Sonraki günler işkence gibiydi. Onunla konuşamamam yetmezmiş gibi Caroline peşine takılmıştı.
Artık bize bakmıyordu, onları ben izliyordum. Benjamin yanımda yorum yapıp duruyordu. Yine işleri tersine çevirmişti işte.
Hayatımda ilk kez elimdeki kalemi kemiriyordum. Kalemi ağzımdan çektim ve o geceden iki gün sonraki öğlen dersinde Benjamin'e döndüm. Chris'in yanına oturacak kişiyi o ayarlamıştı.
"Caroline'ı oyundan çıkar."
"Neden? Eşit şartlarda savaşmak daha iyi değil mi?"
"Değil." Diye tısladım.
"Büyük ihtimalle Chris de böyle hissetti." Diye dudak büktü. "Ne kadar da uzun dayandı. Ama sen daha ikinci günde pes ettin."
"Sorun o değil," diye inkar ettim. "Kız ona aşık gibi bakıyor. Başımıza dert açacak. Sen bana aşık değilsin o yüzden aynı şey değil." Bu kısım doğruydu. Bazen Caroline'ın bana bakışını yakalıyordum da, sanki beni öldürmeyi hayal ediyor gibiydi. Kızım, o hayalleri çok kişi kurdu ama kimse ulaşamadı.
"Sana aşık olmadığımı nereden çıkardın?" Suratı ciddi olduğu için cevap vermeden önce duraksadım.
"Beni Chris'e ayarlamaya çalışıyorsun çünkü."
"Belki de bunlar büyük planın bir parçası."
"Şike yapmayacağına söz verdin. Hem büyük planlarla uğraşmazsın."
"Aslında en sevdiklerimdir." Göz kırptı.
Gözlerimi devirdim ama birkaç saniye sonra korkuyla ona döndüm. "Bu büyük planın parçası değil, değil mi?"
Az daha dersin ortasında kahkaha atıyordu ama dürttüğümde öksürüğe çevirdi. Etraf sakinleştiğinde, "Hayır," dedi nefesi kesilmiş biçimde. "Seni tavlamak için daha etkili bir yol kullanırdım, emin ol."
Derin bir nefes almadan edemedim. Rahatlamış biçimde önüme dönerken Chris ile göz göze geldim. Sol kaşını iki kez, sağ kaşını bir kez kaldırdı. Şaşkınlıkla bakakaldım. Bu konuşmak istediğinde kullandığı bir mesajdı. Önüne döndü ve kalkıp hocadan izin alarak lavaboya gitti.
"Benimle konuşmak istiyormuş." Diye fısıldadım.
"Merak etme, sesli konuşmadık. Kimse planlarımızdan haberdar değil."
"Kavga etmek istiyor kesin."
"Belki sen ve Caroline için düello ayarlayacaktır." Gülüşünü elinin ardında gizledi.
"Gülme, planın bu kadar hızlı işe yaradıysa bombok demektir."
"İşe yaramadı. Henüz. Hala Caroline engeli var."
İç çektim. "Gitmeyeceğim. Herkesin gözü üzerimizdeyken onun ardından çıkıp ikimizi de rezil edemem."
"Mantıklı konuştuğunda sana aşık olduğumu hissediyorum." Dedi bana dönüp.
"Sağol." Diye geçiştirdim. Sırıtıp önüne döndü. Bir dakika sonra Chris döndü. Gözlerini benden ayırmadı. Ama ben, ondan ayırdım. Dikkatimi derse verdim, en azından denedim.
Dersten çıktığımızda koridorun köşesinde beklediğini gördüm ama bir de öncü birliği vardı tabii ki. Ondan çok çok daha önce, Caroline önümü kesti.
"Senin derdin ne?" Diye sordu bana tepeden bakmaya çalışarak ama bugün giydiğim topuklu botlar sağolsun bakamıyordu.
Kaşlarımı kaldırdım. "Seninle ne gibi bir derdim olabilir ki?"
Sınıfın yarısı çoktan etrafımızda toplanmıştı. Caroline'ın başının üzerinden Chris'in buraya geldiğini gördüm.
"Hem Chris'e hem de Ben'e aynı anda sahip olmaya çalışıyorsun. Ama kötü haber tatlım, Chris çoktan kapıldı."
Ona gülümsedim. Gülümseyişimle dondu kaldı. Gülümseyişimle tüm bakanlar donakaldı. "Chris'in bundan haberi var mı?" Dedim sakince.
Gözlerini kırpıltırdı. "Görmüyor musun? Artık benimle. Hem ikisini de idare etmek istediğini inkar etmedin."
Farkında olmadan üzerine eğilmiştim. Doğruldum ve o sırada tırnaklarımdaki altın rengi ojeyi kontrol ettim. "Çünkü nefesimi boşa harcayamam Caroline." Arkasındaki Chris ile göz göze geldim. "Kız arkadaşının paranoyaklığı için psikiyatr randevusu öneririm." Tekrar gülümsedim ve tekrar etraf buz tuttu.
Benjamin ile yanından geçerken beni hafifçe yavaşlattı, "Sevgilim değil," dedi ama durmadım. Caroline'ı kudurttuğum için geri kalan şeyler pek umurumda değildi.
Benjamin elini belime koydu. Kalabalık kısmı aşıp başka bir koridora girdiğimizde kulağıma fısıldadı. "Galiba az önce sana aşık oldum."
Güldüm, bu seferki normal bir gülüştü. "Bunu çok söylemeye başladın. Bu beni korkutuyor."
"Asıl diğerleri korksun." Adımları yavaşlayınca ben de yavaşladım. "Düşünsene, ikimiz beraber tüm üniversiteyi fethediyoruz."
"Erkeklerin şu savaş arzusu beni hep şaşırtıyor."
"Sen de o yüzden benimle anlaşma yapmadın mı?" Durdu ve bana döndü. Etrafımızdan insanlar geçip gidiyordu. "Bu olayı oyun gününde öpüşerek devam ettiremeyiz yoksa çok uzun sürer. Bundan sonra birlikte olduğumuz her an çok yakın olacağız Anna."
"Bunun ters etki yapmayacağından emin misin?"
"Az önce Chris, o benim sevgilim değil, demedi mi? İşte, işe yarıyor." Bunu duyması beni şaşırttı ama haklıydı. İşe yaramasaydı Chris önce konuşmak istemez, sonra iki ara bir derede açıklama yapmazdı. Çenemin ucundan tuttu, yüzümü yüzüne yaklaştırdı. "Geliyor."
"Bu iyi bir fikir değil," dedim istemsizce.
"Göreceğiz," dedi ve yavaşça dudaklarımdan öptü. Geri çekildi, başım istemsizce Chris'e döndü.
Yumruklarını bir sıkıp bir gevşetiyordu, saldırmaya hazır bir boğa gibi gözüküyordu. Ama sakince yanımızdan yürüyüp geçti. Eskiden durduğu yere bakarken, "Vahşileşmesini beklemiştim." Diye itiraf ettim.
"Bu sefer şaşırttı." Ona döndüm. Dudağının kenarı kıvrıldı. "Hadi gidelim."
Başımı salladım. Adımlarım bu sefer yorgundu ve sadece günün ortasındaydık. Uyumayı diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shot | chris evans
Fanfictionwhy can't i find no one like you? #1 steverogers - 21.08.21