•16• geçmişin sırları

1.4K 128 140
                                    

Eğer kafeste doğmuşsanız gökyüzünü cehennem sanarsınız...

"Bir gün daha dinlenmelisin."

"Hayır Remus gerek yok... Bunu beşinci kez söyleyişiniz, çıkacağım işte!"
Sinirle saçlarımı topladım ve cübbemi düzelttim. İki günün sonunda yaram iyileşmiş sayılırdı, hala acısı kendini belli ediyordu ama sorun yoktu.

Yat yat sıkılmıştım ve bunalmıştım derslere girmeye veya bahçeye çıkıp hava almaya ihtiyacım vardı.
"Sirius sevgiline bir şey söyle bizi dinlemiyor!"
Sevgilisi yesin onu canım...

Lily bıkmışçasına konuşurken onu pek taktığım söylenemezdi, Lily ve Remus sabahtan beri 1 gün daha kal diye ağzıma sıçmışlardı ve bence asıl bıkan bendim!
Sirius gülerek yanıma geldi ve biraz eğilip omzuma çenesini koydu.
"Beni çok dinler ya."

"Evet dinlemem, çıkacağım."
Sirius omzuma öpücük kondurdu ve elimi tutup mutlu mutlu önden gitmeye başladı. Gerçi O sırada Remus ve Lily'e bakarak el haraketi çeken benden habersizdi tabii...

"Yemin ederim bu kız uslanmaz!"
Peter arkamızdan söylenirken biz çoktan revirin olduğu koridoru geçmiştik.

"Sirius Dersin ne?"

"Biçim değiştirme senin?"

"İksir..." Yüzümü buruşturdum.

"O bunağı hiç sevmiyorum."

"Slughorn'a bunak deme Sirius! İyi bir profesör o..."
Biçim değiştirme sınıfına varana kadar Slughorn iyi mi yoksa kötü mü tartışması yapmıştık ve kazanan ben olmuştum, her zamanki gibi!

"İyi dersler Siri!"

"Sana da İyi dersler güzelim"
Sarıldım ve iksir sınıfına, zindanlara doğru koşmaya başladım. Sirius son kez arkamdan bağırınca koridorun sonundan ona el salladım.
"Koşma, hala yaran var! dikkatli git!"

"Giderim!" Gitmedim ama bunu bilmesine bence gerek yoktu.

İksir sınıfına vardığımda içeriye girmeden üzerimi son kez düzelttim. İçeriye girer girmez her zamanki bunaltıcı hava beni karşıladı.
Boş masalardan birinin önüne geçerken tuhaf bir şekilde bu sınıfı özlediğimi fark etmiştim. Bunda az kalsın ölüyor olmamın da etkisi elbette büyüktü ama yine de içimdeki tuhaf hisse engel olamamıştım.
Önümde oturan, hakkında sadece bir iki dedikodu duyduğum kızı sayfa sayısını sormak için dürttüm.
"Sayfa kaçtayız?"

Beni küçümser gibi incelemesine kaşlarımı çatarak tepki vermem onun tiksindirici bakışlarını arttırmıştı.
Keşke 'ben ölümyiyenim ve lorduma aşırı bağlıyım. Bu yüzden senden nefret ediyorum.' deseydi daha az belli ederdi ölümyiyen olduğunu.

"Hey! Sadece sormuştum! Aptal aptal tavırlarını çekebilecek birini arıyorsan o ben değilim. Lanet olası sayfayı söyle sadece."

"Üzgünüm, sürtüklerle Muhattap olmuyorum!"

Kaşlarımı alayla kaldırırken dudağımı sahte bir şaşkınlıkla büzdüm.
Üzgünüm ancak ben asla altta kalmam tatlım..
"altında olmadığı kalmamış birinin bana sürtük demesi mi? Hmm buna gülerim..."

"Sen... Sen... Ne hakla-"

"Lütfen lanet olası çeneni yorma ben başka bir yere geçerim."
Tabii ki onun konuşmasına izin vermeyecektim, günümü mahvetmeye hiç ama hiç niyetim yoktu.

Başka bir sıraya geçtikten sonra nihayet önümdeki öğrenci gerizekalı bir asalak çıkmamış bana sayfayı söylemişti. Zaten bir kaç dakika sonra da profesör Slughorn ve onun favori öğrencisi Severus sınıfa girmişti. Snape iksir dersinde olağan dışı bir şekilde çok başarılıydı bu da Slughorn'nun dikkatini çekmişti.

Arrow - S.B.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin