Sekiz yıl öncesi..
Yazarın ağızından¬
Elinde ki çicekleri sıkıca tutarak düz bir patika yolda yürümeye çalıştı küçük kız, ayağını burkmuştu ve canı gerçekten çok acımıştı.
Ama ayağının acısından daha çok, kalbi acıyordu. Sanki bir şey olucakmış ve çok üzülecekmiş gibi acıyor ve deli gibi atıyordu kalbi.
Babası orman bekçisi, annesi ev hanımıydı, küçük kız annesi ile babasını çok severdi.
Babası onun uzun kızıl saçlarını okşar ve kulağına şarkılar mırıldanırdı.
Evet, babası ile arası gayet iyiydi. Fakat annesi ile babasının arası hiç iyi değildi.
Acaba yine mi kavga ettiler? Diye düşündü küçük kız, çünkü ne zaman kavga etseler küçük kızın kalbi delicesine sıkışır ve acımaya başlardı.
Ayağının acısını umursamadan koşarak düz patikanın sonunda ki kapısı açık, ürkütücü, yıkık, dökük ve çatısı çökmüş fakat hâlâ işe yarayan, kendilerini idare eden eve girdi.
Hissediyordu, bir şeyler olmuştu burada fakat yine ne olmuştu?
Seslendi,
"Baba.."
Tekrar seslendi,
"anne.."
Hızlı fakat korkak adımlar ile kahverengi ve kırık salon kapısını kendine doğru çekti.
Babası buradaydı fakat o tavanda sallanıyordu.
Neler olmuştu çok sevdiği babasına, ya annesi neredeydi?
Babasına korkarak yaklaştı, oyun mu oynuyorlardı yoksa!?
Bu bir oyundu ve babası şimdi oradan inip kızına sıkıca sarılıp 'tüvana, sadece şakaydı. Ağlama güzel kızım' diyecekti fakat ne babası inip Anka Tüvana'ya sarılmıştı ne de Anka Tüvana göz yaşlarını dindirebilmişti.
Keşke diyordu kendine, keşke bugün dışarı çıkmasaydım, belki ben varım diye kavga etmezlerdi. Fakat yine de kendini suçlamayı da istemiyordu.
Küçük kız olayları hâlâ kavrayamamıştı, çünkü yaşı daha bunun bilincine varmak için çok küçüktü.
Elinde ki çicekleri babasına gösterdi; "babacım bak sana topladım, hadi kalk oyun oynayalım. Ben çok üşüdüm, sen benim üşümemi istemezsin.."
Art arda söylediği şeylerden sonra duraksadı küçük kız, küçük bedenini babasına daha çok yaklaştırdı ve ilk önce elini tuttu.
Babasının kapalı gözlerine bakmamaya çalışarak,"Baba neden bana cevap vermiyorsun, duyuyor musun beni?" dedi.
Elini bırakıp babasının bacaklarına sarıldı ve "Baba orada rahat mısın? Nasıl uyuyorsun orada? O ip seni nasıl taşıyor?" dedi.
Babasına daha çok sokuldu, gitmesini istemiyordu, ağlamasını durdurmadan "Annemi çağırıcağım, gitme bir yere baba" dedi. Oysa kızın unuttuğu bir şey vardı babası çoğu insan da olduğu gibi bedeni buradayken, ruhu artık burada değildi.
Babasının bacaklarından ayrılması gerekiyordu, kalkıp annesini bulmalı ve sıkıca sarılıp 'babam neden gitti anne?' diye sormalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka Tüvana
Novela JuvenilBekledim günlerce aylarca yıllarca içimdeki küçük umudun çiçek açmasını umut etmek gibiydi ama o hiçbir zaman gelmedi, doğru ya bu dünyada gidenin geri gelmediğini yaşayarak anlamıştım. Zaten yaralarla dolu kalbim bu gerçekle titredi yeni doğan bir...