4

1K 78 7
                                    

Bundan sonra ne yapacağımızı bilmiyordum. Yemek için okul etrafında bir kafeye gitmiştik, hala yorgundum. Benjamin sessizdi.

Okulun kapısına çıkan sokağa döndüğümüzde karşımızda Chris'i gördük. Başını yavaşça kaldırdı. Ama gözlerindeki bakış beni hayatımda ilk kez korkuttu. Bana bakmıyordu, Benjamin'e bakıyordu.

"Seninle konuşmak istediğimi belirttim," dedi korkuttucu biçimde sakin bir sesle. Gözleri bana döndü. "Ama onun yerine Ben ile randevuya çıktın."

"Ben de seninle konuşmaya çalışmıştım." Diye hatırlattım. "Her şey ne kadar da hızlı değişiyor."

"Biz düşman değiliz Anna."

"Keşke samimi olduğuna inanabilseydim." Diye mırıldandım. Tüm düşmancıl bakışları gözümün önünden geçti.

"Hadi," dedi Chris, elini uzattı. "Benjamin'den uzakta konuşalım."

Uzattığı eline baktım. Hayatımda hiçbir eli bu kadar tutmak istememiştim ama kendimi durdurdum. "Benjamin'in yanında da konuşabilirsin."

Uzandı ve beni kolumdan yakaladı, dikkatle, yavaşça kendine çekti ama Benjamin onu durdurdu. "Ne dediğini duymadın sanırım." Diye uyardı onu. Bir adım atıp Chris'e yaklaştı.

Chris ona döndü. Gözlerinde yine o düşman bakışlar gezindi. "Buna karışma Benjamin."

"Neden?" Diye sordu ve sırıttı. "Beni rakip olarak görmen her zaman tatminlik vericiydi ama bu apayrı bir şey,"

"Sırf bu yüzden onu kullanıyorsun," Chris de ona bir adım attı. "Ama artık kullanamayacaksın."

"Bunu ona sormaya ne dersin," diye önerdi ama onu aşağılar gibi baştan aşağı süzdü. "Ama senden böyle bir medeniyet belirtisi beklemek boş bir umut."

Chris bana döndü, Benjamin de döndü. "Hadi," dedi Chris yumuşak bir sesle. "Gidip bir şeyler içelim."

Ne yapacağımı bilemeyip Benjamin'e baktım. Hayır demesini bekledim ama yavaşça başını salladı. Bu noktada ona hayır demenin her şeyi kötüleştireceğini fark etmişti.

Ne ara Benjamin'i tutmuştum bilmiyordum ama onu bıraktım ve Chris'e dönüp hafifçe başımı salladım. "Kahve içelim," diye mırıldandım ve önden gitmeye başladım.

Bana hemen yetişti. Yanımda yürümeye başladı. En yakın kahveci karşı kaldırımda olduğu için hızlıca içecek bir şeyler aldık, sonra beni sakin bir yere götürdü. O sırada kağıt pipetimle kahvemdeki sütü karıştırıyordum.

"Neler oluyor," dedi kendi kendine. "Nasıl bu hale geldik? Anna, bana bak." Başımı kaldırıp ona baktım. "Ne zamandan beri birbirimizi sinir etmek için başkalarıyla takılıyoruz?"

"Bunun cevabını bilmediğini mi söylüyorsun?" Dedim inanamayarak. "Her şey senin suçun. Ya beni hiç öpmeyecektin ya da öptükten sonra tam bir aptal gibi davranmayacaktın Chris. Teşekkürler, her şeyi batırdın."

"Benjamin seni yanına çağırdığında..." durdu ve elini saçından geçirip derin bir nefes aldı. Elindeki kahveyi çöpe fırlattı. "Yine olsa yine yapardım Anna."

"Beni herkesin içinde rezil etmekten mi yoksa kalbimi kırmaktan mı bahsettin anlayamadım." Kollarımı bağladım ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

Elini saçından çekti. Omuzları çöktü. "Özür dilerim." Diye fısıldadı yüreğimi dağlayan bir sesle. "Sadece, eskisi gibi olalım."

"Neden? Caroline yerimi dolduruyor gibiydi."

"Çünkü dayanamıyorum!" Diye bağırdı bir anda. Bana döndü ve üzerime geldi. Geri adım atmadım. "Her an seni arıyorum ama her seferinde o şerefsizin yanında oluyorsun!" Diye bağırdı. Durdu. "Seni özledim." Diye fısıldadı.

Sonraki saniye uzandı ve gözyaşlarımı sildi. Ne zaman akmışlardı bilmiyordum. "Ben de seni özledim." Diye fısıldadım. "Ama beni çok kırdın." Öptüğü için değil, gittiği için.

"Özür dilerim." Dedi tekrar. Yanaklarımı kavradı ve alnını alnıma dayadı. "Beni affet Anna. Lütfen."

Bir anda güldüm. "Ah, seni süründürmem gerekiyor ama hep yufka yürekliydim."

Güldü. Tekrar güldüğünü görmek dünyamı aydınlattı. Geri çekildim ve onu inceledim. "Ya Caroline?" Diye sordum.

"O benim arkadaşım," dedi gayet normal biçimde. "Aynı sen gibi."

Ve sana aşık, aynı ben gibi. En azından olmak üzere.

"Ya Benjamin?" Dedi umursamıyor gibi gözükmeye çalışarak.

Gerçekten, iki günlük Caroline'dan uzaklaşmıyordu ve utanmadan Benjamin'i soruyordu. Tabii ki de Benjamin'i bırakmıyordum. Bırak diye başımın etini yese de bırakmazdım.

"O benim arkadaşım." Diye omuz silktim.

"Ama derslerde benim yanımda oturacaksın, değil mi?" Gülmemi engelleyemedim. Başımı salladım. Kahvemi yudumladım.

"Bunu çözdüğümüze ne kadar mutlu olduğumu anlatamam," diye itiraf etti Chris. Geldi ve kolunu omzuma atıp beni okula ilerletti. "Hep bir yanım eksik gibi hissediyordum."

"On yaşından beri yakamdan düşmedin Chris. Normal bence." Güldük.

Okuldan içeri kolu omzumda girdik.

Caroline morardı.

Benjamin keyifle gülümsedi ve göz kırptı.

Ben de Chris'in kokusunun tadını çıkarttım.

shot | chris evansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin