5

1K 67 7
                                    


Benjamin soluma oturduğunda, sağımdaki Chris bariz biçimde gerildi.

"Merhaba," diye selam verdi Benjamin. Bize bakmıyordu, gerçi hiçbirimiz birbirimize bakmıyorduk. Hepimizin gözleri tahtadaydı. "Sizi bir arada görmek çok güzel."

Yutkunup Chris'in cevap vermesini bekledim ama vermediğinde, "Seni görmek de öyle," dedim hızla.

Benjamin'in konuşacağını hissettim ama kapıdan giren Caroline ile sözü başlamadan kesildi. Bu kızla ne zamandır her dersimiz aynıydı? Bize ilerlerken göz göze geldik ama hemen gözlerini Chris'e çevirdi. Geldi ve Chris'in sağına oturdu.

Nefes almadığımı ve masayı ellerim beyazlayana kadar sıktığımı, Benjamin beni dürttüğünde fark ettim. Derin bir nefes aldım. Normalde kimseye kin beslemezdim ama Caroline... ah, Caroline... başına büyük iş açtın.

Benjamin bana eğildi. "Eğer dışarıdan izliyor olsaydım bu bana büyük keyif verirdi ama lütfen bacağımı sıkmayı bırak."

Şaşkınca elime baktım ve yavaşça elimi bacağından çektim. Ne ara elim bacağına gitmişti hiçbir fikrim yoktu. "Kusura bakma."

"Güçlü kadınlar hoşuma gidiyor, bir ara tekrar yapalım."

Hızla koluna vurduğumda güldü. Chris'e döndüğümde Caroline'a bir şeyler dediğini gördüm. Birkaç saniye sonra durdu ve bana döndü. "Sen yokken neler oldu inanamazsın." Diye mırıldandı.

Kaşlarımı kaldırdım.

"Jeremy aradı." Lisede kavga ettiği salağın tekiydi. Böylece dersin kalanında birbirimiz yokken olanları özetledik. Ben elbette Benjamin'li kısımları geçtim.

Ders çıkışında dördümüz beraber sınıftan çıktık ama Benjamin elini belime koydu. "İzninizle," dedi, Chris ve Caroline'a dönüp. Caroline benim duyabileceğim seste hiçbir şey söylememişti henüz. "Önceden verdiğimiz bir sözümüz var."

Chris'e tebessüm ettiğimde başını salladı. Böylece onları koridorda bıraktık ve Benjamin ile önden gittik, birkaç metre mesafe koyduğumuzda elini belimden kalçama indirdi yavaşça. Chris'in onu oracıkta dövmesini bekledim ama hiçbir şey olmadı.

"Bu yaptığın hiç hoş değil." Dediğimde hemen elini geri belime koydu.

"Yanında Chris ile okula giren kişi diyor bunu," dedi öğlene ithafen. "Sınıftaki o dörtlü dünyayı fethedebilir. Gerçi Caroline'ın varlığıyla yokluğu bir, o yüzden sınıftaki üçlü desem daha doğru."

Köşeyi döndük. "Neler olduğunu öğrenmek için kendini bile kesebilirsin gibime geliyor."

"Evet, anlat bakalım. Henüz ilan-ı aşk gelmemiş gibi duruyor ama buzları eritmişsiniz."

"Özür diledi."

"O kadar mı?"

"Bensiz eksik hissediyormuş ve hep beni arıyormuş ama her seferinde senin yanındaymışım."

"Ben buna kıskançlık dışında bir şey demem." Sırıttı ve yürürken başını bana çevirdi. "Sen ne dedin?"

"Aptal gibi davrandığını söyledim. Beni kırdığını falan." İç çektim. "Konu resmen iki dakikada halloldu."

"Ah hayır, o protokol kısmı." Başını iki yana salladı. "Söylemesi gerekeni söyledi ama söylemek istediğini söylemedi Anna. O yüzden kısa sürdü. Ama o günler de gelecek, merak etme."

"Bu arada," dedim ve adımlarımı bahçenin ortasında durdurdum. "Caroline'ı bu işin dışına çıkart. Bir ders önce laf soktuğum kızla yan yana oturmak beni yıpratıyor."

Yüzümü inceledi. O kadar uzun inceledi ki beni duymadığını sandım. "Tamam," dedi sonunda. Sonra gülümsedi. "Rakibin olmasına dayanamıyorsun değil mi?"

"Sadece," dedim tekrar yürümeye başlarken. "İpin ucunu kaçırmaktan korkuyorum." Diye itiraf ettim. Herkesin karanlık tarafı vardı. Benim de vardı tabii.

"Namını duydum. Bahçede ailene küfreden bir kız o gece ayaklarından tavana asılı biçimde bulunmuş. Ertesi gün okuldan ayrılmış. Tavana asma kısmındaki zincir detayına hayran kalmıştım."

İç çektim, hatırlamak istemediğim ve pişman olduğum anlardı onlar. "Caroline sırf sevdiği kişi için savaşıyor diye ona böyle bir şey yapamam."

"İşte, beklediğim itiraf." Ona ters bir bakış attığımda omuz silkti. "Merak etme, pişman olmana gerek kalmayacak."

Başımı salladım. "Teşekkürler Benjamin."

Birkaç saniye cevap vermedi. "Benim için bir zevk." Diye mırıldandı.

"Ya oyun gecesi?" Diye sordum. "Caroline aramızdan çekildiğinde Chris'in partneri olmayacak. İkimizin yan yana oturmasına göz yumacağını sanmam ama aynı şekilde Chris ve ben de oturamam. İşler pek istediğimiz gibi gitmeyecek gibi."

Güldü. "Tam bir inatçı," diye kabul etti. "Ama yeni kurallar düşünüyorum. Partner olayı ortadan kalktı. Herkes bireysel. Karttakini kiminle yapacağını belirlemek için de şişe falan çeviririz."

"Buna bazı illegal şeyler katacağına eminim."

"Tamamen bağımsız biri şişeyle ilgilenecek." Diye söz verdi. Ama bana dönüp göz kırptı. "Yine de, tam bağımsız diyemeyiz. Büyük oranda bağımsız."

Gülerek göz devirdim. "Kafan gerçekten şeytanlığa çalışıyor."

"Ve yeni kartlar ayarladım." Diye devam etti. "İtiraflar, öpücükler, kucak dansları havada uçuşacak."

"Bu beni korkutmaya başladı."

"Sadece şunu söyleyeyim, kimden hoşlandığını soran bir kart çıktığında iç. Çünkü cevap verip beni söylersen Chris yıkılır ve vazgeçer ama cevap vermezsen umutlanır." Beni bir ağacın gölgesindeki banka oturttu. "Gerçi, benim gibi düşünmeyi öğrendin. Zorlanmayız."

"Sadece," diye mırıldandım. "Öpüşmelerde Chris ve beni başkalarıyla eşleştirme. Yoksa kendimi gerçekten orospu gibi hissedeceğim. Şu an hissetmediğimden değil."

Tebessüm etti. "Merak etme." Dedi. "Bu hafta tamamen Chris'i umutlandırmak için olacak."

"Pekala."

"Ne yap ne et onu o oyuna getir." Diye uyardı. "Anladın mı?"

Başımı salladım. İç çekmeden edemedim. Başımı nasıl bir belaya sokmuştum bilmiyordum ama sonu iyi bitsin diye ruhumu bile satabilirdim.

shot | chris evansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin