Seokjin insan yaşamının bu kadar zor olduğunu bilmiyordu. Yaşamak gerçekten zordu. Yardım ettiği çocukların hayatını görüyordu tabii ve onları şimdi daha iyi anlıyordu. Dünya güzel bir yer değildi. Burası... Burası bir karadelik gibiydi. Insanların mutluluğunu sömüren, kargaşalar olan, kavgalar görülen bir yerdi. Güzel yanları da vardı tabii. Iyi insanlar, güzel yerler ve hayvanlar... Seokjin artık her şeye objektif şekilde bakıyordu. Çünkü hayat ona da oyun oynamıştı...Seokjinin güzel kanatları şimdi kapkaraydı. Gece karası gibi. Taehyung'u neredeyse bir haftadır görmüyordu. Bahaneler buluyor kaçıyordu. Onu da üzmek istemiyordu. Onu çokta özlemişti, ancak ne yapacağını bilmiyordu. Seokjin koca aynadan kanatlarına bakıyordu şimdi. Koca kara kanatlar... Seokjin göz yaşlarını sildi. Neden değişmişti ki bunlar? Neden beyaz kalmamıştı? Haber beklediği baş melek onunla daha konuşmamıştı. Üç gece gökyüzünde kaldı, eve girmedi bile. Gecenin karanlığında çıplak ayaklarıyla çatılarda yürüdü. Bir çare bularak gelmesini istemişti baş meleğin, ama anlaşılan önemsenmiyordu ve bu onun canını sıkıyordu. Kanatlarını içeri soktu ve üstüne kazağı giydi. Yarın işe gidecekti ve yorgundu. Işığını kapatarak geniş yatağa yattı. O uykuyu hayal ederken izlendiğinin farkında bile değildi. Taehyung onu penceresinden izliyordu. Işık yanıyor ancak perdeler yüzünden içerisi görünmüyordu. Tae bir umut onun pencereye çıkacağını düşünmüştü ama yanılmıştı. Seokjinin onunla konuşmaması onu üzüyordu. Neredeyse bir haftadır mesajlarına dönmemiş, aramalarını açmamış ve kapısında beklemişti. Ama Jin bir şey demeden hayatına devam ediyordu. Taehyung onunla konuşmak için can atıyordu. Ama oğlan hiçbir şekilde onunla iletişime geçmiyordu. Taehyung onu rahat bırakmış, uzaktan izliyordu artık. O gün... Onu bırakıp ise gittiği günün akşamı kapısına gitmişti. Onun için bir şeyler bile almıştı. Ama o kapıyı açmamıştı. Taehyung öylece bekledi. Seokjin kapıyı açtığında heyecanla ona sarılmıştı. Ama Taehyung beline sarılan elleri tutamamıştı, orada bile değildi. Seokjin öylece duruyordu. "Iyi misin?'demişti. Jin kafasını salladı. Konuşmaya kendini zorladı. Taehyung onun için çok endişelenmişti. Ya o gittiği için ona küstüyse? Onu bırakmayacaktı! "Özür dilerim güzelim. Gitmeyecektim ama işim vardı. Kalacaktım."
"Gerek yok Taehyung'demişti gözüne bakarak. "Artık gerek yok.'
'Nasıl? Ne diyorsun Seokjin?" Taehyung en büyük korkuyla yüzleşmişti. Bir kez daha terkediliyordu. Hem de hiç gitmesini istemediği kişi tarafından.
"Taehyung... iyi değilim. Bu kadar zor olacağını bilmiyordum. Belki de gitmeliyim buradan.' Taehyung korkuyla kafasını salladı. 'Hayır! Hayır Seokjin. Gitmene izin veremem. "
"Yapamıyorum anlasana! Çok zor. Çok, bunu ben istemedim. " Taehyung onun neyden bahsettiğini anlamıyordu. "Neyi istemedin? Jin bana bak meleğim, bak buradayım. Senin için buradayım." Seokjini deli gibi salladı Taehyung. Jin öylece kollarına tutundu. Tae ona sıkıca sarıldı. "Gitmeyeceksin." Sürekli bu kelimeyi tekrarladı. "Ben, seni kaybedersem eğer Seokjin kendimi de kaybederim. Gitme, lütfen." Bir anda girmişti Jin hayatına şimdi de bir anda gitmek istiyordu. Tae buna izin vermeyecekti. Onunla olacaktı. "Ne derdin varsa bana söyle! Neyi istemedin?"
"Sorma, sorma tae. Yalvarırım sus." Oturma odasında iki tarafta deli gibi bağırıyordu. Jin bunu dedikten sonra yere oturmuştu. Tae hızlıca eğildi yanına. "Sen beni sardın ya Jin sıra bende. "
"Yanımda kal sadece. Mutlu ol, gül, hayatını yaşa. Bunlar en büyük dileğim Taehyung.' Tae onun konuşmasından korkmuştu.
"Seokjin, ölecek gibi konuşma!"
"Bu benim ilk ölüşüm değil Taehyung. Ancak... ya uyanamazsam, ya daha erken gidersem" tae onu kucağına alıp sırtını koltuğa yasladı. Jin kafasını göğsüne gömmüştü çoktan.
"Gitmeyeceksin dedim ya. Izin yok. Beraber yaşlanacağız. Tamam mı? Anlatmak zorunda değilsin ama üzme kendini. Elimden bir şey gelmiyor oluşu kahrediyor." Jin yanaklarını sildi. Taehyung onu üstelemiyordu ancak merakta ediyordu. O gece beraber uyumuşlar, sabah erkenden işe gitmişti Jin. Tae yalnız uyandığında korkmuş ve onu aramıştı. Işte olduğunu duyunca sevinmiş ve yoongiyi aramıştı. Ona göz kulak olmasını söylemişti. Ve gecesinde Jin eve gelmemişti. Yoongi Taehyung'u aramış onda kalacağını söylemişti. Tae şaşırmış ve üzülmüştü. Jin bir daha onunla konuşmak istemediğini, artık arkadaş olmadıklarını söylemişti. Taehyung çok üzülmüştü, kırılmıştı. O, onunla hayaller kurarken terk etmişti ve arkadaşı olarak bildiği adama sığınmıştı. Taehyung o geceden sonra ikisine de yazmadı bir daha. Istemiyordu madem... Deli gibi esti Taehyungun yüreği. Fırtınalar koptu da gidemedi yanına. Uzaktan izledi, uzaktan gördü. Dördüncü gün sabahında odasının camından onu görmüştü. Odasında giyiniyordu. Sonra Yoongi gelmişti. Onun zilini çalmış ve ellerindeki poşetlerini ona vermişti. Jin ona gülümsedi.. Taehyungun günlerdir hasret kaldığı sıcak gülümsemesine başkası sebep olmuştu şimdi.. O gece odasında kırılmış cam şişeleri arasında elinde tuttuğu şişeyi bitirmeye yemin etmişti. Onunla her anısı göz önüne geldikçe ağlıyordu. Kimse sarmamıştı ki onu böyle güzel sevgisiyle.. Ona mesaj atmıştı sonra. "Annemin açıkta bıraktığı yaralara merhem olursun sanmıştım, daha çok kanattın Jin. Ben senin yaralarına merhem olacakken kaçtın benden. Gittin madem biteceksin bende. Yok edeceğim yüreğimden seni." Sonrasında ikisininyolu da çatışmadı. Iki tarafta kaçtı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR MELEĞİ Taejin/Vjin TAMAMLANDI
Fanfiction29 Aralık 2012 Güney Kore en soğuk aylarını yaşarken insanlar eksiye düşen havalar için daha da kalın giyiniyorlardı. Kar Seul un geniş sokaklarına düşerken Taehyung bir köşede sessizce mahvolan hayatına ağlıyordu. donuyordu, ama bu onun umurunda de...