"İlk Görüşte"

137 7 0
                                    

((((((resim temsilidir))))))

Kaskatı kesilmişti bu adam. Hayal görecek kadar çok mu içmişti de onu görüyordu. Hareketsizce bir çift mavi göze bakıyordu.
"Sen burada ne arıyorsun!"
Şaşkındı. Onu gördüğü için mi yoksa burada gördüğü için miydi?
Aslan'ın öfkeden kararan gözleri kızın kollarında gezindi. Morarmış tenine dokundu. Bu halde burada ne işi vardı?
Aklına gelen düşünceyle tüyleri diken diken olmuştu.Buğulu gözlerindeki perdeyi indirmişti Aslan.

Genç kızı sertçe kollarından tutup sarsmaya başladı. Canı acıyan Cemre gözyaşlarını tutamadı. Dahası sevdiği adamın yüzüne bile bakamıyordu.
Dolu dolu gözleriyle bağırdı Aslan.
"Bana bak. Yüzüme bak. Bana bak Cemree! Buraya eğlenmek için geldiğini söyle"
Adeta dili lal olan Cemre konuşmayı geç başını zor kaldırmıştı.
Parmaklarını Aslan'ın gözünden akan tek damlayı silmek için uzatmıştı ki öfkesini kontrol edemeyen Aslan sert tokadını indirdi kızın yüzüne.

Yiğit kalabalığın toplandığı tarafa zar zor bakarken Cemreyi gördü yere düşerken. Karşısında da Aslan'ı. Masaya yumruğunu indirdi sertçe. Kahretsin! Bu adam bu kızı nasıl bulmuştu.

Kızın kilitli tutulduğu odanın kapısını kilitlemeyi unutan Erkan, bu fırsattan faydalanan Cemreyi saçlarından tuttu. Karşısında acınası halde kendisini izleyen adama baktı. Önemsemeden genç kızı sürükleyerek odasına götürdü. Bu sefer kapısını kilitlemeyi ihmal etmemişti.
•••••••••••
Onu ilk gördüğü yeri anımsadı. Sheakspare'n ele aldığı , efsaneleşen ölümsüz aşk eserini sahneleyecek bir tiyatro oyunundaydı. Kendince aşka inanmazdı lakin yardım amaçlı sahnelenen bu tiyatroya Yiğit gelemediği için kendisi gelmişti. Daha önce hiç ilgisini çekmemiş bir kere olsun ne metnini okumuş ne de izlemişti.

Yavaşça perde açıldı. Gösteri başlamıştı. Yabancısı olduğu bu ortamda ilgisini çeken tek varlığa kahve gözlerini dikmiş, hayranlıkla izlemeye koyuldu.Sarıya dönük saçları lüle lüle olan bu mavi gözlü güzelliğe hayranlıkla bakıyordu. Giydiği kabarık elbisesi o hareket ettikçe sağa sola gidiyordu.O incecik belinden sarılmak istedi Aslan. Tarihteki Juliet bu kadar güzel olamaz diye düşündü genç adam.

Ortamın sessiz olması gerekirken çalan telefonu bütün gözleri üzerine çekmişti. Ve Juliet'in de.
"Kimsin sen ? Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen kim ? "
Romeo' suna karşı söylemesi gereken bu sözleri Juliet , Aslan'a bakarak söyledi. Çalan telefon sesiyle kim olduğuna baktığı bu adam tek hareketiyle telefonu susturmuş ışıltılı gözlerini kendisine dikmişti. Işte o an pembemsi dudaklarından bu kelimeler dökülmüştü Juliet'in.

Aslan , Juliet'in oyunu bırakarak kim olduğunu öğrenmeye çalıştığını düşündü. Uzun parmaklarını gür saçlarının arasına daldırarak Juliet'i etkilemek istercesine dudaklarını yana doğru kıvırdı.
"Aslan Haznedar " dedi gururla.
Etrafında oluşan kahkahaları duyduğu halde sahnede kendine şaşkınlıkla bakan Julietten ayırmadı bakışlarını. Neden güldüklerini anlamaya çalışırken ayağa kalkarak etrafa bakındı.Göz teması kurduğu herkesi çatık kaşlarıyla sessizliğe boğdu. Sessizlikten faydalan Romeo konuşmaya başladı.

"Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu ..."
Tanrım! Bu kız bana değil Romeo'suna söylemişti o sözleri.Yüz kasları gerilmişti Aslan'ın.

Karşısında kendisine bakan kızın kendisini rezil ettiğine mı yansın , yoksa neden eserle ilgili hiçbirşey merak ettiğine mı bilemedi. Lakin bildiği tek şey vardı. Juliet kendisinden nasibini alacaktı.

Yumruğunu sıka sıka izlemişti oyunu. Klasikleşmiş kırmızı perde kapanır kapanmaz atıldı sahneye. Perde arkasındaki oyuncular yavaş yavaş ayrılıyordu. Gözleri mavilikleri bulduğunda anda durdu. Hızlı adımlarla yanında beliriverdi genç kızın.
"Oyunumuzu mahvediyordunuz" kızgınlıkla kendisine konuşan kızı daha da yakından incelemek istercesine yakınlaştı. Bebeksi beyaz teninde parmaklarını gezdirmek istedi Aslan. Sonra da o kalemle çizilmiş gibi hafif aralıklı pembemsi dudaklarına dokunmak. Ve o kızgınlıktan koyulaşan mavilere mühürlenmek istedi. Ama şimdi bu cesaret küpüne haddini bildirmeliydi.

"Beni rezil ettin seni aptal, oyunundan banane "
Bu şık görüntünün altında bir cahil yattığını gösterdim daha ne "
Bu koca adama kıkır kıkır gülmek istiyordu Cemre.
Aslan kızın kıvırcık saçlarından bir tutamını parmağına doladı. Şehvetli bakışlarının hapsine alarak kızı kendisine çekti.
"Cahil olmadığım deneyimlerimi görmek ister misin tatlım?" Alayla gülümsedi. Yumuşak dokulu eliyle parmaklarını adamın hafif sakallı esmer tenine indiren Cemre kendi cesaretine hayran kalmıştı.

Gülümsemesi yüzünde solan Aslan , öfkesine öfke katan bu kızın en sonunda sertçe dudaklarına kapandı. Kolları arasında adeta bir kuş gibi çırpınan kızın lavanta kokusunu hissettikçe daha da bastırdı kendine. Romeo'sunu sahnede öptüğünü görünce zaten bu anı düşlemişti Aslan.
••••••••••
Kendisini sarsan Yigit'e döndü gözleri. Gözünden akan damlayı diken Aslan , kalbinin acı içinde kıvrandığını hissetti. Sanki bir el tutmuşta sıkıyordu avuçlarında.
Etrafını saran kalabalıktan geçmeye çalışırken kolundan tuttu Yiğit.
"Bırak beni " daha da sıkıldı kolu.
"Sana bırak dedim Yiğit görmedin mi halini heryeri yara bere içinde"
"Şimdi değil Aslan, adamların silahı var vermezler Cemreyi"
Güçlükle dışarı çıktı. Peşi sıra Yiğitte geldi arkasından. Sakinleşmeye çalışarak cebinden telefonunu çıkardı. Rehberinden istediği ismi bulunca arama tuşuna dokundu.

"Halil , bana yarım saat içinde eli silah tutan güvenilir adamlar gönder!"
Bulmuşken bırakamazdı Juliet'ini.

DELİCEMRESİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin