iki

1.4K 181 103
                                    

"Seo Changbin, Lee Felix için burdayım."

Hyunjin adamın yüzüne ifadesizce bakmaya devam etti. Ne cevap vermesi gerektiğinden emin değildi ve karşısındaki adam tehlikeli bir tipe benziyordu. Ne zaman koruma iç güdüsü geliştirdiğini bile bilmedigi çocuğa zarar gelmesini istemiyordu.

Konuşmaya fırsat bulamadan Jeongin arkasından çıktı. "Ne yapacaksın Felix'i?" Hyunjin çocuğun bu kadar patavatsız olmasına ilk defa teşekkür etti. Changbin yüzündeki gülümsemeyi tutmanın artık daha fazla işe yaramayacağını, karşısındakilerin antipatisini çoktan kazandığını farkettiğinde buz gibi bakışlarını mavi saçlı çocuğa çevirdi.

"Burada mı, değil mi?" Jeongin'in üzerine doğru bir adım attı. Jeongin de aynı şekilde adamın üzerine yürüdü. "Sorumu duymadın galiba. Ne yapacaksın Felix'i dedim. Cidden burada bir sorun var heralde." Karşısındaki adamın kulağını işaret etti. Changbin çocuğun havadaki elini kavradı. "Bana bak velet-"

Hyunjin durumun elden çıktığını farkettiğinde Jeongin'i kedi yavrusu gibi ensesinden tutup tekrar arkasına çekti. "Felix'in neyi oluyorsun?" Changbin gömleğinin bileklerini düzeltirken bıkkınca cevap verdi. "Arkadaşıyım" Jeongin Hyunjin'in arkasından kafasını uzattı ve alayla konuştu; "Keriz mi sandın lan sen bizi?"

Changbin giderek sinirlerine daha çok dokunan çocuktan gözlerini ayırmadan konuştu. "Şu çocuğu susturacak mısın yoksa-" Jeongin tekrar sözünü kesti "Yoksa ne?" Changbin gülümsedi "Bilmek istemezsin."

Hyunjin gözlerini sinirle adama dikti. "Bizi tehdit mi ediyorsun?" Changbin çenesiyle Jeongin'i gösterdi. "Sevgilini tehdit ediyorum sarışın." Hyunjin sevgilin lafına tepki vermedi, bir yabancıya kendini açıklamasına gerek yoktu. Belki Jeongin'in 'sevgilisinin' burada olduğunu bilmek adamın çocuğa hareketlerini sınırlamasına sebep olurdu. Tabii bu düşüncesi Jeongin kusma sesleri çıkarana dek sürdü. "Sevgilim mi?" Jeongin alayla güldü.

Jeongin sinir bozucu tavırlarına ve soğuk bakışlarına rağmen sevimli bir çocuktu. Çöl tilkisini andıran çekik gözleri, kocaman göz bebekleri ve güldüğünde açığa çıkan gamzeleriyle porselen bir bebeğe benziyordu.

Hyunjin çocuktan pek haz etmezdi ama güzelliği inkar edilemezdi. Çocuk tüm sert tavırlarına rağmen korunması ve sarmalanması gerekilen bir şey gibi hissettiriyordu. Changbin için de aynen bu oldu. Çocuk gülmeye başladığında çizgi haline gelen gözlerine ve içe göçen gamzelerine dikkatle baktı. Çocuğun yüzünü alaydan ve sinirden uzak bir ifadeyle, neredeyse hayranlıkla incelemeye başladı.

Hyunjin Changbin'in ifadesinin yumuşadığını gördüğünde kaşlarını çattı. Adamın verdiği havadan ve Felix'in bugünkü aceleci tavrından dolayı şüpheyle adama baktı ve Jeongin'e döndü. "Jeongin sen git. Kalan yerleri halledip kapatırım." "Ama-" Hyunjin sinirle mavi saçlı çocuğa döndü. "Jeongin. Lafımı ikiletme." Jeongin reddetmek istese de çocuğun bakışlarını görünce duraksadı. "Her neyse. Bananeyse zaten o çocuktan."

Masanın üzerindeki telefonunu aldı ve Changbin'e omuz atarak geçmek üzereyken kolunda bir el hissetti. "İyi geceler, Jeongin-ah." Changbin adını yeni öğrendiği çocuğa gülümsedi ve Hyunjin müdahele edemeden çocuğun kolunu bıraktı. Jeongin adama anlamazca baktı. "Manyak amına koyayım" yanlarından uzaklaşırken mırıldandı.

Changbin kafeden çıkan çocuğun arkasından küçük bir kahkaha attı ve eliyle Jeongin'in gittiği yeri gösterdi. "Eğlenceli bir şeye benziy-" lafını bitiremeden yakasında hissettiği eller ile şiddetle duvara çarpıldı. "Kimsin sen?" Hyunjin bağırdı. Changbin çocuğun sinirine güldü. "Sinir problemlerimiz mi var biraz?"

Hyunjin Changbin'in yakasındaki elini sıkılaştırdı ve sorusunu kelimelerin üzerine basarak tekrarlarladı. "Kimsin sen?" Changbin sorusunu tekrar görmezden geldi. "Az önce sinirini gayet iyi saklıyordun, bu konuda tecrübeli olmalısın." Gözlerini Hyunjin'in gözlerinden bir saniye bile ayırmadı. "Jeongin'in bu halini görürse senden korkmasından mı endişelendin yoksa? Ne tatlı." Hyunjin dişlerini sıktı.

"Onun adını ağzına alma." Changbin omuzlarını silkti. "Adını söylememeliydin o zaman. Bir kere duyduğum seyi unutmam zordur" Hyunjin sinirden ellerinin titrediğini hissetti. Karşısındaki adamı mutfaktaki bıçaklardan biriyle deşmek istiyordu. Changbin Hyunjin'in ifadesine etkilenmişcesine baktı. Çocuğun gözünün döndüğü belliydi ve karşısındaki çocuğun kafasına ne kadar kolay girilebildiğini görmek onu eğlendirmişti.

Hyunjin yakasındaki ellerini çekip Changbin'e yumruk atmaya çalıştı ama eli daha yanağına ulaşmadan Changbin tarafından yakalandı. Hyunjin durumunu umursamadan konuştu. "Jeongin'den uzak dur."

Sabrının taşmaya başladığını hisseden ve zamanının kısıtlı olduğunu bilen Changbin sinirle ellerini çocuğun boğazına sardı ve yerlerini değiştirerek sarışın çocuğu sertçe duvara çarptı. "Sabrımın bir sınırı var, çöl tilkisiyle ne yapacağım bana kalmış. Şimdi son kez soruyorum; Lee Felix nerede?"

Hyunjin kesik nefesinin ardından konuştu; "Cehennemin dibinde." Changbin boğazındaki eli daha da sıktı. Bu sefer baskı uygulamıyor, çocuğu gerçekten boğuyordu.

"Oyun oynamıyoruz burada. Bana Felix'in yerini söyle. Hemen." Hyunjin kesik nefesinin ardından konuştu "O yaraları ona sen verdin değil mi?" Changbin çocuğun boğazındaki elini çekti ve şaşkınca Hyunjin'e baktı.

Hyunjin ani gelen hava ile öksürmeye başladı. "Sana o yaraları gösterecek kadar güveniyor mu?" Hyunjin nefes alış verişlerini düzene sokup iyice doğruldu ama cevap vermedi. Changbin Hyunjin'i inceledi. "Yerini söylemeyeceksin ha?" Yerini ben de bilmiyorum ki amına koyayım  Hyunjin sert ifadesini bozmadı.

Changbin çocuğun yüzüne bakıp gülmeye başladı "Sen de yerini bilmiyorsun değil mi?" Gülmesi daha da şiddetli hale geldi, eli ile alnını ovuşturdu. "Zamanımı boşa harcadığıma inanamıyorum." Hyunjin adamın kendi kendine söylenmesini umursamadı. "Felix'e neden zarar verdin?"

Changbin çocuğun yüzüne acıyan bir ifadeyle baktı. "Çevrendeki insanların hayatları hakkında o kadar fikrin yok ki neredeyse senin için üzüleceğim. Felix'i biraz bile tanımıyorsun değil mi?"

Hyunjin kaşlarını çattı, konuşmaya başlayamadan Changbin sözlerine tekrar başladı. "İçinde o kadar büyük bir sinir taşıyorsun ki beni öldürmeye çalışman için seninkilerden birinin adını söylemem yetti. Aklına girmek fazla kolay."

Yüzüne sinir bozucu bir sırıtma yerleştirdi. "Ama zevkine laf söyleyemem. Felix de Jeongin de değerli parçalar." Hyunjin iki çocuk hakkında bir malmışcasına konuşan adama sinirle baktı. İki dakika önce boğulan kişi o değilmiş gibi tekrar Changbin'in üzerine yürümeye başladı. Changbin bunun üzerine tekrar güldü.

"Ah cidden, inanılmaz bir şeysin. Sana sinirinin ne kadar kolay manipüle edildiğini açıkça anlatalı iki saniye geçmedi ve yine tek bir kıvılcımla üzerime yürüyorsun." Changbin başını iki yana salladı. "Kullanılmak için yalvarıyorsun." Kapıya doğru ilerlerken arkasındaki Hyunjin'e doğru konuştu;

"Felix'i benden önce görürsen lütfen çok yakında tekrar buluşacağımızı söyle." Kapıyı açtı ve gitmeden son kez arkasını döndü

"Sana gelince de; bir ara mutlaka tekrar görüşelim sarışın."



obsession ' hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin