Milay yavaş yavaş gözlerini aralamaya başlamıştı. Başında bekleyen stajyer onun uyandığını görünce bir an panikledi ve hemen Uzman Doktor Mustafa Bey’i çağırdı. Doktor odaya geldikten sonra stajyer kızın odadan çıkmasını söyledi . Odada Milay ile yalnız kalmaları gerekiyordu. Böylece onunla daha rahat konuşabilecekti. Stajyer kız hızlı adımlarla odayı terk etti. Kapı kapanır kapanmaz doktor dikkatlice Milay’a bakmaya başladı.
Doktor Milay’ın kendisine gelmesini uzun süre bekledi. Kendisine gelmeliydi, böylece onunla daha temiz bir iletişim kurmuş olacak ve değişecek olan hayatının kararlarını daha net verebilecekti. Birkaç hemşire çalmıştı odanın kapısını ama doktor hiçbirine müsaade etmedi. Başka birilerinin de rahatsız edebileceğini ya da odaya pat diye girebilecek doktorların olduğunu düşünerek odanın kapısını kilitledi. Yatağın ucuna geldi, yatağın başucuna geldiğinde ise sakin bir şekilde beklemeye başladı. Milay çok sessiz bir şekilde yatıyordu. Sakinleştiricinin etkisinden dolayı konuşmaya dermanı yoktu. Gözlerini arada bir açıp kapatıyordu, fakat uzun sürmüyordu bu göz açmalar. Uzun bir süre sonra Milay sonunda gözlerini tamamen aralamayı başarmış, etrafa bakınırken,
“ Nasılsın tatlım? Şimdi daha iyi misin ?” diye sordu doktor,
Milay soruyu duymazdan gelip sessizliğine sürdürmeye devam etti. Doktor hep bir şeyler soruyordu fakat Milay hiç birine cevap vermiyordu. İki tane sakinleştirici fazla gelmiş olabilirdi, belki de konuşmak istemediğindendi bu sessizlik. Bu şekilde kısa bir süre geçtikten ve doktor da cevap alma mücadelesinden vaz geçtiği sırada Milay,
“ Nerdeyim ben” diye sordu, hastanenin verdiği o kötü hissin verdiği korku ve şaşkınlıkla.
“ Nerede olduğunun şu anda bir önemi yok tatlım, kendinde misin? Olanları hatırlıyor musun? “
“ Babam nerde ya onu bir kez olsun görmek istiyorum lütfen, çok mu şey istiyorum ”
“ Babana ne olduğunu biliyor musun? “
“ Sence unutmuş gibi miyim? Aptal sorular sorma bana ya ben babamı görmek istiyorum ama sen buraya kapatıp iğnelemeye başladınız beni. Hepinizden iğreniyorum, Allah hepinizin belasını versin..”
Olanları tamamen hatırladığına şüphe yoktu. Konuşmak için uygun bir zamandı sanırım. Doktor da bu fırsatı kaçırmadı ve sakin, bir o kadar ikna edici bir ses tonuyla;
“ Evet tabii ki göreceksin, bu senin en doğal hakkın, ama öncelikle sana birkaç şeyden bahsedeceğim fakat beni iyi dinlemelisin ve sadece sorularıma cevap ver tamam mı ?” Milay şaşırmıştı, böylesine samimi bir doktordan gizemli sözler duymak ya da böylesine acı yaşayan bir kıza gizemli konuşmak gerçekten şaşırtıcıydı. Tüm bu şaşkınlığa rağmen sessiz bir şekilde tamam dedi.
“ Milay hakkında çoğu şeyi biliyoruz ve uzun zamandır seni takip ediyoruz. Biliyorum bu sana biraz saçma gelebilir fakat beni iyice dinlemelisin ve bana inanmalısın.”
Milay yatakta uzanmaktan vazgeçmiş, yastığı sırtının alıp, başını da yatağın başlığına dayayıp daha dikkatli bir şekilde dinlemeye başlamıştı. Doktor diliyle dudaklarını nemlendirip tekrar cümlelerine devam etti;
“ Tüm bunlar olmadan önce seni gizli birisi aradı. İşte o bizdik, yani bizden birisiydi. Biz kimiz diye soracaksın şimdi. Sen sormadan cevaplamak istiyorum, biz bazı insanları seçeriz, sende onlardan birisin. İnsanları seçeriz çünkü seçtiğimiz insanların özel güçleri var. Fakat hiç birisi bunun farkında değil. Ta ki o kişiyi Liva grubu keşfedene kadar. İşte o Liva grubu da biziz ve seni seçtik, içinde gizli bir güç var ve sen bunun farkında değilsin, şuanda tabii. Bu gücü keşfetmenin tek bir yolu var. O da bizimle beraber çalışman, sadece bu.”
Milay küçük bir kahkaha attı, biraz sinirinden birazda doktorun anlattıklarının saçmalık olduğunu düşündüğünden.
“ Ne anlatıyosun sen ya ? Benim babam ölmüş sen bana Liva diyosun bilmem özel güç diyosun. Ne gücüm var uçabiliyomuyum yoksa… aptal aptal konuşma benimle ve hiç kimseyle de çalışmıyorum. “
“Milay bunu seçmek zorundasın, başka seçeneğin yok. Yani sen istemezsen biz senin gücünü zorla ortaya çıkartacağız. Bence hiç zora sokma işleri.”
“ Ya amacın ne senin, bana bunları neden anlatıyosun ? neden sana güveneyim, yada sana ne bendeki güçten.! “
“Milay sen bir Livasın, gel gücünü bulalım ve hayatını daha düzgün bir şekle sokalım ve baban tabii onun için de bişeyler yapabiliriz belki. Bu tümüyle sana bağlı…”
Milay gözlerini büyüttü ve;
“ Babam mı ? anlamadım ne olcak ölmedi mi yoksa ?”
“ Tabii şuan kalbi ve beyni durmuş bir halde yani genel bir deyimle öldü. Fakat bizim de özel güçlerimiz var belki de birimiz ölüleri diriltebiliyordur.”
“ Saçmalamayın böyle bir şeye inanabileceğimi mi düşünüyosun yoksa ?”
“ Milay soru çok basit. Babanı görmek istiyor musun? Eğer cevabın evetse gel bizimle ol ve seninle işimiz bittiğinde de babana kavuş.”
Milay gerçekten çok şaşırmıştı. Nelerden bahsediyordu bu adam ve bir anda böyle inanılmaz şeylerin olması, özel güçler, Liva, uzun süredir izlenmesi kafasının karışmasına yetmişti. Ne cevap vereceğini bilemiyordu ve böyle bir zamanda olması gerçekten kafasını çok karıştırıyordu. O anda aklına annesi ve kardeşi geldi.
“ Peki ya evet dersem anneme ve kardeşime ne olcak ?”
“ Bunları istediğimiz yere gidince konuşmalıyız. Şimdi cevabın Evet mi Hayır mı ?”
“ Böyle bir anda ne olduğunu bile anlamadım evet desem ne olcak hayır desem ne olcak bilmiyorum.”
“ Ben sana yardımcı olayım, Hayır deme gibi bir şansın yok ve şimdi tekrar bir düşün.”
“ Cevap vermek istemiyorum, Allah belanı versin senin…” diyerek ağlamaya başladı. Bu anı fırsat bilip Doktor Mustafa Bey Milay’ın kolun girip onu ayağa kaldırdı. Ve kulağına;
“ Sessiz ol ve dışarıya çıkarken seni eve götürdüğümü söyleyeceğim ve sende onaylayacaksın.”
“ Peki bunlar neden oluyo, neden ben, neden….” Doktor soruların uzamasına izin vermedi Milay’ı susturdu ve yavaş bir şekilde gözlem odasından çıktılar. Danışmaya gelip çıkış raporunu hızlı bir şekilde doldurdular. Birkaç hemşire doktora yardım etmek istedi ama doktor kendisinin götürmesinin daha iyi olduğunu söyleyerek onlara teşekkür etti. Hastaneden çıkmaları fazla uzun sürmedi ve araca doğru ilerlemeye başladılar. Milay ağlıyordu sadece, artık bu saçmalıkların son bulup babasını, annesini, kardeşini görmek istiyordu.