Hazırlıklı ol, çünkü kurtlar seninde canına kıyabilir.
Keyifli okumalar dilerim.
Genç adam zorlukla açtı gözlerini. Bedeni hareket dahi edemeyecek kadar ağrıyor ve sızlıyordu. O orada gözlerini açmak için uğraşırken kulağına uğultular geliyordu. " Uyanıyor. " Dedi bir kadın sesi. Zorlukla açtı gözlerini adam. İlk önce gözleri kamaşsa da açık tutmayı başarabilmişti. Sonra baygın bakışları ile etrafını süzdü. ' Ne kadar da kalabalık ' diye geçirdi içinden.
Siyah saçlı tıknaz bir hemşire, uzun boylu ve ela gözlü yakışıklı bir doktor, iki tane üniformalı polis ve bir kadın.
Önceliğini polislere vermesi gerekirken o kadın, dikkatini daha çok çekmişti. Omuzlarını saklayan kan kırmızısı düz kahküllü saçları, badem gibi iri kara gözleri, dolgun ve parlak dudakları, fındık burnu ve tüm bu güzelliklere ev sahipliği yapan küçük yüzü, altın oranlara sahip vücuduna geçirilmiş siyah çiçekli elbiseyle tam bir şaheser gibiydi.
Sonra birden aklı başına geldi. Bir hastanedeydi ve polisler ile karşı karşıyaydı. Efendi Sybil bunu öğrenince öfkesinin önünde hiç bir şey duramayacaktı.
Polislerin, doktor, hemşire ve kadına kaş göz işareti yapması sonucu üçüde dışarı çıkarken Wolf'un bedeni korku ile kaplandı.
" Jeon Jeongguk, bize bu hale nasıl geldiğini anlatır mısın? Ya da kaçarken arkanda bıraktığın cesetten ne istediğini? "
Doğru onun asıl adı Jeon Jeongguk'tu. Ama şimdi konu bu değildi. Asıl konu o adamı öldürdüğünün ortaya çıkmasıydı. Bitmişti artık. Wolf, gerçek adıyla Jeongguk artık bitmişti. Efendi Sybil bunu her şekilde öğrenecek ve onun sonunu getirecekti.
" Onu... ben... öldürmedim. " Dedi Jeongguk, hırlamaktan zarar görmüş sesi ile. Polislerden biri meraklı bakışlarla bir soru daha yöneltti ona. " O zaman nasıl bu hale geldin? "
' Ben Kurt meleziyim ve dönüşürken neredeyse Tanrı' ya ruhumu teslim ediyordum. Kükremekten dudaklarımın kenarları yara oldu ve o adamın boğazını parçalarken dişlerime çarpan kemikleri yüzünden dişlerim ağrıyor. Ayrıca attığı çığlıklar yüzünden de başım ağrıyor. Ve işte şimdi bu haldeyim. ' mi demeliydi?
Kesinlikle hayır. Gerçi ceset konusu açılmasaydı tekrar birinin canına kıydığını hatırlamayacaktı bile. Ancak Tanrı, her seferinde aynı şeyi yapıp onu bu gerçekle yüzleştiriyordu.
" O adam benim en iyi dostumdu. Biz onunla Ava gitmeyi severiz. Bu yüzden yine gittik ama orada bize bir hayvan saldırdı. Onu kurtarmaya çalıştım ama hayvan deliye dönmüş gibiydi. Bende kaçmak zorunda kaldım. " Dedi Jeongguk uydurarak. Oysa ki daha adamın isminden bile haberi yoktu. Onu deliye döndüren şey ise aslında insan etinin enfes kokusuydu.
" Nasıl bir hayvan peki? "
Ayı, domuz, çakal...
" Kurt. " Dedi Jeongguk. Polisler birbirlerine baktılar ve elinde belgeler tutan polis öbürüne elindekilerden bir şeyler gösterdikten sonra geçmiş olsun diyerek odadan çıktılar.
Derince bir nefes aldı rahatlıkla Jeongguk. Fakat odanın kapısı tıklanmış ve bu sefer içeri o kadın girmişti.
Kadın onun yanına doğru gelirken Jeongguk, bir kadının karşısında yatmanın saygısızca olduğunu düşünüp oturmaya çalışırken belinde ki ağrı kendini hissettirmiş ve sessizce küfürler yağdırmasına neden olmuştu. O oturana kadar kadın yanında ki tekli koltuğa yerleşmişti bile. İkiside yerleştiğinde kadın elini Jeongguk'a uzatarak " Güzel bir tanışma olmadı fakat ben Lalisa. Tanıştığıma memnun oldum. " Jeongguk şaşkınca Lalisa'ya bakıyor hiç bir şey diyemiyordu. Bu sefer ki korkudan veya acıdan değil, heyecandandı.
Farkında olmadan " o " şekline gelen dudakları ve irileşen kahve hareleri ile Lalisa'ya komik bir görünüş sunarken, Lalisa onun bu haline kıkırdamıştı sadece. Daha sonra Jeongguk havada kalan Lalisa'nın elini farkettiği gibi sımsıkı tutmuş ve sıkmıştı. " Bende Wo- pardon Jeongguk. Tanıştığıma memnun oldum. " Demiş ve ne kadar istemese de elini bırakmıştı.
Lalisa ona tekrar güzel gülüşünü sunmuş ancak ardından yüzü ciddi bir ifadeye büründüğünde konuşmuştu. " Şey, başın sağ olsun. Arkadaşın için çok üzüldüm. "
Arkadaş?
Ahh, doğru.
Jeongguk diyecek bir şey bulamamış ve gözlerini şehir manzaralı cama çevirmeden önce onaylayacak şekilde başını sallamıştı.
Bir kaç dakika boyunca odaya sessizlik hakimken, Lalisa bu sessizliği bozmuştu. " Polisler olay yerinde ve seni bulduğum yerde telefonunu bulamamışlar. Eğer ailenden birini ya da arkadaşlarını falan aramak istersen telefonumu kullanabilirsin. "
Aile.
Jeongguk'un bir ailesi yoktu ki ya da arkadaşları.
Sadece Efendisi Sybil Mira vardı.
Kölesi olduğu Sybil Mira.
Gözleri dolsada belli etmedi Jeongguk. " Teşekkürler Lalisa. Ama benim bir ailem yok. Ya da artık bir arkadaşım. " Lalisa mahcup bir şekilde kafasını eğmiş ve " Afedersin. Bilmiyordum. " Jeongguk boş bakışları ile kafasını sağa sola sallarken birden kolu sızlamaya başlamıştı.
Gözlerini dövmesine indirdi. Birazdan hiç iyi şeyler olmayacaktı.
Dövmesi yavaş yavaş ışıldamaya başlıyordu. Jeongguk kolunu hızla çarşafın altına saklarken, kalbi hızla atıyordu. Hissediyordu. Bir şey geliyordu. Çok güçlü bir şey. Karşı koyamadığı tek şey.
Efendi Sybil Mira
O, buradaydı.
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolf, lisgguk
Hayran KurguDerin nefesler aldı Wolf hırıltıları eşliğinde. Vücudu kaskatı kesilmiş. Beyni ise işlevini yitirmiş, hafızası kayıplara karışmış gibiydi. Lakin aklında kalan ve saatlerdir orada yankılanan tek bir kelime vardı. Katliam. Bir kaçı kırılmış pençesini...