Bitiş

928 61 25
                                    

Kahve siparişimi beklerken yanımda belirdi. "Üzgünüm Anna."

"Tamam." Dedim sakince kahvenin hazırlanmasını izlerken.

"Sadece, eğer çıkıyorsanız söyle." Devam eder gibi oldu ama durdu ve nefesini verdi.

"Tamam." Dedim tekrar ilgisizce. O sırada kahvem hazır oldu ve elimi uzattım ama kolunu yakaladı ve beni ona bakmaya zorladı.

Perişan gözüküyordu. Belki de öyle görmek istiyordum. "Lütfen tamam dışında bir şey de Anna." Yutkundu. "Endişeleniyorum."

Bu niye iyi hissettirdi bilmiyorum. Elbetteki gözlerindeki hüzün ve yorgunluk değildi beni iyi hissettiren, endişelenmesiydi. Bu bana suçlulukla karışık mutluluk verdi.

"Endişelenmene gerek yok," diye başladım. Dönüp kahvemi aldım. Yürümeye başladığımda yanımda yerini almıştı. "Böyle şeyler olur. İnsanlar kavga eder. Sonra da barışır. Büyütülecek bir şey yok."

Bahçede beni bir ağacın gölgesine götürdü. Birkaç adımlık yolda kahvemle ilgilendim. Sonunda bana döndü. "Anna," durdu ve birkaç nefes boyunca beni izledi. "Benjamin beni geriyor."

Kaşlarımı kaldırdım. "Nasıl yani?"

"Sanki sana bakışında, dokunuşunda, konuşmasında bile bir sorun var." Derin bir nefes aldı. "Onun yanında panik atak geçirecek gibi hissediyorum."

Ah, siktir.

Nefeslerinin hızlanmaya başladığını fark ettim, göz teması kurmuyordu. Elleri havada sallanıyordu. Panik atak başlangıcıydı bu.

Aceleyle bardağımı yere koydum ve onu yanaklarından yakaladım. "Chris sakin ol. Derin nefes al." Kendim sesli biçimde alarak ona gösterdim. Bana bakıp beni taklit etti.

"Onunla görüşme," dedi birkaç nefes sonra zar zor.

"Tamam," dedim aceleyle. İnanmış gibi gözükmüyordu. "Bugün sadece seninleyim Chris, sakin ol."

Gözlerini yumdu ve birkaç nefes daha aldı. Titremesi durdu. Birkaç dakika iyice sakinleşmesini bekledim ve onu bıraktım.

Tek umudum, beni kandırmamış olmasıydı. Ama gözlerini açtığında karşılaştığım zafer ifadesi tamamen aksini kanıtlıyordu.

Bu sefer sineye çekemezdim. Beni intikam için öpmesi başka, tamamen duygularımı kullanıp beni kandırması başka.

"Sana inanamıyorum." Diye fısıldadım dehşet içinde. Önce kaşlarını çattı, sonra anladığımı fark etti ve kaşları gevşedi. Geri adım attım. "Seni tanıyamıyorum."

"Anna."

Ona arkamı döndüm ve sadece uzaklaştım. Bana aşık olması imkansızdı. İnsan aşık olduğu kişiyi bu şekilde kullanmazdı. Ben de düzgün şeyler yapmamıştım ama asla onun zayıf noktalarını kullanıp kandırmamıştım. Bu yaptığı şerefsizlik bile değildi, apayrı bir seviyeydi.

Nasıl oldu bilmiyorum ama önüme bakmadan yürürken bir anda kendimi Benjamin'in yanında otururken buldum. "Ah," diye homurdandı, "yine ne oldu?"

"Seninle konuşmayayayım diye panik atak geçiriyor numarası yaptı." Dedim tek nefeste.

"Bu onu bile aşan bir şey." Diye homurdandı. Gözlerim çimlerdeydi yani pek bir şey gördüğüm söylenemezdi.

"Artık istesek de eskisi gibi olamayız." Diye mırıldandım. "Vazgeçelim gitsin. Mustang'imde ağlarım hiç değilse."

"Hayır," dedi hızla. Yüzümü kendine çevirdi. O an arkadaş grubunun ben varken ortalıktan kaybolduğunu fark ettim. "Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik Anna. Ya devam edeceğiz ya da boğulacağız. Anlıyor musun?"

shot | chris evansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin