Tuana'dan (Leya'yla ayrıldıkları andan itibaren)
Leya'yı en sonunda ikna etmiştim. Ama bir yere gitmesi gerektiğini söylemişti.
"Ben de geleyim mi?"
Leya öfkeyle baktı bana. Şaka yapmıştım sadece oysaki.
"Tuanaa! Canın mı sıkıldı senin?"
"Yoo ne alakası var."
Leya baktı bana ardından
"İyi öyleyse. Gelmene gerek yok. sen git, bende gelirim."
Madem öyle istiyordu. yapacak bir şey yok.
"Tamam, görüşürüz..."
Ardından sınıftan çıktım ve karşı binaya doğru yol aldım. Spor salonu karşı binadaydı. Karşı binaya geçtim. Hemen giriş kattaydı spor salonu. Girdim içeriye. Leya gelene kadar kendi kendime oyalanacaktım burada. Yani en azından böyle planlamıştım ama işler planladığım gibi gitmedi maalesef. Ben burada kendi başıma biraz kafamı dinleyeceğimi düşünürken olana bakın. Tam karşımda Çağan duruyordu. Bu durum hoşuma gitmemişti. Ama yapacak bir şey yoktu. Onu buradan kovacak değildim. Gerçi kovardım onda sıkıntı yoktu da okul benim olmadığı için bir işe yaramazdı.
Onu boş verip spor salonunun en ucuna doğru yürümeye başladım. "Selam". Ama duyduğum ses beni oldukça şaşırtmıştı. Çünkü bu ses Çağan'a aitti. Bana seslenmişti. Ama o soğuk sesi değişmemişti. Hala oldukça soğuktu bana karşı. Bu beni sinirlendiriyordu. Aslında ona cevap vermemek daha makul geliyordu fakat ona cevap vermeyip çocukça davranmak istemiyordum.
Bende aynen onun gibi gayet soğuk bir sesle cevap vermiştim. "Selam.". Salonun diğer ucuna geçmiş elimdeki topu sektirmeye başlamıştım. "Leya nerede?". İletişime geçmek gibi bir niyetim yoktu. Hatta mümkün oldukça sessiz kalmayı tercih ederdim şu durumda. Fakat Çağan anlaşılan bir konu açma çabasındaydı. Keşke hiç cevap vermeyip çocukça davransaydım. Fakat cevap vermiştim bir kere. "Gelir şimdi." demiş mümkün olan en kısa cevabı vermiştim. Ardından başımı kaldırıp onun olduğu tarafa baktım. Ve kendimden beklenmeyen bir hareket yaptım. "Leya için mi gelmiştin?". Şuan kendime inanmıyordum. Gerçekten sormuş muydum bunu? Ama merak etmiştim, bir anda çıkmıştı ağzımdan. Sesim istemsiz bir şekilde yumuşak çıkmıştı.
"Yani, sanırım. Evet onun için geldim. Önemli bir şey söyleyecektim." Yani ben ne sanmıştım ki. Sıkıntılı bir şekilde önüme döndüm ve bir daha da konuşmadım.
(...)
Aradan dakikalar geçmişti. Ekmiş miydi bu kız beni? Gerçekten çoktan gelmiş olması gerekiyordu. Elimdeki topu yere bırakıp eşyalarımızı bıraktığım yere doğru koşturdum. Elime telefonumu alıp Leya'yı aradım. Ve spor salonunu telefon sesi doldurdu. Ah! Ben bunu nasıl unuturum? Leya'nın çantası. Bendeydi... Sinirle kapattım telefonu. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde etrafa bakınırken Çağan'ın merak dolu bakışlarıyla karşılaştım. Sanırım bir şey söylemeye hazırlanıyordu fakat söyleyemedi. Çünkü içeriye anıyla şanıyla Yağız girdi(!) Bir bu eksikti. Şimdi işin içinden çık çıkabilirsen.
"Oo, yenik takımın kaptanı da gelmiş.". Tam tahmin ettiğim gibi. Çağan'ın bu sözüyle eminim işlerin çığrından çıkacaktı. "Hatırladığım kadarıyla o maç sayılmıyordu." Evet Yağız fırsat vermeden araya ben girmiştim belki olay çıkmasını engeller diye. Ama o an Çağan'ın bakışlarında ufak bir hayal kırıklığı görmüştüm. Nedense bu bakışlardan huzursuz olmuştum.
"Lafı ağzımdan aldın valla Tuana." Yağız bana bakarak konuşmuştu ardından yüzünde alay dolu bir ifadeyle Çağan'a döndü. " O maç sayılmıyor Çağan'cım(!) bunu hafızana iyice kazısan iyi olur."
"Maçın sayılmaması bizim kazandığımız gerçeğini değiştirmiyor maalesef Yağız'cım(!)" Çağan hiç kendini bozmadan gayet rahat bir şekilde bakıyordu Yağız'a. Yağız ise belli etmemeye çalışsa da belli oluyordu ufaktan sinirlenmeye başladığını. Eğer Çağan bunu fark ederse işte o zaman asıl olay çıkar.
Daha fazla onları dinleyemezdim. Onları umursamadan eşyalarımı orada bırakıp çıkışa yöneldim. Arkamdan Çağan'ın sesleneceğini düşünmemiştim.
"Nereye gidiyorsun?". Nereye gidiyordum? Leya'yı bulmaya gidiyordum da Leya neredeydi? Nereye gideceğini söylememişti. İşim var demişti yalnızca. "Tuana, Leya nerede?" Bilmiyorum desem ne derdi acaba? "Tuana?" Yağız? Yağız'a baktığımda o da meraklı gözlerle bakıyordu bana. Bu bakışlar altında ezildim resmen.
"Ee, şey..." Bir dakika onlar benden hesap sorma hakkını nereden buluyorlardı. Hadi Çağan kuzeni. Peki ya Yağız? Onca şey olurken yoklardı. Ama eğer Leya'nın başı dertteyse bu inatlaşma Leya'yı tehlikeye atardı. "Bilmiyorum.". Kendim bile duyamadım sesimi. Çok çaresiz çıkmıştı.
"Nasıl? Nasıl yani?" telaşlanmıştı doğal olarak ama bilmiyordum. Ama en fazla nereye gitmiş olabilirdi ki? Sakin olmalıydık kötüyü çağırmayalım. "Telaş etmene gerek yok. Gelir şimdi. En fazla ne olmuş olabilir ki?" evet böyle demiştim. Ama pek de sakinleşmiş gibi gözükmüyordu.
"En son ne zaman gördün onu?" Bunu Yağız sormuştu Leya'yı en son koridorda görmüştüm. "Burada buluşacaktık. İşim var demişti." Buldum buldum evet buldum!!
"Buldum! Kantine gitmiş olabilir." heyecanla bakmıştım onlara. Onlar da bu fikirle heyecanlanmıştı. "Tamam gidip bakalım." Çağan sunmuştu bu fikri. Hep birlikte gitmeye gerek yoktu. Leya'ya tek başıma hesap sorabilirdim. Tam bunu söyleyecektim ki Yağız benden önce davrandı. "Hep birlikte derken. Siz gidin ben eve gideceğim." Bak bak bak. "İkinizin de gelmesine gerek yok. Ben giderim tek başıma."
"Yağız gelmesin ama ben gelicem." daha fazla ısrar etmedim. Böylelikle Yağız'ı arkamızda bırakıp kantine doğru yol aldık. Yol boyu hiç konuşmadık. En sonunda kantine geldik ama şöyle bir sorun vardı. Leya ortalıkta yoktu. Umutla etrafıma bakındım ama yoktu Leya yoktu.
"E yok." dedi Çağan. "Görüyorum olmadığını!" dedim hiddetle. Yoktu ve ben buna çok sinirlenmiştim az önceki sakin halimden eser kalmamıştı. Endişelenmeye başlıyordum. Okul dışına mı çıkmıştı acaba? Kantinde değilse neredeydi bu kız?
"Soyunma odasında olabilir mi?" Olabilir mi? Olur mu olur. Bu ihtimalle heyecanlanmıştım. "Olabilir." Böylelikle soyunma odasına doğru yol aldık. Soyunma odasının olduğu binaya geçtik. Alt kata indik. Fazla mı karanlıktı burası? Leya çok korkardı karanlıktan. "Leya çok korkar karanlıktan." aynı şeyi düşünmüştük Çağan'la. Bir yorum yapmadım. Merdivenlerden indikçe etraf daha da karanlıklaşıyordu. En sonunda indik aşağıya. Ağır ağır ilerledik soyunma odasının kapısına. Çağan biraz geride beklemişti. Kapı kapalıydı. Kapıyı açmak için yeltendim. Ama açılmıyordu. Kapıya vurdum. "Leya! İçeride misin?" tıklattım kapıyı. Ses yok. Kapıyı açmak için biraz daha zorladım. Bir dakika bu kapı içeriden açılmıyordu. Bozulmuştu en son tamir ettirilecekti. Kesin Leya içerideydi. Ama şansa bakın ki kapı sıkışmıştı. Çağan geldi ve bir kez de o denedi sertçe ve kapı açıldı. Hemen içeriye girdim içerisi epey havasızdı. Havasız. Gözlerim hemen yerde baygın yatan Leya'yı buldu. Baygın yatan Leya'yı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİLÜFER
Fiction généraleBirbirinden farklı hayatlar. Sevgi görmeyen, değer görmeyen çocuklar. "Onlar bataklıkta açan nilüfer çiçeği gibiydiler..." "Kimse yoktu. Onların sadece birbirleri vardı... Sadece birbirleri..."