"Çıkmazlara Giriş"

218 6 0
                                    

O an anlamıştı.
"Cemre " diye fısıldadı.
Babası bu kadar acımasız olamazdı. Cemreninde bir bakire olduğunu biliyordu. Yiğit'e ondan "Açmamış , taptaze bir gül" diye bahsetmişti. Sonrasında zaten o masumiyetine, saflığına ,güzelliğine aşık olmuştu. Evlenmeden ona dokunmamış, masumiyetini korumak istemişti. Oysa şimdi babası bir başka masum kızı kullanıyordu.
Bakire bir kızın hayatıyla oynayamazdi.
Izin vermezdi.
•••••••••••
Uyanır uyanmaz alarm sesini kapatmak için yatağın yanıbaşındaki siyah koltuğa uzandı.Kaslı kollarıyla ceketi asıldı kendisine. Cebinden çıkardığı telefonun kilit tuşuna basıp ekranı gördü.
Yiğit 6 cevapsız arama
3 sesli mesaj ve birde kesinlikle küfür içerikli diye tahmin ettiği mesajlar vardı. Dün akşam üstünden beri eline almadığı telefonuyla - büyük ihtimal merak içinde - kendisini deli gibi arayan dostunu aramak için dokundu ekrana.
Sabahın bu saatinde -7.45 - telefonunu çalar çalmaz açtığına göre ya yeni uyanmıştı ya da hiç uyumamıştı Yiğit.
Duyduğu küfürlü sesle kahkaha attı Aslan.
" Seni piç kurusu! Gülme , gülme dedim sana " diyerek Yiğitte gülmeye başlamıştı.
" Erkencisin dostum. "
"Ne erkenci ne erkenci. Uyumadım oğlum ben. "
Neden uyumadığını az çok anlayan Aslan anlamazlığa vurup alaycı sesiyle yanıtladı.
"Yoksa ananenle patik mi örüyordun?" ister istemez gülmüştü. Aldığı cevapla sinirlenen dostu tekrar küfürlere başlamıştı ki zar zor susturdu Aslan.
Boğaz da kahvaltı yapmak üzere sözleşip kapattı telefonu.
Yiğit Soydan , Aslan'ın yıllardır kendisine katlanabilen tek dostu ve aynı zamanda %30 hisseyle şirket ortağıydı. Yakışıklı da bi çapkındı. Hemen hemen kendi boylarında , vücut kasları Aslan kadar iri olmasa da giydiğini yakıştırırdı kendisine. Kumral dostu , kahve gözleriyle önünden geçen her kızı baştan aşağı süzmede ustaydı.
Ailesini küçük yaşta kaybeden dostu ananesi ile birlikte yaşıyordu. Aslan için annesi ne ise , Yiğit içinde ananesi o olmuştu zamanla. Severdi Safiye teyzeyi. Yigit'in bir gün evlenip çoluk çocuğa karışmasını istediği için olmayan torunlarına patikler örerdi.
•••••••••••••
"Aslan" ansızın duyduğu sesle irkilerek daldığı diyarlardan uzaklaştı.
Ne dercesine baktı.
"8 dakikadır kahveni içmeden elinde tutuyorsun. " Eline bakarak cevapladı.
"Dakika mı tuttun oğlum" Yigit'in yüzüne bakarken bir yandanda kahvesini yudumladi.
Yiğit biraz geciksede ayarladıkları gibi Boğaz'da buluşmuşlardı.
Yiğit, Aslan'ın bu haline daha fazla dayanamayarak tehditkar bir sesle konuştu.
"Eğer hâla onun için bu haldeysen seni temin ederim ki o güzel yüzünü mosmor yaparım.İnsan içine çıkamazsın."
Hayır Cemre için üzülmüyordu artık Aslan. Onun için giden gittiyse yeri doldurulurdu. Ihanetlere hayatında yer yoktu. Muhtemelen diye düşündü, başka bir erkek için terkedilmişti.
"Hayır dostum o kahpeyle alakası yok." Ağzından çıkan kelimeye kendisi bile kızmıştı lâkin dostunun onu düşünmediğini anlaması gerekiyordu.
Soran gözlerle kendisine bakan Yigit'i daha fazla kızdırmamak için yanıtladı.
"Babam " dedi duraksayarak, elbette Yigit'e anlatacaktı Aslan ama uygun kelimeleri seçmekte zorlanıyordu. Rahatsızlığını belli edercesine parmaklarını gür siyah saçlarına daldırdı. Bildiği herşeyi anlatmaya başlayan Aslan o an bir barda olmayı diledi.
Yiğit duyduklarının şaşkınlığıyla ağzı bir karış açılmış ayran budalası gibi bakıyordu. Kahve gözleri faltaşı gibi açılmış pür dikkat kendisini dinliyordu. En sonunda konuşarak "Ne yani , o kızı kurtaracakmısın?"
Tek kaşını kaldırarak "Sence" diye sordu.
"Birlikte kurtaracağız " diyen Yiğit eliyle güç verircesine Aslan'ın omzuna dokundu. Yiğit'in bu tavrıyla bir nebze olsun rahatladı. Ona anlatmakta en dogru kararı verdiğini anladı.
Çalan telefonu cevaplayıp Yigit'e dönen Aslan " Şirketten arıyorlar , babam gelmiş "
Siyah, bedenine oturan, kaslarını göz önüne seren takımıyla son derece uyumlu bordo kravatını hafifçe gevşeten Aslan "Gidelim" diyerek oturduğu tekli koltuktan kalktı. Peşi sıra gelen Yiğitle birlikte kendi araçlarına yönelerek ayrıldılar.
•••••••••
Yol boyunca düşünceleriyle kendini yiyip bitiren Aslan ne ara geldiğini dahası hızının kaç olduğunu bile farketmediği arabasıyla şirket kapısının önünde durdu. Yigit'in gelip gelmediğini görmek için arkasına baktı. Ortalıkta yoktu.Dikiz aynasına yaklaşarak kendine çeki düzen vermeye çalıştı. Koyu gözleri uykusuzluktan öldüğünü söylüyordu.Gür saçlarını hafifçe düzeltti.Ruh gibi göründüğünü bilse bile yakışıklılığından ödün vermeyen erkeksi yüzüyle dudakları yana doğru kıvrıldı.
Lüks aracından inerek şirket kapısından içeri girdi. Asansör kapısının açılmasıyla hızla içeri giren Aslan çarptığı sekreterine döndü. Dosyaları yere düşürdüğünü görünce bu kızın bu hallerine gülememek için kendini zor tuttu ve yere eğildi.
Takım elbisesiyle yere yığılsın bu tabiat harikası patronunu izleyen sekreter ceketinin kasılarak sıktığı kollarını hayranlıkla seyretmeye başladı. Dosyaları kendisine uzatan patronunu görünce hemen afallayarak " Özür dilerim efendim " tir tir titrediği bu adam karşısında kendisine , ses tonunu duymasını istemezmiş gibi her zaman yaptıgı insanı büyüleyen çarpık gülüşünü bahşetti.
Asansör kapısının açılmasıyla çıkan 1.85 boylarındaki patronuna göz alırcasina bakıyordu. Kapının kapanacağı son anda kendisini dışarı atan sekreter kız patronunun peşinden giderek konuşmaya başladı.
"Babanız odanızda efendim. "
•••••••••••
Geniş odasındaki büyük masası üzerindeki dosyaları inceleyen babası deri koltukta daha da yayılarak oğluna döndü.
"Bir patron işine geç kalmamalıdır. "
Senden mi öğrenecem patronluğu diyerek içinden söylendi.
O iyi kalpli Aslan yoktu artık. Cemreyle birlikte kendisini terk etmişti.Babasınında payı yok değildi. Öfkesi vardı , babasına karşı acımasızlaştıran. Sertliği, nefreti,vardı gözlerini karartan.
Herşeyin bir zamanın olduğunu düşünerek öfkesini belli etmemeye çalıştı. Zoraki gülümsemesini takınarak ortadaki ahşap sehpanın çevresinde duran acı kahve koltuğa bacak bacak üstüne atarak yerleşti.
"Bir patron kendi şirketinin başında durmalıdır. " Alaycı ses tonuyla nokta vuruşunu yapmıştı Aslan. Bir an önce babasının gitmesini istiyordu.
"Işler nasıl gidiyor , var mı bir sorun?"
"Herşey yolunda " olsa bile anlatacağı son kişiydi babası. Anlaşılan gitmeye de niyeti yoktu. Boşa geçireceği bu zamanı daha verimli kılmalıydı. Birşeyler öğrenmek niyetiyle babasına sorular yöneltmeye başladı.
"Seninkiler"
"Krallığımın sefasını sürüyorum oğlum" gülerek yanıtlayan babasından aldığı cevapla tısladı."Bok çukurundan bir krallık "
Babasının hala gülen yüzünü görünce duymadığını düşündü. Gerçi duysaydı kaç yazardı. Bu yaşına kadar babasını kendine örnek alan Aslan pişmanlığını hissetti. Ona duyduğu saygıyı kimselere göstermemişti. Bulunduğu ortamda kimselere söz hakkı vermeyen sert adam, babasının yanında dersinde öğretmenini pür dikkat dinleyen inek öğrenciler gibi sesini soluğunu çıkarmazdı. Artık o devir çoktan bitmişti. Kıvrak zekasını kullanarak bahsettiği konuyla taş kesilen adamı izledi.
"Geçen günlerde arabanı Klayley'de gördüm. " Klayley babasının kendisinden ve birçok kişiden gizli olarak işlettiği o bataklıktı.
Ayhan Bey eli ayağına dolaştığı zamanlarda parmaklarını masanın üzerine tıklatırdı. Şimdi de o zamanlardan biriydi.
Önemsiz birşeyden bahseder gibi konuşmaya başladı Ayhan Haznedar
"Hatırlayamıyorum, belki bir iş için olabilir. Peki sen ?"
"Ben genç bir erkeğim baba" tek kaşı haftaya kalkan oğlu son kelimesini bastırarak söylemişti. Zoraki gülümsedi. Ayhan Haznedar düşünmeden verdiği bu cevabın aptalca olduğunu farketti. Aslan'ın daha fazla üstünde durmayacağını düşünen yaşlı adam şirketi bahane ederek odadan çıktı.
Aslan'ın oda kapısının açılmasıyla Ayhan Beyle karşılaşan Yiğit Soydan kısaca selamlaşıp içeriye girdi.
"Beklemek bana göre değil dostum" Sinirinin en uç noktalarını yaşıyordu. Yiğit koltuğa kurulup Aslan'ı izlemeye devam etti. Odanın içinde bir ucundan bir ucuna cokta atan Aslan elleri cebinde odasının dış cephesine bakna camlarda kaplı tarafta dikildi.
"Akşam herşey bitecek"
Beklemediği bir cevapla şaşıran Yiğit, Aslan'ın gözlerindeki kararlılığı gördü. Istesede vazgeçiremeyeceğini biliyordu. Ki en doğrusu işleri sıcağı sıcağına çözmekti. Öfkeyle kalkan zararla oturur diye bi tabir de vardı yalnız bu dostu için geçerli değildi. Öfkesiyle hareket etse bile her zaman zekice davranırdı.
•••••••••••
Ağlamaktan şişmiş gözlerini zorluklar araladı genç kız. Yatağın içinde kıpırdandıkça acıyan morlukları vücudunun heryerindeydi.Ne kadar süredir bu acılara maruz kaldığını bile hatırlayamıyordu. Bulunduğu odaya göz gezdirdi. Güneş ışığı girmeyen bu dört duvar arasında bir yatak ve banyo vardı.Kendisini hücreye kapatılmış bir mahkum gibi hissediyordu.
"Ne suç işlemiştim de buradaydım."
Gücümü toplamaya çalışarak zor bela ayağa kalktı. Duvarlara bir dayanakmış gibi dokunarak kendisini banyoya sokabilmişti.
Duvara asılı olan aynaya kendisini zorlayarak baktı. Eliyle dudağının kenarına dokundu. Yediği tokatlardan patlayan dudağı kabuk bağlamıştı. Yüzündeki morlukları , vücudundakilere göre hiçbirşeydi. Herşey ayrı bir işkenceydi zaten. Banyo musluğunu açarak sıcak duşa bıraktı.
••••••••••
Duştan sonra bir nebze rahatlayarak yatağına uzandı.Haftalardır çıkmadığı bu odada sürekli uyuyordu.Kapanmaya başlayan göz kapaklarına daha fazla direnemeyerek uykuya teslim olmuştu. ••••••••••
Açılan kapı sesiyle ayağa kalkan genç kız gördüğü yüz karşısında sevinçle seslendi.
"Aslan" gülümseyerek adımladı.
"Cemrem"

DELİCEMRESİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin