on dört

1K 131 128
                                    

yazdığım en uzun bolum oldu, neredeyse tamamen diyalog dolu bu yüzden sıkıcı bulabileceginizden deli gibi korkuyorum acikcasi...

karakterlerin bu bölümde genç olduklarını unutmayın lütfen, konuşma tarzları yaşlarından ve henüz karakterlerinin oturmamasından dolayı kitabın normal zamanındakinden farklı olabilir ^-^

3 ağustos 2015

Minho parmak uçlarını yere bastırarak oturduğu sandalyenin ayaklarının hafifçe yukarıya kalkmasına sebep oldu, kollarını geriye atarak esnedi. Bugün yeterince yorucu bir gündü. Diğer günlere nazaran ekstra huysuzdu, oldum olası ders çalışmayı ve kütüphane ortamını sevmemişti.

Önündeki kitaba boş gözlerle baktı, sesli bir nefes verdi. Sıkıntıdan ölmek üzereydi. "Bay Seongwoo asla o konudan sormaz, boşa bakıyorsun." Arkasından gelen ses ile korkup başını sesin yönüne çevirdi, gördüğü çocuk ile gözlerini devirdi.

"Yine mi sen?" Karşısındaki gülümsedi. "Beni özledin mi?" Minho boş bakışlarla çocuğa bakmaya devam etti. "Hayır." Önüne dönerken arkasındaki çocuğun onu rahat bırakmasını diledi, yanındaki sandalye çekildiğinde umutları suya düştü. "Yalnızca yardım etmek istemiştim." Çocuk sahte bir kırgınlıkla cevapladı.

"Oturmana izin vermedim." Minho çocuğun dediklerini umursamadan sert bir ses tonuyla konuştu. "İzin istemedim zaten. Hem, burası tüm öğrencilere açık bir alan." Minho gözlerini devirdi, ayağa kalkıp önündekileri toplamak için hamle yaptığı anda sandalyesine geri çekildi. "Minho." Minho kaşlarını çatıp çocuğa ve bileğindeki eline baktı.

"Adımı nereden biliyorsun?" Çocuk alayla gülümsedi. "Hakkında bildiğim şeylerden en basiti bu, Lee Minho." Minho hafifçe gözlerini büyüttü, şaşkınca çocuğa baktı. "Manyak mısın lan sen?"

Çocuk gülümsedi. "Senden daha fazla değil."

"Ne diyorsun?" Minho huysuz bir ifadeyle sordu. Bir türlü bu çocuktan kurtulamamıştı. Yaklaşık iki haftadır sürekli etrafındaydı ama ona basit baş selamları vermekten ileriye gitmemişti hiç. Minho da çocuğun takıntılı aşıklardan biri falan olduğunu düşünüp görmezden gelmeye karar vermişti, onun hayatını etkilemediği sürece kimse umrunda değildi. İstediği tek şey bir an önce mezun olup şu derslerden kurtulmaktı.

Çocuk Minho'nun kolunu bırakıp sandalyede geriye yaslandı, yüzünde pişkin bir sırıtma vardı. "Diyorum ki..."

"Hakkında birkaç şey duydum." Minho kaşlarını çattı. "Ne tür şeyler?"

Çocuk sırıttı. "Gece hayatınla ilgili şeyler."

Minho duraksadı, gözlerini hafifçe kırpıştırdıktan sonra cevapladı. "Efendim?" Çocuk bilmiş bir ifadeyle Minho'ya baktı. "Böyle süt dökmüş kediye dönersin işte."

Minho hızla sandalyesinden kalktı, sandalyenin geriye doğru sertçe ilerlemesi ile çıkan ses yüzünden birkaç öğrencinin kınayan bakışları onlara döndü. "Senin babanı bir döndürürsem-" Arkasındaki kütüphane görevlisinin öksürüğü ile cümlesi yarıda kesildi.

"Burası bir kütüphane, kafe değil." Kadın sertçe konuştu. Minho derin bir nefes verdi. "Bu çocuk beni rahatsız ediyor." Kadın ikisi arasında gözlerini gezdirdi ve kollarını göğsünde bağladı.
"Ya sesinizi alçaltın ya da sorun çıkarmadan gidin lütfen." Minho şaşkınca kadına baktı. "Dediklerimi duymadınız mı?" Kadın tepkisizce Minho'ya bakmaya devam etti.

Minho sinirle masasındaki kitapları sırt çantasına tıkıştırdı. Yanındaki çocuğa bakmadan sırtına taktı. "Düzgünü beni bulmaz zaten, nerde sıkıntılı varsa dibimde." Söylenerek kadının yanından geçti. Arkasındaki çocuğun da onu takip ettiğini farketti ama umursamadan adımlarını hızlandırdı.

obsession ' hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin