Polina hayli düşünceliydi. Ancak masadan kalkarken kendisiyle gezintiye çıkmamı söyledi. Çocukları alıp parka, havuza doğru gittik.
Coşku içindeydim, hiç düşünmeden kabaca sordum:
"Bizim Fransız, şu Marki de Grieux, gezintiye çıktığında neden Polina'ya eşlik etmiyordu? Ve neden kimi zaman bütün gün hiç konuşmuyordu?"
Polina garip bir tavırla,
– Alçağın biri de ondan! diye yanıt verdi.
Polina'nın, de Grieux'dan şimdiye kadar böyle söz ettiğini hiç işitmemiştim. Bu öfkesinin nedenini anlamaktan korkarcasına susuverdim.
– Bugün General'e karşı hiç de dostça davranmadı, fark ettiniz mi?..
Polina kupkuru ve soğuk bir sesle,
– İşin aslını bilmek istiyorsunuz, diye yanıt verdi. Biliyorsunuz ki General aldığı borca karşılık varını yoğunu, çiftliğini ona ipotek etti. Eğer büyükanne ölmezse, Fransız bütün mallara el koyacak.
– Demek her şeyin ipotek altında olduğu doğru! Bunu duymuştum ama işin böylesine ciddî olduğunu sanmıyordum.
– Aynen böyle işte.
– Madem öyle, güle güle Matmazel Blanche, diye atıldım. General karısı olamayacak artık! Biliyor musunuz, General ona öylesine tutkun ki, eğer Matmazel Blanche ondan ayrılacak olursa intihar eder gibi geliyor bana. İnsanın bu yaşta böylesine sırılsıklam âşık olması çok tehlikelidir.
Polina Aleksandrovna düşünceli düşünceli,
– Başına bir iş açılacakmış gibi geliyor bana da, dedi.
– İşte bu çok güzel! diye haykırdım. Generalle parası için evlenmeye yanaştığını böyle apaçık belli etmekten kaçınmıyor. Görgü kuralları falan ara ki bulasın, her şey törensiz yapılıyor. Harikulâde büyükanneye gelince, ne kadar iğrenç ve gülünç, telgraf üzerine telgraf çekiliyor: "Hâlâ ölmedi mi? Hâlâ ölmedi mi?" Eee, siz nasıl buluyorsunuz bunu, Polina Aleksandrovna?..
Polina öfkeyle atıldı,
– Hepsi saçmalık bunların! Hayret ediyorum size, nasıl oluyor da bu denli neşeli olabiliyorsunuz? Nedir sizi böyle keyifli yapan? Yoksa paramı kumarda kaybettiğiniz için mi böylesiniz?
– Kaybetmem için ne diye para verdiniz bana öyleyse? Başkaları için, özellikle sizin için kumar oynamak istemediğimi söylemiştim size. Bana verdiğiniz emirlere ne pahasına olursa olsun uyuyorum. Ama bundan doğacak sonuçları nerden bilebilirim? Bunun hiçbir işe yaramayacağını söylemiştim size. Baksanıza bana, o kadar parayı kaybetmek mi sizi böylesine yıktı? Kazansaydım ne yapacaktınız o parayı?
– Niçin soruyorsunuz?
– İyi de nedenini açıklayacağınıza söz vermiştiniz, biliyorsunuz... Bakın, kendi hesabıma oynamaya başlasam on iki Frederik altınım var ve kazanacağıma kesinlikle eminim. O zaman ne kadar gerekliyse verebilirim size.
Yüzünü küçümseyici bir ifadeyle buruşturdu.
– Böyle bir öneride bulunduğum için ne olur kızmayın bana, diye devam ettim. Sizin gözünüzde en ufak bir değerim olmadığına öylesine yürekten inanmış bulunuyorum ki, benden rahatlıkla para bile alabilirsiniz. Üstelik sizin paranızı kaybettim, ben.
Bir an bakışlarını bana yönelterek, alaylı, biraz da öfkeyle konuştuğumu görünce konuyu değiştirdi:
– Durumumun sizi ilgilendirecek bir yanı yok. Ama yine de öğrenmek istiyorsanız söyleyeyim: Borcum var. Borcumu ödemem gerekiyor. Çılgınca ve çok tuhaf bir düşünce ama burada, rulette kazanacağıma inanıyordum bu parayı. Ne diye böyle bir düşünceye bağlandım bilmiyorum. Ama inanıyordum işte. Kim bilir, belki de başka seçeneğim olmadığı için umdum bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumarbaz
General FictionDostoyevski'nin bizzat mücadele ettiği parasızlık ve kumar düşkünlüğünü anlatan Kumarbaz, Dostoyevski'nin gençlik yıllarını, dramatik aşk ve kumar tutkusunu en yalın hali ile kaleme aldığı yapıtlarından biridir. İlk büyük romanı olan ve büyük bir ki...