selam :))
uzun zaman sonra ben, çok beklediniz devamını biliyorum ama şimdiye nasip oldu. Bayadır yazamıyordum ve okumayı da bırakmıştım ayrıca buradan. neyse fazla uzatmıyacağım giriş kısmını iyi okumalar canlarım
<31
1 yıl sonra
Her şey hazır, elbisem çantam ve ayakkabılarım yatağın üstüne özenle serili duruyorlar. ben ise yarının sabırsızlığı ile hangi ruju sürsem diye düşünüyorum allah baska dert vermesin kardesim
aşşağıdan gelen çocuk sesleri ile rahatsız olup onlara çemkirmek için kapıya doğru yönelmişken kapı ansızın açıldı ve bi ton veled odama girip çığlık atıp koşuşturmaya başladılar HEPSİNDEN NEFRET EDİYORUM
-hadi hadi çıkın dısarı, oyun yeri değil burası HADİĞĞĞ
onlara dediklerimi asla duymazken içeri anneleri gelip onları alıp çıkardı. oha amk bu üçüzü 5 yıl önce çıkaran kadının fiziğine bakınca bi kendimden utandım amk
herneyse ev şuan da çok doluydu çünkü herkes de tatlı bi düğün telaşı vardı... odamda kimse kalmadığı zaman kapıyı kilitleyip ışıkları kapattım ve penceremi açtım. hafif esen meltem tenimi okşarken ve gökyüzünün ortasında parlayan aya bakarken düşündüm. gerçekten bunu mu istiyordum ? yoksa sadece kısa süreli bir heves miydi. ya pişman olursam ?
geride bıraktığım her şey için ?
üzdüklerim için ?
bir bencillik uğruna değer miydi ? veya bu bencillik miydi
bilmiyorum...
kafamda bir ton soru işareti ve bilinmemezlik, bundan nefret ediyorum. bazı şeyleri yapınca ne tepki alacağımı bilmemek, insanların hislerini bilmemek veya onların yansıtmaması...
boşlukta kalıyorum böyle sanki tek çarem bunu yapmakmış gibi ama sonuçlarına da ben katlanıcam
çok fazla soruyla kafamda daha yüzleşmeden büyük adımlar atmaya çalışıyordum. fazla mı cesur veya tehlikeli düşünceler bilmiyorum ama yine de yapıyorum. bütün bu düşüncelerden kurtulmak adına yatağa kıvrıldım ve sadece gözlerimi kapatıp bir an önce yarın olmasını bekledim.
ertesi sabah
evdeki koşuşturmanın sesi ile gözlerimi açtım bu ne gürültü böyle zar zor yastığımın altından telefonumu alıp saate baktım, saat dokuzdu ve bu saatte bu kadar koşuşturma ve heyecan fazlaydı.
kapımın sesi ile irkildim biri kapıyı açmaya çalışmış ama başaramamıştı ağğğhh dün gece kapıyı kilitleyip uyuya kalmıştım
kapının kilitli olduğunu anlayınca hafifçe tık tıkladı kapıyı
"müsait misin ?"
tanıdık bi sesti ama çıkaramadım kapıyı açtığımda john'un annesi bayan baker vardı. beni görünce kadının yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu
"tatlım nasılsın"
dedi içeri doğru adım atarak. ben ise yeni kalkmış ve sersemlemiş bu halim ile biraz utanmıştım
- iyiyim bayan baker sizi sormalı
"ah tatlım sağol içeriye makas lazımda gelinin duvağı için bi sıkıntı oldu da sende var mı"
- ee t-tabi
masamdaki kalemlikten makası aldığım anda ne kadar keskin bi ucu olduğnu gördüm, agathayı da bunla ne güzel keserim heaa, iyi kesilr. benim makasım bu kadar keskin miydi ya a a yeni fark ettim.
makası ona verdim ve alıp odadan çıktı. o çıktıktan sonra bende üstümdeki pijamalardan kurtulup bi kendime geldim odadan cıkıp mutfağa indiğimde aşırı gürültülüydü ve kalabalıktı bu seste nasıl kahvaltı yapabilirdim. kimseyi umursamayıp su ısıtıcısının düğmesine bastım bu sabah da bir kahve ile idare ederdim herhalde dolaptan kahve kavanozunu aldım ve bardağıma iki kaşık koydum. o sırada su da ısınmıştı zaten ikisini birleştirip karıştırdım ama bardak çok sıcaktı ve çok dolmuştu. elimdeki bardağa bakarak mutfaktan çıkmaya çalışırken önümde deli gibi bağırıp koşan cocuklar sayesinde çığlığı basıp dengemi kaybettim ayakta durmayı başarabildim fakat kahve her yere döküldü. sinirimi belli etmeden derin bir nefes aldım yerlere dökülen kahvemi temizleyip bardağı mutfağa bırakıp hiçbir şey demeden evden çıktım. kapının önünde bir arabanın önüne yaslanmış delikanlıyı görmemle yüzümdeki gülümsemenin yayılması bir oldu. elinde telefonu ile uğraşan uzun sarışın tatlı bir delikanlıydı. dikkatini çekmiş olmalıyım ki kafasını kaldırıp bana baktı sırıttı, yanına gittim
-napıyorsun
"asıl sen napıyosun kızım hiç mi heyecanlı değilsin"
heyecan?? o ne yeniyo mu ? ne heyecanı kalbimin atışını duysa şuan keşke
-kahve almaya
"ben de"
peki dercesine başımı eğip yürümeye başladım, meydana yaklaşırken sordu
"hazır mısın ?"
-evet çok istiyorum
"heyecan var mı"
-yooo neden olsun sürekli yaptığım şey
"ha"
-evettt evde de yapıyorum ben bunu
"ne dion amk"
-sen ne dion
"sen neyden bahsediyon"
-kahve amk sen neyden bahsedion
"lan salak kari onu mu diyom bu gece için heyecanlı mısın diye soruyom"
-heeeaaağğğ tamam onun için de heyecanlı değilim ki
" nasıl ya"
cevabını veremeden dükkandaki görevli kahvemin adını söyledi, hazırdı. bende ona cevabını vermeden kahvemi alıp dükkandan çıktım o da sorgulamadan peşimden geldi, biaz yürüdükten sonra elini omzuma attı bende elini elim ile omzumdan çektim. ama o ısrarla aynı hareketi yaptı ben ise sıkılmadan elini itmeye devam ettim
"yeter be yeter ne inatçıymışın"
-bu gece evleniyosun
"yioooo"
-şuan bi nişanlın var
"napim"
bunu der demez yürümeyi bırakıp durup yüzüne bakarak ağzımı açtım... sustum derin bir nefes aldım
-konuşmicam
"bos yapma ilerle karıığ"
-siE
biraz daha yürüdükten sonra evin önüne gelmiştik ama bahçe doluydu baya bende john dan biraz uzaklaşıp öyle yürüdüm hızlıca yürüp kapıya geldim johndan ayrılıp o sırada annem kapıdydı
"nerdesydin"
-kahve aldım
"tamam git yukarıda hazırlan istersen geç olmadan"
-anne daha saatler var
"olsun kızım hazır ol sen yine de"
onu onaylayıp odama çıktım. ev biraz olsun boşalmıştı, en azından çocuklar yoktu.
herneyse dolabımın en üstünden çantamı çıkartıp yatağımın üstüne koydum ve çantamı hazırlamaya basladım, hayır süslü kol çantası değil sırt çantamı :)
***
bu kadardı asklar sizleri seviyorum oy atmayı unutmayın <31