Kapının sesiyle uyandım.Akşam olmuştu.Deli gibi uyuduğumdan kulaklığı kulağımdan bir şekilde çıkarmışım uyurken.Kalktım, pofuduk pembe terliklerimi ayağıma geçirdim, çok komik gözüküyordum fakat uykuluydum bu yüzden nasıl gözüktüğümü takacak durumda değildim.Kapıya vardığımda önce gözümü ovuşturdum daha sonra kapıyı açtım. Karşımda elinde tuzluğum ve bir pizza kutusuyla Onur duruyordu. "Şey, bana fazla gelir diye düşündüm de..." dedi. "Eee?" dedim soğuk bir tavırla. Onur "Ben de canım komşumla paylaşmak istedim" dedi, yanağımdan makas aldı ve içeri girdi. Bu ne ukalalık! Fakat uykulu ve aç olduğumdan bir şey demedim. Kapıyı kapattım peşinden mutfağa gittim. Tuzluğu masaya koymuştu ve masaya çoktan oturmuştu. Pizzayı açmış beni bekliyordu. Bir sandalye çekip ben de karşısına oturdum. Ben oturur oturmaz pizzadan bir dilim aldı. Benim hareket edecek halim olmadığından yavaş bir şekilde ben de bir pizza dilimi aldım.
Yemeğimizi bitirince gider diye düşündüm.Sanki onu tanımıyordum.Tabi ki gitmedi ve yüzsüzce salona geçti.Kitaplığımda duran kitabını fark etti. Ukala bir şekilde "Güzel kitapmış" dedi alay edercesine. "İstersen senin olabilir, önemsiz" diye cevapladım ukalaca söylediği cümleyi. Cevap vermedi ve benim en sevdiğim siyah deri koltuğuma uzandı. Sanki kendi evindeymiş gibi rahattı.Kumandayı eliyle koymuş gibi buldu ve televizyonu açtı. Aslında yüzsüzlüğü beni artık şaşırtmıyordu. Alışmıştım. "Ne yapıyorsun sen?!" diye bağırdım. Bana baktı ve pişmiş kelle gibi sırıttı. "Sadece iki arkadaş gibi takılalım istiyorum,hadi ama bu kadar mı zor?!" diye azarladı beni.Hem benim koltuğuma yüzsüzce uzanıyordu hem beni azarlıyordu beyefendi! "Ama ben istemiyorum!" diye bağırdım.Ona karşı koyamayacağımı biliyor olmalıydı ki koltuktan kalktı, bana yaklaştı ve bir anda ellerini belime dolayıp beni kendine çekti. "Arkadaş olmayız o zaman" diye fısıldadı kulağıma. Nefesini boynumda hissetmiştim. Gel de karşı koy! Çok şükür mükemmel bir "eski sevgili" gururum vardır. Bu sayede irademe sahip çıkabiliyorum. Derhal kendime geldim ve ittim Onur'u. "Ne arkadaş olabiliriz ne sevgili! Biz iki yabancıyız artık!" diye bağırdım ve ardından "TA-NIŞ-MI-YO-RUZ!" diye heceledim bağırarak. Sanırım fazla ciddi konuşamadım ki zaten ayağımdaki pofuduklarla ne kadar ciddiye alınırdım bilmiyordum. Ama Onur zaten ciddiye alan bir tip değildi. Önce güldü daha sonra "Öyleyse tanışalım, ben Onur" dedi. Onun bu alaylı tavırları beni hep sinirlendirirdi. Haliyle sinirlendim. "Hayır!" diye bağırdım. Ağlamak üzereydim lakin kendimi tuttum.Onur yine güldü ve "İki yabancı öyle mi? Birbirleri hakkında her şeyi bilen iki yabancı? Hiç inandırıcı değil prenses" dedi. Pekala haklıydı. Ama ne önemi vardı ki? Diyecek bir şey bulamadığımdan ve derhal uyumak istediğimden "Defol!" diye bağırdım. "İstenmediğim yerde durmam, eğer bir şeye ihtiyacın olursa karşı dairedeyim gü..." yine cümlesini tamamlamasına izin vermemiştim. Sağ elimin işaret parmağını dudağına bastırdım ve "Bana güzelim deme!" diye bağırdım. Parmağımı dudağından çekti ve "Pekala, görüşürüz" dedi ve kapıya yöneldi. Arkasından "Görüşmeyiz!" diye bağırdım.Güldü.Ah,uykudan saçmalıyordum! O gittikten sonra kapıya koştum ve delikten onun eve gidişini seyrettim. İzlediğimi tahmin etmiş olacak ki evinin kapısını açtıktan sonra eve girdi, kapıyı kapatmak için arkasını döndü ve benim kapıma doğ el salladı daha sonra kapıyı kapattı. Utançtan ölüyordum! O an kesinlikle gülüyor olmalıydı. Bunların hepsinin bir rüya olmasını dileyip yatak odama geçtim ve kendimi yatağa attım. Uyku benim için en mükemmel kaçış yoluydu.