"Girin."
Duyduğum olumlu komut ile kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim. Gözlerim hemen Leya'yı aradı, tıpkı tahmin ettiğim gibi yatağında yatıyordu gözleri tavana kilitlenmiş, kimin geldiğini umursamıyordu.
"Leyacığım, ben geldim!" enerji dolu bir sesle onun dikkatini çekmeye çalıştım. Yeşil gözleri benim gözlerimi buldu, zoraki bir şekilde tebessüm etti.
"Hoş geldin." eski enerjik ,neşeli hâlinden eser kalmamıştı.
"Hoş buldum," son heceyi uzatarak söylemiştim. Gidip yanına oturdum "bugün kendini nasıl hissediyormuş Leya hanım?" Onu gerçekten gülümsetmeyi başarmıştım. İç çekip soruma cevap verdi. "İyi." yattığı yerden hafif doğruldu "siz nasılsınız Tuana hanımcığım." kıkırdayıp ayağa kalktım. "Çok iyiyim." değildim. Nasıl o şuan bir travma yaşıyorsa ben de belki onun yaşadığı travmanın biraz daha hafifini yaşıyordum. O gün onun iyi olduğunu düşünüp büyük bir yanılgıya düşmüştüm. Her şey daha da kötüleşmişti. Leya o günden beri dışarıya çıkmamıştı. Biz de zamanla atlatacağını umuyorduk.
"Leya," gözlerini yerden kaldırıp meraklı gözlerle bana baktı. "ben diyorum ki artık sen çok dinlendin, okula da gelmiyorsun, canın sıkılmıştır senin çıkıp biraz dolaşalım mı?" lafım biter bitmez Leya canlandı "Hayır Tuana, olmaz!" gözleri doldu "Dışarı çıkamam ben, olmaz!"
Birden ağlamaya başladı. "Neden ağlıyorsun? Ben kötü bir şey demedim ki." bunu söylememle ağlaması daha da şiddetlendi. Yanına gidip sarıldım ona. "Özür dilerim. " biraz sakinleşmişti. "Ama Leya doktor sana bir şeyin olmadığını söyledi okula gidebilirsin, dışarı çıkabilirsin . Senin ciddi bir şeyin yok. Sadece biraz oksijensiz kalmışsın, kapalı alan korkunda bunu tetiklemiş." neden bu kadar korktuğunu anlayamıyordum defalarca kez bunu Leya'ya söylemiştik. Hatta doktor bizzat ona söylemişti ama Leya günlerdir evden dışarıya adımını atmamıştı.
"Leya içine kapanmandan korkuyoruz." yataktan kalktı ve camın önüne geçti "hadi lütfen çıkalım bugün dışarıya. Hem yanında ben de varım." kalkıp bende yanına gidip karşısına geçtim. "Tamam, çıkalım ama çok fazla durmayalım." neşeyle ellerimi çırptım zorda olsa kabul ettirebilmiştim.
"Hadi gidelim" şüpheyle baktım ona. "İnanmıyorum Leya böyle mi geleceksin?" Leya şüpheyle kendine baktı. "Evet ne olmuş ki." dedi. Onu boş verip dolabına yöneldim mavi bir kot pantolon ve beyaz bir bluz alıp yatağına fırlattım. Ardından masasının üzerindeki tarağa yöneldim. Tarağı elime alıp Leya'nın yanına geçtim. Saçındaki tokayı açıp saçını taramaya başladım.
" Tuana! Ne yapıyorsun?"
"Görmüyor musun Leya? Saçını tarıyorum."
Saçını tarayıp açık bıraktım. "Tamam, sen şimdi bunları giy ben seni salonda bekliyorum." deyip odadan çıktım. Merdivenleri inip salona geçtim. Salonda yalnız değildim Çağan da buradaydı.
"Selam." şaşırmış bir şekilde ona baktım "Selam, sende mi buradaydın Çağan?" karşısındaki koltuğa oturdum. "Teyzem söyledi sen de buradaymışs-" devamını dinlemeden atıldım "Hmm ben de buradayım diye yanımıza gelmedin yani. Çok iyi" sahtecikten gülümsedim.
"Hayır, ne alakası var. Sohbet ediyorsunuzdur bölünmesin diye yanınıza gelmedim. Yani rahatsız olursunuz diye." kaşlarımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım. "Anlıyorum." bir anda gelen sinirle sonradan pişman olacağım bir konuyu açtım.
"Yağız ve senin hırsların yüzünden şu geldiğimiz duruma bak." bir an duraksadım aklım eskilere gitti "Daha ne kadar sürecek bu?" uzun süren sessizlikten sonra Çağan ağır ağır kafasını salladı.
"Hiç bir zaman eskisi gibi olamayacağız."
Son söylediğime hiç bir şey söylemedi böylelikle salonu kasvetli bir sessizlik kapladı. Hiç bir zaman arkadaşlığımızın neden bozulduğunu anlamayacaktım. Tamam Çağan ve Yağız'ın arası kazanma hırsı yüzünden açılmıştı ama Leya ve benle arkadaşlıklarını bitirmeye, düşman olmaya ne gerek vardı.
"Tuana! Ben geldim çıkabiliriz."
Leya'nın sesiyle Çağan'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Hemen ayağı fırlayıp Leya'nın yanına geçti.
"Leya? "
" Hoş geldin Çağan"
"Dışarı mı çıkacaksın?" meraklı gözlerle bir bana bir Leya'ya baktı.
"Evet, birlikte çıkıp bir dolaşalım dedik. Leya'nın da canı sıkılmıştır diye düşündüm." Çağan anladım der gibi kafasını salladı.
"Hadi Tuana hemen gidelim" hemen gidelim de hemen dönelim demek istiyordu. O an bir gaflete düşüp Çağan'a " İstersen sen de gel Çağan." dedim. O ise tabii ki de beni yanıltmadı
"Yok sağol siz ikiniz gidin."
Leya bana boş ver dercesine baktı ve beni kolumdan tutup çekti. "Hoşça kal Çağan". Çağan'a veda edip evden dışarı çıktık. Ormanlık bir alanda yürümeye başladık.
" Yağız hiç ziyarete gelmedi değil mi." Anlamlı anlamlı kafasını salladı Leya "Mükemmel arkadaşlık." Sadece hastaneye gelmişti Yağız. Ziyarete geldiğini hatırlamıyordum.
" Neyse sen üzme kendini böyle şeyler için. Bu durumlara üzülmeyi çoktan bırakmıştık değil mi?"
" Sanki sen üzülmüyorsun." Evet haklıydı ona öyle demiştim ama bende üzülüyordum. Eskiden çok iyi arkadaştık şimdi ise ailelerimizin zorlamasıyla bir araya geliyorduk.
Gördüğüm şeyle birlikte keyfim yerine gelmişti. "Leya, sen burada bekle ben hemen geliyorum." Arkamdan seslenmişti ama onu umursamamıştım.
"İki tane pamuk şeker alabilir miyim?" Leya da bende pamuk şeker çok severdik. Bulunduğum yerden dönüp Leya'ya baktım. Yere eğilip yerden bir şey almıştı sanki. Ya da bana öyle gelmişti. Pamuk şekerlerimizi alıp Leya'nın yanına doğru ilerledim.
"Leya, bak sana ne aldım!" Leya'ya dikkatle baktığımda yüzünün bembeyaz olduğunu gördüm. "İyi misin, bir şey mi oldu?" Merakla ona bakıyordun.
"Hayır iyiyim bir şey olmadı. Sadece yoruldum birazcık." Aslında çokta yürümemiştik ki. "Yoruldun mu?" Leya onayladı " Evet. Hadi artık gidelim." Koluma girip evin yolunu tuttu.
"Ee pamuk şeker."
"Evde yeriz Tuana."
Bir şey olmuştu Leya'ya ama anlayamamıştım. Ama ben bu işin peşini bırakmayacaktım.
------------------------------------------------
Merhabaa!
Uzun zaman bir aranın ardından yeni bölümümüz geldi.
Yeni bölümü beğendiniz mi?
Sizce Leya'ya ne oldu?
Tuana gerçekleri öğrenecek mi?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzeree...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİLÜFER
General FictionBirbirinden farklı hayatlar. Sevgi görmeyen, değer görmeyen çocuklar. "Onlar bataklıkta açan nilüfer çiçeği gibiydiler..." "Kimse yoktu. Onların sadece birbirleri vardı... Sadece birbirleri..."