Bölüm 3

85 13 0
                                    

O günden sonra yollarda yürürken ne zaman bir ses duysam arkama bakıyordum. Kimseyi göremiyor, hüsrana uğruyordum. Onur'a aşkımdan yanıp tutuşuyor, ama bunu kendime itiraf edemiyor, korkuyordum. Çünkü Onur'a yaklaşamazdım. Bir sebebim vardı elbette. Ama bunu Onur'un bilmemesi gerekirdi, çok üzülürdü. Bırakmazdı beni hiç. Kendime gelmeliydim. Onur'un iyiliği için unutmalıydım Onur'u. Onu, ondan vazgeçecek kadar çok seviyordum. Birkaç gün sonra hiç dışarı çıkmamaya başladım. Tüm gün evde yatıyordum. Doğru düzgün yemek yemediğimden açtım, ama hissiz olduğumdan açlığımı hissedemiyordum. Daha sonra üzerime bir halsizlik çöktü. Kıpırdamaya mecalim kalmamıştı. Sanki 60 yaşında bir yaşlı teyzeye dönüşüyordum yavaş yavaş. Komşularım bazen beni ziyarete geliyordu ama kapıyı açmak gelmiyordu içimden. Kimseyle görümek istemiyordum. O iğrenç nasihatlarını dinlemek istemiyordum. Günden güne kendimi çaresiz bir zavallı gibi hissetmeye başladım.Sonra bir gün kapım çaldı, tam uyumak üzereyken. Delikten baktığımda gelen kişinin Onur olduğunu gördüm, ne istiyordu? Niye gelmişti?

Her neyse, ağlamaktan kızarmış gözlerimi sildim ve "Git buradan!" diye bağırdım. Onur ağlamaklı bir sesle "Denemedim mi sanıyorsun? Olmuyor! Nereye baksam sen varsın. Yapamıyorum! Unutamıyorum işte!" diyerek bende kapıyı açma isteği uyandıran bir cevap verdi. Kapıyı açarsam karşı koyamayıp Onur'a sarılacağımı ve tüm bu oyunu mahvedeciğimi, Onur'un hayatını karartacağımı biliyordum. Açmadım kapıyı. Ama söyledikleri üzerine çok duygulandım ve dayanmadım daha fazla, ağlamaya başladım tekrar. Az önce sildiğim gözlerden yine yaşlar akıyordu. Onur'un sesini duydum daha sonra; "Kapıyı açacak mısın yoksa ben kırayım mı?" dedi. Az önceki halinden eser kalmamıştı, alaylı haline geir dönmüştü. Gözyaşlarımı sildim ve "Niye geldin? Ne istiyorsun?!" diye bağırdım. Onur dengesiz bir şekilde yine eski duygusal haline geri dönmüştü, "Bende kalan eşyalarını getirdim, yıllardır onlarla sensin diye avunduğum, o güzel kokunun üzerlerine sindiği eşyalarını getirdim. Ayrıca ben de kendi eşyalarımı alacağım, tabi hala atmadıysan. Şimdi aç şu kapıyı." diyerek cevapladı beni. Duygulanmıştım ama yine de onsuz iyiymişim gibi davranmaya devam ettim. Oynadığım oyunu bozmamalıydım. Onur bilmese de bunuonun için yapmalıydım. "Onlar da güzel günlerim gibi sende kalsın" dedim. Onur önce derin bir nefes aldı. Daha sonra "Öyleyse bırak ben kendi eşyalarımı alayım, hala atmadıysan." dedi. Onları attığımı söylemeyi düşündüm ama atmamıştım. Eğer atmadığımı görürse onu hala sevdiğimi anlayabilirdi. Bu yüzden "Atmadım, gereksiz eşyalarımın olduğu yerde, ardiyede. Almak için sadece 2 dakikan var." dedim. Onur gayet sakin bir şekilde "Pekala." dedi. Kapıyı açtığımda çok bakımsız bir haldeydim ve halsizdim. Bir sağa bir sola sallanıyordum, başım dönüyordu. Bir anda gözüm karardı ve Onur'un şefkatli -söylemeden geçemeyecğim bir o kadar da kaslı- kollarına yığılıverdim. Yarı uyanık bir şekilde Onur'un kollarındayım. Her şeyi duyabiliyorum, yarım yamalak görebiliyorum ama konuşamıyorum. Felç geçirmişim gibi. Onur bağırıyordu "Selin! Selin, aç gözünü!". Gözüm yarı açıktı ama farkında bile değildi telaştan. Bir anda sert bir tokat attı ayılayım diye. Sağlıktan anladığı da bu kadar bizim kronun. Tokat attığını gördüm ama attığında bir şey hissetmedim. Bir an ben de korktum, felç olmuş olabilir miyim diye. Daha sonra komşularımdan Sedef teyze geldi. Kendisi bizim mahallenin dedikoducu cam kuşudur. Hayret, evden çıkmıştı. Bir anda Onur'a "Ne oldu Selin'e?! Sen kimsin?!" diye bağırdı. Çok sever ya beni zaten! Onur'un da telaşlanınca abartmakta üstüne yoktur. Bir anda "Yardım edin ölüyor! Sevgilim ölüyor! Ne olur yardım edin!" diye bağırdı. Çocuk yüzsüz, hala daha beni utanmadan sevgilim diye tanıtıyor millete resmen. Ah, orada uyanık olacaktım da bir tokat yapıştıracaktım. Gerçi uyanık olsam bunlar yaşanmazdı ya, her neyse. Sedef teyze "Hastaneye götürsene çocuğum! Ne duruyorsun!" diye bağırdı. Şaşırdım, dedikodu peşinde değildi, cidden beni düşünüyordu. Onur tam beni kuvaklamış hastaneye götürürken arkamızdan Sedef teyzenin sesini duydum; "Yürüyerek mi götüreceksin?!" diye bağırıyordu. Onur arkasını döndü ve "Hayır, taksiyle götüreceğim, sorun mu var?" diye bağırdı. Sedef teyzenin dedikodu aşkı yeniden azmış olacak ki "Benim arabam var, boşuna para ödeme!" diye bağırdı. Araalrında 1km varken bağırıyorlardı. İşte benim komşum ve işte benim eski sevgilim. Akıllısı bizi bulmaz zaten! Onur tam hayır diyecekti ki uyanık Sedef teyzeciğim "Görmüyor musun kızın halini? Bunu mu tartışacağız?!" diye bağırdı. Ve Onur boynu bükük bir şekilde yardımı kabul etmek zorunda kaldı.

Ve koyulduk hastane yoluna. Sedef  teyzeciğim hem arabayı sürüyor hem de Onur'u sorguya çekercesine sorular soruyordu. "Selin'in sevgilisi olduğunu bilmiyordum, ne zamandır çıkıyorsunuz? Nerede tanıştınız? Nasıl tanıştınız? 1 haftadır kızın hali berbat, neredesin? Kavgalı mısınız?" diye sorular sordu. Binanın en çatlağına, hatta dünyanın en çatlağına denk gelmek zorunda mıydık?!! Onur terbiyesini bozmadan "Bunlar sizi ilgilendirmez, yolunuza bakar mısınız? Kaza yapacağız yoksa." diye cevap verdi tüm o sinir bozucu sorulara.  Daha sonra kadın sert bir şekilde durdurdu arabayı. Kızdı da bizi indirecek arabasından sandım, hastaneye gelmişiz. Beni arabadan çıkarıp bir sedyeye koydular daha sonra da odaya götürdüler herhalde. Onur'la o kadını yalnız bırakmak istemezdim ama baygındım. Arabadan indirilirken gözlerim tamamen kapanmıştı. Sedef teyze beni daha da yormuştu çünkü. En son hatırladığım Onur'un kollarından sedyeye geçirilişim. Yaklaşık 1 saat sonra uyandığımda karşımda doktoru gördüm. "Umarım Onur'a hiçbir şey söylememiştir" diye dua ediyordum içimden. Daha sonra "Dışarıdakilere bir şey söylemediniz, değil mi?" dedim. "Hayır" dedi doktor. Sevinmiştim. "Teşekkür ederim, hastalığımı bilmezlerse sevinirim, lütfen." dedim. Doktor sebebini bile sormadı "Pekala" dedi. İyi bir doktora denk gelmiştim neyse ki. Doktor, Onur'a ve değerli Sedef teyzeciğime bir halsizlik nedeniyle ufak bir baygınlık geçirdiğimi söyleyecekti. Doktor çıktı, 5 dakika sonra Onur içeriye hayvan gibi daldı. "Ne işin var burada?!" diye bağırdım, çıkmayan sesimle. Onur "Seni o halde bırakamazdım." dedi. Gözlerimi kapattım ve uyuyor numarası yapmaya başladım. Onur da ziyaretçi koltuğuna oturup beni uyurken seyretmeye başladı. Halbuki uyumadığımı, numara yaptığımı bilmiyordu. Ondan nefret eder gibi yapmak beni çok zorluyordu artık. Nasıl dayanacaktım? 

Benim HikayemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin