/İnsanı en çok yoran şey, görmezden gelinmektir.\
Leya ve Tuana spor salonundan çıkmış. Kıyafetlerini değiştirmiş, sınıflarına gidiyorlardı. Şu ana kadar birbirleriyle hiç konuşmamışlardı. Ama bakışlarıyla birbirlerine çok şey anlatmışlardı.
"LEYA!"
Leya isminin söylenmesiyle arkasını dönünce Tuana da arkasını döndü. Arkalarından seslenen Çağan'dı. Leya'nın kuzeni Çağan.
Çağan Tuana'yı görmezden gelerek onların yanına geldi.
"Kaybetmişsiniz. Çok üzüldüm." dedi Çağan yine aynı tavrıyla.
"Evet öyle oldu, üzülmene gerek yok." Sesi oldukça soğuk çıkmıştı Leya'nın.
"Kusura bakma kuzen, izlemeye de gelemedim."
"Sorun değil. Alışkınım." son söylediğini kendisinin bile duyamayacağı bir şekilde söylemişti.
"Neyse o zaman derste görüşürüz."
Ardından arkasına bile bakmadan sınıfa gitmek için yola çıktı Çağan. Leya, Tuana'ya doğru döndü. Ona hüzünle bakan bir Tuana buldu arkasında. Leya ortamı yumuşatmak istercesine konuştu.
"Neyse canım bir daha ki sefere kazanırız."
Tuana acı acı güldü. İkisi de biliyordu sorunun kaybetmeleri olmadığını. Sorun, kimsenin onlara değer göstermemesi. Ya da ilk önce değer gösterip, daha sonra görmezden gelinmesi...
İkisi arasında derin bir sessizlik oluşmuştu. Bu sessizliği Leya'nın telefonuna gelen mesaj bozmuştu. Leya cebinden telefonunu çıkardı, açtı, okudu , bir şeyler yazdı ve hafif tebessüm ederek Tuana'ya döndü.
"Annem ve babamın bir iş seyahati çıkmış. İstersen bugün bize gel, bizde kal."
İşte bu haber Tuana'yı sevindirmişti. Zaten evde kurallar falan, çok sıkılıyordu.
"Olabilir aslında. Ama ilk önce annemler haber vereyim. Zaten size gelmeme kesin izin verirler, biliyorsun."
Leya, sevinçle ellerini çırptı ve yerinde zıpladı. Ama bu sevinci çok sürmedi. Arkalarından duydukları ses ikisinin de moralini bozmaya yetti.
"Oo, beceriksiz takımın beceriksiz takım kaptanı ve onun çok sevgili arkadaşını mı görüyorum(!)"
Leya sinirle arkasını döndü. Karşısında ağzı kulaklarından Yağız duruyordu. Leya'nın gözlerinden öfke fışkırıyordu.
"O beceriksiz takım kaptanı sen olmayasın Yağız."
"Hiç de bir kere senin o çok sevgili kuzenin ve takımını hep mağlup ediyoruz. Gayet başarılı bir takımız. Sizin aksinize"
Uzun zamandır sesi duyulmayan Tuana sessizliğini bozdu.
"Sizin maçlarınız bizi hiç ilgilendirmiyor!"
Ardından Leya'nın koluna girdi ve arkalarında Yağız'ı bırakarak üst kata sınıflarına çıktılar.
-------------------------
"Leyaa, kurabiye yapalım mı?" Koltukta oturduğu yerden keyifli bir şekilde sunmuştu bu teklifi.
"Nereden çıktı bu şimdi Tuana? Çok yorgunum ya." Leya da oturduğu yerden hem sevecenlikle hem de bıkkınlıkla sordu.
"Ya Leya, ne kadar sıkıcısın. Ne var yapsak moralimiz düzelir." Tuana hevesle konuşmuştu. Leya'yı ikna etmek amacıyla yüzünü şekilden şekle sokuyordu. Leya Tuana'nın bu hallerine gülümsedi.
"Tamam, yapalım o zaman." dedi Leya tatlılıkla.
Tuana hevesle ayağa kalktı ve Leya'nın da elini tutup birlikte mutfağa girdiler. İlk önce malzemeleri tezgaha dizdiler ve kurabiyeyi yapmaya başladılar. Gerçekten de Tuana'nın dediği gibi moralleri birazda olsa düzelmişti.
Kurabiyeleri yaptıktan sonra fırına koydular. Ardından kapı çaldı.
"Tuana ellerim unlu da kapıyı sen açar mısın?" dedi Leya ellerini göstererek.
"Kim gelmiş olabilir ki?"
"Annem beni yoklamak için birilerini çağıracaktı." merakla baktı Leya Tuana'ya 'hadi kapıyı aç' dercesine.
"Tamam, ben bakayım o zaman."
Tuana, mutfaktan çıktı. Uzun koridoru geçti ve kapıyı açtı. Kapıyı açmasıyla bir çift ela gözlü karşılaşması bir oldu. Gelen kişi Çağan'dı. Çağan'ın Tuana'yı görmesiyle yüzü düştü.
"Leya burada mı" buz gibi bir sesle konuşmuştu.
"Evet, burada." dedi Tuana içeriyi göstererek. Onunda yüzü düşmüştü.
Tuana'nın bu cevabıyla Çağan içeriye doğru yöneldi ve içeriye girdi. İçeriden Leya'nın sesi duyuldu.
"TUANA KİM GELMİŞ!"
Çağan Tuana'nın cevap vermesini beklemeden kendisi cevap verdi.
"Ben geldim!"
Tuana düşüncelere dalmıştı. Ne olmuştu bu çocuğa böyle? Oysaki eskiden çok yakın arkadaşlardı.
Tuana bunları düşünürken çoktan mutfağa gelmişlerdi. Hatta Çağanla Leya konuşmaya başlamışlardı bile.
"Annemin seni göndereceğini tahmin etmeliydim." Çağan ufak, minicik bir tebessüm ederek konuştu.
"Tabii tahmin etmeliydin. Hep ben geliyorum seni kontrol etmeye."
"Tabii canım her seferinde de geliyorsun ya(!)" dedi leya alaycı bir tavırla.
Çağan bıkkınlıkla baktı Leya'ya.
"Neyse iyi olduğuna göre gidebilirim. Hem Tuana da yanında."
Leya fırınını göstererek konuştu
"İstersen kal, kek yaptık Tuana'yla birlikte. Hem sen Tuana'nın kurabiyesini çok seversin."
"Yok, sağol almıyayım. " dedi Çağan ve ardından mutfak kapısına yöneldi.
"Hoşça kalın." dedi arkası dönük bir şekilde giderken. Birkaç dakika sonra dış kapının kapanma sesi gelmesiyle Leya hareketlendi.
"Amaan, boşver. Biz yiyelim. Hem ben biliyorum senin kurabiyelerine bayılıyor." dedi Leya sevecenlikle. Arkadaşını teselli etmeye çalışıyordu.
"Teşekkür ederim Leya. Hep yanımdasın." dedi Tuana hüzün dolu.
"Asıl ben teşekkür ederim Tuana. Sen çok daha bir arkadaşsın." Leya'nın anında gözleri dolmuştu.
Onun da ağrına gidiyordu Kuzeninin Tuana'yı görmezden gelmesi. O bu denli üzülüyorsa kim bilir Tuana ne kadar üzülüyordur. Ayrıca kuzeninin Tuana'yı ne kadar sevdiğini en iyi o biliyordu. Peki ne olmuştu da değişmişti bu kadar.
O gün iki kız birlikte kurabiyelerini yiyip bol bol sohbet ettiler. Ardından kendilerini uykunun kollarına bıraktılar...
--------------------------------------------------------------------------------
Merhaba bu ilk bölümümüzdü.
Diğer bölüm kurguya giriş olacak.
Bölüm nasıldı?
O zaman diğer bölümümüzde görüşmek üzeree...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİLÜFER
General FictionBirbirinden farklı hayatlar. Sevgi görmeyen, değer görmeyen çocuklar. "Onlar bataklıkta açan nilüfer çiçeği gibiydiler..." "Kimse yoktu. Onların sadece birbirleri vardı... Sadece birbirleri..."