğday teni ile mükemmel ötesi duruyordu. Fiziğine laf etmiyorum bile, o kadar ince bir fiziğe sahipti ki giydiği haki yeşili olan kalem etek fiziğini ortaya çıkarmıştı. Üzerinde salaş olan beyaz bir bluz vardı. Tamam Lidenya, anneni çok dikizledin.

Annem mumları yakıp salonumuzun ortasında olan sehpaya koydu.

"Anne anahtarı verir misin gidip üzerimi değiştireceğim."

"Tamam oğlum. Lidenya da seninle gelsin, hem mum alın yanınıza."

Geçmiş olsun Lidenya.

"Tamam anne."

Deyip annesinden anahtarı aldı, Rüzgar. Biz 5. Katta onlar ise 6. Katta oturuyorlardı. Onların üst katında teras vardı. Benim elimde telefonum ve mum olduğu için tam olarak önümü göremiyordum bile!

"Lidenya, dikkatli yürü."

Lan sanki önümü görebiliyorum da dikkatli yürüyeceğim.

"Önümü göremiyorum."

Dediğim anda belimde bir el hissedince çığlığı basmıştım. Rüzgar, yan tarafıma geçmiş. Beni belimden tutuyordu, birlikte yürüyorduk.

"Şhht sessiz ol. Seni yemeyeceğim, düşmeni
istemem."

Göz devirip onunla birlikte yürümeye devam ettim. Kapıyı açmak için belimi bıraktığında boşluğa doğru savrulmuş gibi bir his oluştu içimde.

"Sen koltuğa geç, ben giyinip geliyorum."

"Tamam."

Koltuğa oturup etrafı incelemeye başladım. Salonları bizim kadardı, krem halı ve tarçın rengi olan koltukları ayrı bir hoşluk yaratmıştı. Ortada sehpa bulunuyordu üzerinde ise fotoğraflar... Tam fotoğrafı elime alıp bakacaktım ki bir ses duyunca yerimden sıçradım. Rüzgar'ın yanına gitmeye yemiyordu ama biraz daha burada kalırsam stresten geberecektim.

YILDIZLAR KADAR GÜZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin