birinci bölüm|her şeyin başlangıcı.

470 23 21
                                    

Düşüncelerinizi yazmayı unutmayın. ❤️
ESER HIRSIZLIĞI GİBİ BİR DURUMDA AİLE AVUKATIMIZ TARAFINDAN SORUŞTURMA AÇILACAKTIR.

"Mutlu son yoktur, sonlar acı verir. Mutluysan daha hikayen bitmemiştir." diye bir söz vardır bilir misiniz? Sanırım benim hikayem çoktan bitti. Mutluymuş gibi davranmak mutlu olduğunu gösterir, fakat sadece gösterir. Gerçekten mutlu musun değil misin kimse bilemez, tabii senden başka. Nasılsın? diye sorarlar sadece ama alacakları cevabı bilirler. Doğru cevabı almayacağını bile bile ne diye sorarsın ki nasılsın diye? İçimi yakıyor bu soru. Yutkunamıyorum, yalan söylemek istemiyorum. Kötüyüm desem ne yapabileceksin ki? İyiyim diyip konuyu kapatmak tercih ettiğim seçenektir. Mavi beni tanıdığından sormaz bu soruyu. Bunu ona hiç söylemedim ama hissetmiş olmalı. Biz kardeş gibiyiz, onun gözlerinden her şeyi anlayabilirim. İlk başlarda gözlerimden bir şey anlamadığını söylerdi. Ama sonradan öğrendi her bakışımın bir anlam taşıdığını.

-19 Temmuz 2008-

"Mavi, biliyor musun babam bana bugün yeni bir bez bebek aldı. Benimki gibi Siyah saçları ve seninkiler gibi çok güzel çilleri var."
"Gerçekten mii? Onu asla kaybetme bana benziyorsa ona daha iyi bak tamam mı?"
"Tamam nasıl istersen" bahçede bez bebeklerimizi oynatıp eğleniyorduk. Babam'ın kapıdan bahçeye geldiğini görünce yanına koştum. Mavi hemen arkamdan koşuyordu.
"Babaaa, hoş geldin." Yüzüme kocaman gülümsememi yerleştirip babamın kucağına koştum.
Beni kucağına alıp başımı okşadı. Babamın erken eve gelmesine çok sevinmiştim ve beraber zaman geçirmek için bir şeyler uydurmam gerekiyordu.
Mavi'nin de yüzünde kocaman bir gülümseme vardı
"Hoş geldin Kubilay amca. Nihan teyzem mutfakta."
"Tamam kızım sağol." Babam beni tekrar çimlere bıraktı. Bu sefer babam gitmeden bir şeyler bulmam gerekiyordu. Evet, uyduracağım yalanı buldum ama bunlar tatlı yalanlardı sadece babam yanımızda kalsın diye.
"Baba, sen salıncak yapmayı biliyor musun?" Mavi'ye baktım ve o da anlamıştı ne yapmaya çalıştığımı.
"Biliyorum kızım da, niçin böyle bir soru sordun?"
"Eylül'ün babası yapmış onların bahçesine, sınıfta anlattı, herkesi davet etti ama bizi etmedi."
"Unutmuştur kızım, sorun etmeyin böyle şeyleri."
"Ama biz de sallanmak istiyoruz, 8 yaşımıza geldik hâlâ salıncağımız yok."
Mavi ve babam aynı anda gülmeye başladılar.
"Ne yani yalan mı? Hadi baba lütfeeen." Mavi ile bakıştığımız sırada kaş göz yapıp aynı anda söylememiz gerektiğini işaret ettim. Biz her türlü anlaşabiliyorduk, konuşmadan da. 3 parmağımı gösterdiğim sırada
"Lütfeeen"
"Lütfeeen"
Babam kahkahalarla gülmeye başladı. Babamı güldürmek hoşuma gidiyordu. O gülünce dünyam aydınlanıyordu sanki. Bir cevap bekliyorduk ondan.
"İyi tamam siz oyununuza devam edin halat ve tahta alıp geleceğim."
Babam beni çimlere bırakır bırakmaz Mavi ile ellerimizi birleştirip zıplamaya başladık.
"Oleeey."
Bez bebeklerimizi bıraktığımız yere gidip oyunumuza devam ettik. Bir süre sonra mutfak kapısından gelen babamı görünce Mavi'nin kolunu dürttüm. Mavi ile birlikte babamın elindeki ipe ve tahtaya baktık. Artık bir salıncağımız olacaktı, ikimiz de çok mutluyduk.
Babam elinde taşıdığı ipleri iki eline alıp önümde diz çöktü.
"Unutma, hayatın ipleri senin elinde." dedi iki elinde tuttuğu ipin yarısını kesip bana uzatırken. Ne dediğini anlamamıştım ama üstelemedim, hemen bir salıncağımızın olmasını istiyordum.

-20 temmuz 2021-

Birden bire kapının çalmasıyla uyuyakaldığım kanepeden sıçrayarak uyandım. Tek yaşadığım için kimse gelip gitmezdi, o yüzden pek alışkın değilim bu kapı gürültülerine.. En son annem ve babam çıkmışlardı, bir daha da girmediler zaten. Kapı ısrarla çalmaya devam edince ilk başta tereddüt etsem de yerimden kalkıp kapıya doğru yöneldim yavaş adımlarla yürümeye başladım. Nedeni, yabancı biri ise evde olduğumu anlamaması içindi. Bunu bana annem öğretmişti yabancılara kapı açmak yok diye tembih ederdi bir yere giderken. Kapının deliğinden bakmaya çalışırken tanıdık bir yüz ile karşılaştım, bu yabancı biri değildi, ayrıca kötü biri de değildi. Gelen Anne ve babamı kaybettikten sonra hiç bir şekilde görüşemediğim çocukluk arkadaşım Maviydi. Hiç değişmemişti, küt kesilmiş olan siyah saçları, ve güzel yüzü..Unutulur gibi değildi. Aslında geldiğine şaşırmıştım ama kapıyı açmama gibi bir niyetim yoktu. Zararsız olduğunu biliyordum. Belki de en iyi anlaştığım insandı Mavi.. Belki görüşseydik hâlâ öyle olabilirdi fakat bir türlü görüşemedik ara ara kapıya mektup bırakır kaçardı. Ailesi izin vermiyormuş benimle konuşmasına. Keşke sadece konuşmak olsa, aynı ortama bile koymazlarmış. Anlaştığım tek arkadaşım olan Mavi.. Şu an bu kapının ardında, hem de kaçmadan duruyor kapının ardında. Açmamı bekliyor. Açmamı bekliyor? Tabii ya açmamı bekliyor. Gitmeden açmam lazım. Tereddüt etmeden kapıyı açtım. Tepki vermeden sımsıkı sarıldı boynuma. Ne yapacağımı bilemedim ayrılmak da istemedim sonuçta ne zamandır görüşemiyoruz. Tek anlaştığım arkadaşım uzun zaman sonra ayağıma kadar gelmişti, ve ben de özlemişim.
"Eflâl , özür dilerim gelemediğim için seni çok özledim."  Ne diyeceğimi bile bilmiyorum ne yapılır ki? Aslında bu onun suçu değildi. Ebeveynler bazen çocuklarını korumak için böyle  "çözüm" ler üretebiliyorlar. Sonuçta ben de anne babamı kaybetmemin travması altında kalan bir çocuktum. Yaptıkları bazen doğru geliyor, bazen de ağır geliyor kabullenemiyorum.
"İyi ki geldin Mavi. Gelsene." Kapının önünden çekilip içeri geçmesi için ona izin verdim.
"Teşekkür ederim." İçeri geçip ayak üstü içeriyi incelemeye başladı.
"Kusura bakma Mavi,uyuyakalmışım da kapıda beklettim seni biraz." Özlem dolu gözlerle bir daha görmeyecekmiş gibi uzun uzun baktı.
"Mavi?" dedim onu uyandırmak için.
"Ha şey.. yok sorun değil." Ara ara dalıp benim araya girmemle kendine geliyordu. Neydi aklını bu kadar meşgul eden?
"Otursana Mavi, gelirdin sürekli misafir gibi davranma burası senin de evin." Gözleri dolu dolu burnunu çekti.
"Eflâl " sesi bir anda kısılmıştı. Boğazını temizlediği sırada konuşmasına devam etti.
"Gelirken bahçeyi gördüm, Kubilay amcamın bizim için yaptığı salıncak hâlâ duruyor.." Bu söz biraz ağır geldi. Toparlanamadım. Belki de benim için hep böyle bir etkisi olacak. Ne eksik ne fazla. Boğazım düğümlendi, yutkunamadım. Gözlerim doldu ardından sol gözümden akan bir damla yaş. Kaç yıl geçti, atlatamıyorum, aşamıyorum.. Biraz önce Maviye de olduğu gibi benim de sesim kısıldı birden.
"Evet" boğazımı temizleyip devam ettim. "Evet duruyor binmek ister misin?" Çocukluğumuzdaki gibi eğlenmek, bizi tekrar o salıncakta, o bahçede görmek istiyorum. Belki de son 3 aydır hiç bir şey yapmayıp sadece bunu yapmayı isterdim. Bana karşı anlayışlı biri olmasının yanı sıra böyle bir isteğimin olduğunu bilmediği için bana saygısızlık olarak görüyordu.
"Ben çok özür dilerim, boşver öyle bir şey yapmayalım üzüldüğünü görmek istemiyorum. Oturalım biraz, çok özlemişim seni." Konuyu kapatmaya çalışıyordu üzüldüğümü biliyordu ve bunu istemediği açıkça ortadaydı. Bana hâlâ değer veren bir arkadaşımın olması beni mutlu etmişti.
"İyi ki varsın Mavi. Gerçekten sorun değil ben artık alışıyorum, bahçeye çıkalım çocukluğumuzdaki gibi."
"Çocukluğumuzdaki gibi.." kırgınlığımın yüzüme yansımasını istemediğimden gülümsedim.
"Çıkalım hadi." Vestiyerden evin anahtarını alıp dışarı çıktık. Onunla birlikte olmak bana iyi geliyordu. Tek dostum Mavi'ydi. Kendimi bildim bileli böyle. Ne olursa olsun yanımda oldu. Belki de anne babamdan daha çok destek olmuştu bana. Annem-Babam da çok severdi Mavi'yi kendi kızları gibi görür, benden ayrı tutmazlardı. Fakat Mavi'nin ailesi için aynı şeyi söyleyemem. Beni severler ama güvenmezler hatta Mavi bazen onlardan kaçıp geliyordu, bunun sebebi izin vermemeleriydi. Mavi saatlerce kasabada tek başına oynasa hiç bir şekilde sorun yoktu. Ama galiba onlar için sorun bendim. Güven sorunları vardı sanırım, bilemiyorum.
Bahçe eskisi gibi cıvıl cıvıl değildi. Ağaçların yaprakları dökülmüş, dalları kurumuştu fakat bu sulamadığımdan değil, sonbahar ayında olduğumuzdandı. Sulamaktan başka yapacak bir şeyim yok.

Diri Ruhlar OkyanusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin